CHP barajın altında kalır mı?
Bu yazı aslında dünkü yazının devamıdır ve asıl amacı muhalefetin gündemi ile halkın gündemi arasında ciddi bir kopukluğun varlığına dikkat çekmek için son çırpınışlarımızdan birisidir.
Elbette CHP’nin baraj sorunu yok.
Baraj sorunu olan, önceki Genel Başkan Deniz Baykal’dan, “Benim bıraktığım CHP’nin oy oranı yüzde 32 idi” notu düşülen mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. 2011 seçimlerinde oyları yüzde 32’nin altına düşmüş bir CHP’de Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal barajının altında kalmış olacaktır.
Bundan sana ne diyeniniz olabilir. Meclis’te kendi içinde hesaplaşma süreci yaşayan morali bozuk bir CHP, AKP’nin önümüzdeki süreçte yine bildiği gibi at oynatmasının ortamını oluşturacaktır. Madem demokrasi diyor başka bir şey demiyoruz, öyleyse “iktidar” kadar “muhalefetin” de gücüne inanmak ve “güçlü bir muhalefet” istemek durumundayız.
CHP’nin, daha doğrusu Kılıçdaroğlu’nun işte bu tür bir baraj sorunu var. Bugün siz değerli okurlarla bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. Bunu yazmayacaktım ama Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi Ovaazatlı beldesinde yapılan belediye başkanlığı seçimlerinden sonra yazmak bir mecburiyet haline geldi.
Önce Ovaazatlı seçim sonuçlarına bir göz atalım:
* Kullanılan oy : 1213
n AKP oyları : 651
* CHP oyları : 313
* DP oyları : 92
* MHP oyları : 77
* TP oyları : 20
* SP oyları : 7
Şimdi de bu oyları MHP açısından değerlendirmeye çalışalım.
Tabloya baktığımızda ilk söylenecek söz AKP’nin bütün imkânları ile Ovaazatlı’ya yüklendiği ve böyle bir sonucun kaçınılmaz olduğu olacaktır. Doğrudur. Bunu böyle yaptı diye iktidarı suçlamamak gerekir. Tamam, AKP devlet ve hükümetin bütün imkânlarını kullanarak oyların yüzde 50’den fazlasını alarak belediye başkanlığı seçimini kazandı, kabul.
Peki CHP nasıl oldu da Ovaazatlı gibi halkının yüzde 95’inin sağ ve muhafazakâr olduğu ve bugüne kadar yapılan seçimlerde yüzde 10’a bile yaklaşamadığı bir beldede ikinci parti konumuna yükseldi? Ve DP nasıl oldu da MHP’den fazla oy alarak üçüncü sıraya yükseldi? Oysa biz ve MHP, Kılıçdaroğlu CHP’sinin AKP’leşme yolunda koştuğunu anlatıyorduk. Doğru da söylüyorduk. Hatta CHP’nin PKK’nın uzantısı BDP ile seçimlere ortak girebileceği endişesine kapılmış ve bunu toplumla da paylaşmıştık! Bu durumda Ovaazatlı hadi AKP’nin iktidar imkânlarına teslim oldu, peki, BDP’leşen CHP’yi niye MHP’ye tercih etti? İşte MHP’nin cevabını araması gereken soru budur. Dün çok değer verdiğim şu anda MHP içinde bir hayli aktif politika yapan bir büyüğümle telefon görüşmesi yaptım. Bütün söylediklerinin özeti, “MHP tabanının Türkiye’nin bölünme tehlikesini algılamakta zorlandığını gözlerimle görüyorum” cümlesinden ibaretti.
Kimse kızmasın.
Kimse darılmasın.
Gerçek bu.
Yani bizim yazıp çizdiğimiz, parti yöneticilerinin ve ülke bütünlüğüne hassas münevverlerin yüreğini yakan gerçek, topluma mal edilememiştir. Bunu ben Bayram sürecinde yaptığım Karadeniz gezisinde bizzat gözlerimle gördüm. Mevlit ve değişik sebeplerle 200’den fazla kişi ile yüz yüze görüştüm. Kırsalın gündemi bizim gündemimiz değil. Halk, AKP ne konuşuyorsa onu konuşuyor. AKP neyi telkin etmişse onunla meşgul. Herkes Yeniçağ okumuyor. Yorgun argın televizyonun karşısına geçenlerin Ulusal Kanal seyrettiğini mi sanıyorsunuz? Kimi evlilik programlarına bakıyor kimi Samanyolu seyrediyor. Köylü tarlasında, esnaf dükkânında ekmek peşinde. Rahmetli Türkeş’in korumalığını da yapan ve şehirde yaşayan, Başbuğun “Oğlum” diye hitap ettiği kişinin “Abi bırakın şu bölünme ayaklarını, bunu da nereden çıkarıyorsunuz” dediğini kulaklarımla duydum.
İnanan inanır inanmayan inanmaz.
Benden bu kadar!