CHP- İYİ Parti ittifakı nasıl kazanır?..

Ülkeleri siyaset yönetiyor ama siyaset de batırıyor... Strateji yoksunluğu, memleketçilik- adamcılık siyaseti, deneyimsiz-liyakatsız kadrolar ve altyapısız politikalar yalnızca ülkeyi değil, rejimleri yöneten siyaset kurumlarını da yıpratıyor...

Hep söylüyoruz ya; bir siyaset kurumunda sürekli başarı varsa, rakiplerinde de kesinlikle başarısızlık vardır... Hele de bu başarısızlık, yazının başındaki yetersiz kadro- plansız siyasetle sürekli "hezimet"e dönüşüyorsa, hiç kuşkusuz her alanda değişim de şarttır...

Yalnızca kadrolardaki bir değişim beklentisi değil, aynı zamanda ufuk açan politik yaklaşımlar, seçmeni çekmek için stratejiler de etkili bir değişim geçirmek zorundadır...

"Olmazsa ne olur peki" diye sormayın, yazının başında vurgulanan beklentinin tam tersi kaçınılmaz olur; Hezimet... hezimet... hezimet...

Evet; 31 Mart seçimleri AKP'nin siyaset oyunlarını değil, muhalefetin beceriksizliğini ve ondan kaynaklanan siyasal kısırdöngöyü, çaresizliği - umutsuzluğu da aşmaya mecburdur...

Çünkü yalnızca AKP iktidarının sarsılabilmesinin zemini değil, aynı zamanda muhalefetin kendine gelmesinin de belki son mücadele dönemeci olacak Mart sonundaki yerel seçim...

O halde AKP karşıtı cephe seçimi "nasıl" kazanabilir ya da "neden" kaybeder sorusunun yanıtı da nettir;

Politik oyunlara, gündem karartmalarına, oyalama tuzaklarına ve medya taarruzlarının kışkırtmalarına gelmeden, halkın gerçek "gündem"ine ısrarla-inatla yoğunlaşarak yürümek ve memleket meselelerinden kesinlikle kopmamak...

Peki; CHP ile İYİ Parti arasında ikinci kez yapılan seçim ittifakı bu beklentiler içinde, AKP'nin yereldeki iktidarını sarsabilir mi acaba?..

Bu soruya yanıt vermeden önce CHP lideri Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'in "gündem" tuzağına düşülmeyeceğinin ve kışkırtmalardan uzak durulacağının işaretlerini de veren açıklamalarına bakmak gerekiyor...

Tuzağa düşmeyen siyaset!..

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile Akşener İYİ Parti Genel Merkezi'nde görüştükten sonra "ittifak" anlaşmasının başarıya gitmesi için kucaklayıcı açıklamalar yaptılar... Dedi ki Kılıçdaroğlu;

"Beraber yaşamak, huzur içinde yaşamak, vatandaşa hizmet etmek ve kuruşun hesabını vatandaşa vermek istiyoruz. Biz barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz... Bizler bu demokrasi anlayışını ve uzlaşma kültürünü bu bağlamda Türkiye'nin önüne koyduğumuz için mutluyum..."

Meral Akşener'in açıklamaları da Türkiye'yi saran kışkırtma-kutuplaşma siyasetinin mutlaka dağıtılmasına yönelikti... Şunları söyledi Akşener;

"Ne Sayın Kılıçdaroğlu ne de ben bugüne kadar 'cumhur ittifakı'nı oluşturan iki siyasi partiyi taciz eden bir tabir kullanmadık. Ama bu insanların tümüne hakaret etmek, onları yok zannetmek, Türkiye'yi yönetme iddiasında bulunan, yönettiğini zanneden insanlar için utanç vericidir... Bütün bu ötekileştirici, kutuplaştırıcı, o düşmanca dili kale almayacağız ve milletimize birer birer ulaşma yolunu seçeceğiz..."

mehmet-farac,-2.-ve-3.-yazinin-arasina-ittifak.jpeg

Halkın gündemi geçim...

Kılıçdaroğlu ve Akşener'in "ittifak" protokolü sonrasındaki açıklamalarını özellikle buraya aktardım...

Çünkü bu köşede "AKP'nin gündem değiştirme tuzağına düşmeyin" şeklinde ısrarla öne çıkardığımız çığlığımızın da yankı bulduğunu gördük bu açıklamalarda...

Gelelim yazının başlığındaki, "ittifak nasıl kazanır" ya da niçin kaybeder sorusunun asıl yanıtına...

Aslında CHP ve İYİ Parti liderlerinin gerilimi reddeden kucaklayıcı açıklamaları bu soruya önemli orada yanıt vermeye başlamış ama biz yine de yaşamsal saydığımız uyarılarımızı yineleyelim;

Hiç kuşkusuz son 16 yıldaki siyasal söylem ve yöntem de gösteriyor ki; AKP yalnızca yoksullaştır-köleleştir projesiyle değil, aynı zamanda kışkırtmaya uygun zeminde yaşayan yoksul- geri kalmış hatta bağnaz kesimleri politik dilini keskinleştirerek ve bununla muhalifleri oyuna getirerek de ayakta duruyor...

Dış politika, iç siyaset oyunları ve gündem değiştiren oyalayıcı- alengirli söylemler, sorgulamadan sandığa gitmeyi alışkanlık haline getiren kitlelerin umurunda bile değil...

Onlar evlerine giren, bulgura- kömüre; engelliye, işsiz anneye, yaşlı dedeye- nineye verilen paralara, okuyan çocuklara gönderilen sosyal yardımlara bakıyorlar...

Türkiye'de sadece bu yardımlarla yaşayan yüzbinlerce aile var... Belediyelerin de desteklediği "yoksullaştır-köleleştir" siyaseti dargelirliler-yoksullar-işsizler için adeta altın yumurtlayan tavuk!!! Ne yazık ki böyle...

İşte o "muhtaç bırakılan" çevrelerin tek derdi geçim ve AKP de zaten sosyal projelerle onları ayakta "hazır kıta" gibi tutmayı başarıyor... Mesele yine geçim sıkıntısı, işsizlik, enflasyon çıkmazlarında kilitleniyor vesselam…

CHP-İYİ Parti ittifakı, yandaş medya duvarını aşamayacağına göre ve AKP tayfasının kışkırtıcı taarruzlarıyla vakit kaybedilemeyeceğine göre, yürünecek zemin- kullanılacak dil ve uygulanacak strateji bellidir;

Yoksul, geri kalmış geçim derdindeki kesimlere olabildiğince yaklaşmak, işsizliğe, açlığa, sosyal bunalımların yol açtığı aile facialarına dikkat çekmek ve "çözüm" yolu göstermek...

Ve tabi ki, AKP'nin dayattığı çaresizliğe karşı, halka en uygun dille bir siyasal seçeneğin var olduğunu projeleriyle, kanıtlarıyla gösterebilmek...

Milletin asıl gündemi dış politika, Suriye, Rusya, ABD hatta kangrenleşmiş terör de değil artık...

Millet aç ve çaresiz... "Gıda" fiyatlarında durmayan fahiş "zam"larla birlikte mutfaklarda ne yazık ki tencereler kaynamıyor, çünkü herşey ateş pahası...

Çünkü çarşı-pazarı esir alan karaborsacı- stokçu - fırsatçı rantiye çetelerinin zam ve kazık oyunu halkın sabrını tüketirken, seçmenin oyunu alabilmek için "Mars'a dört şeritli karayolu yapacağız" demeye gerek yok herhalde!!!

Yazarın Diğer Yazıları