CHP mutfağındaki AKP’liler
Söze, “Baykal döneminde böyle şeyler olmazdı” diye başlayacağım ya yanlış anlaşılacak ya hiç anlaşılmayacak.
İyisi, baştan alayım.
Hürriyet’in dünkü sürmanşetinde CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun, “Gül’ün yaptığı Klientalizm” dediğini okuyunca, içimde “Tekerleri de var mı acaba?” gibi garip bir duygu neşet etti. Farkında değilim ama eminim yüzümde de acı bir tebessüm oluşmuştur. Gerçekten müthiş bir buluştu Kemal Bey’in “Klientalizm” demesi. Meseleyi tam 12’den vuruyordu! Merak etmedim dersem yalan olur. Halkın şak diye anlayacağı ve kamuoyu vicdanında “Yahu bu da yapılır mı!” türünden bir kanamayı anında başlatacak bir şey bugüne kadar yazarçizer takımı ve siyaset erbabının aklına niye gelmemişti acaba? Nasip işi... Kaçırdık işte. Artık bunun nemasını Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP kendi hanesine yaza yaza bitiremeyecektir. Oy sandıkları Gül’ün yaptığı “Klientalizm” sebebiyle CHP diye dolup taşacaktır..
Dolup taşacaktır da..
Ne yalan söyleyeyim Kılıçdaroğlu’nun bildiği ve ona göre memleketi Tunceli’nin Munzur Dağı zirvelerinde gezinen çobandan oy depoları İzmir’in Karşıyaka’sında mukim herkesin çok aşinası olduğu bu “Klientalizm”i ben bilmiyordum. Google dedeye sordum orada “y”lisi vardı. Değildir dedim. Hançerlioğlu’nun Felsefe Sözlüğü’ne baktım “Klerkalizm” vardı başka bir şey yoktu. Neyse, Google dede de Felsefe sözlüğü de “Klientalizm”e benzer şeyler için hiç de iyi bir şey demiyordu. Demek ki “Klientalizm” de iyi bir şey değildi. Zaten Kemal Bey de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı kontenjanından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na Kayserili hemşerilerini atamasını eleştirirken demişti, “Bunun adına Klientalizm derler” diye. Gül’ün kötü bir şey yaptığını söylemek istiyordu büyük ihtimalle. Ama ilk anda insan biraz bocalamıyor değil. İnşallah milletimiz de benim gibi, “Aferin şu Gül’e, bak ne zor şeyleri yapıyor. Yazılıp söylenmesi bile bu kadar zor olduğuna göre kim bilir yapması ne kadar güçtür, bizi mahcup etmedi” diye duygulanıp burun direğini sızlatmaz.
Yanılıyor olabilirim ama bu işlerde Süheyl Batum kokusu alıyor ve Kemal Bey için de keşke kendisi olsa temennisinde bulunuyorum. Çünkü bu tür yürüyüşün sonunda yine AKP iktidarı var. Nitekim verdiği hayır oyu dışında pek ortak bir yönümüzün olduğunu zannetmediğim Tansel Çölaşan, “Bu performansla referandumda alınan yüzde 42 yüzde 30’a düşecek” diyorsa ortada bir yetersizlik var demektir. (Gerçi Tansel Hanım’ın yol haritası ile 30’lar kaçınılmaz, o da ayrı bir mesele).
Lafı sündürmenin âlemi yok. CHP’nin ve genelde muhalefetin söylediklerinden halk pek bir şey anlamıyor. Sayın Gül’ün yaptığı atamaya benzer bir atamayı CHP yapsaydı Erdoğan ve kurmayları CHP’nin anasından emdiği sütün burnundan getirir, bunu anında toplum vicdanına nakşederlerdi, iyi de etmiş olurlardı. Özetlersek, CHP başta olmak üzere, muhalefet muhalefeti bilmiyor. Her işleri iktidarın değirmenine su taşıyor.
Oysa yapacak o kadar çok şey var ki.
Mesela? Mesela dünkü Bir Gün gazetesinin sürmanşetinde “Facebook’taki sayfasında 12 Eylül’de yapılan anayasa değişiklik referandumuyla ilgili olarak, ‘Referandum’da oyum hayır’ diyen ve Başbakan Erdoğan’ı eleştiren öğretmen B.Y görevinde alındı” haberi vardı. İnsan bu öğretmene sahip çıkmaz mı? Ankara’ya götürüp bir basın toplantısı ile, “İşte Erdoğan’ın adaleti, işte AKP’nin demokrasi anlayışı” demez mi?
Ne diyelim..
Malzeme bu...
* * *
Bir rica...
Değerli büyüğümüz Durmuş Hocaoğlu geçirdiği bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrılmış bulunuyor.
Kabri Cennet akıbeti Cemalullah olsun.
Sizden bir Fatiha rica ediyorum.
Fatihanızla sebep olacağınız neticeden sizler de istifade edersiniz.
Allah, nasiplenene ihsan ettiğinden nasiplendireni mahrum bırakmaz.