CHP, Babacı parti mi?

Yıldırım Aktuna iyi dostumdu. Başlangıcı Şişli Etfal'deki doktorluk günlerine dayanır. Siyasete atılıp ilerleyince daha çok görüşür hâle geldik. Fikir jimnastiği yapardık. O da çalıştığım gazeteleri ziyarete geldiğinde, bana özel ilgi gösterirdi.

Akşam yıllarımda da bunu ihmal etmedi. Patron Mehmet Ali Ilıcak'tı. Bakanın zamanın yarısından fazlasını bana ayırması üzerine Aktuna'ya döndü ve "Sizin samimiyetiniz nereden geliyor?" diye sordu? O da gayet net "Etfal Hastanesi'nin koridorlarından" karşılığını verdi.

Saç dökülmesi esprilerinden, politikaya kadar her daldan muhabbet ederdik. Merhumun, aklımdan hiç çıkmayan bazı tespitleri vardır. Bunları özellikle seçim dönemlerinde gündeme taşırım. CHP'deki aday belirleme sıkıntılarını gözlemledikçe tespitlerinin ne kadar mükemmel olduğunu anlıyorum.

Madde madde

Doktor, Belediye Başkanı ve Bakan Yıldırım Aktuna'nın analizlerinden önemli satır başlarını buraya alacağım:

* Türkiye'de iki tip parti vardır. Biri Babacılar. Buna en tipik örnekler, başında Süleyman Demirel'in olduklarıdır. Diğerleri, ucundan kenarından "sola bulaşmışlar." Her iki tarafın da avantaj ve dezavantajları var.

* Hepsinde de pürüz çıkabilir. Bunların hâlli Babacılarda kolaydır. Baba önceleri sabreder. Bakar ki itilaf çözülmüyor, "Hööt" der ve sorunu kökünden halleder.

* Sosyal Demokrat'tan uç sola kadar olanlardakileri çözmek kolay değildir. Hatta mümkün değildir. En çok da aday belirlemede bu arızaları görürsünüz. Bu, pek çok kez yeni parti doğumlarına kadar uzanır.

Günümüzde

Aktuna'nın bana söylediklerinin özetinin özetini çıkardım. CHP'deki belediye başkan adaylarını belirleme sistemsizliği ortada. Çiklet gibi uzatılan süre ve kapışmalar merhuma hak vermekte.

Gözden kaçırılmaması gereken, Ana Muhalefet Partisi'ndeki durum. O kadar çok hizip oluştu ki, bunları bir arada tutmak zor oluyor.

Atatürk'ü sevenler ile bir zamanlar sövenler aynı çatı altında. En tipik örneklerden biri İstanbul'da yaşandı. İlçe belediyelerdeki bazı tespitler, il başkanının birkaç saatlik istifasıyla vetolandı.

Kemal Baba!

Sadede gelirsek, Kemal Kılıçdaroğlu aday tespitlerini daha fazla uzatmamak zorundadır. İçinden çıkılmaz konuma gelen kaosun sadece "Babacılığı seçmekle" çözüleceğini sanıyor. Unutmaması gereken CHP içinde hâlâ 57. Alay Şehitliği'nde zıkkımlananlar var.

31 Mart, Türkiye ve Kılıçdaroğlu ile partisi için "kader seçimi"dir. Çünkü Karadenizli tayfanın dediği gibi; "Efendi Kaptan deniz bitti"...

***

Doğrucu Davut

Nazif Okumuş, dün sabah Halk TV'deydi. Güne Başlarken'de Semra Topçu'nun konuğu oldu. Seçimlere katılacak partilerin analizini yaptı. Değerlendirme hatalarını tek tek sıraladı. Tüm liderlerin yanlışlarını anlattı. Aslında muhalefet yapmadı, doğruları dillendirdi.

Okumuş'un cümlelerinin arasına Bünyamin Aksungur'un "Canan Uykuda" isimli çalışmasını katmasını alkışladım. Aksungur'un klibini, çeşitli ülkelerdeki Türklerin ihmal edilmişliğiyle bezemesi çok güzeldi.

"31 Mart'ta da bu millet uyanmayacak mı?" diye sordu. Öte yandan beni adımı vererek halkın ve çarşı pazarın nabzını tutan yazar ilan etmesine teşekkür ediyorum.

***

Nihayet bitirildi

Aylardır çeke çeke uzatılan O Ses Türkiye nihayet tamamlandı. Son senelerde olduğu gibi yine bir doğu çocuğu ipi göğüsledi. Hatta finale kalan diğer genç de o yörenin delikanlısıydı. Batman ve Muş derken yine o bölgeden Ferat Üngür birinciliği elde etti.

Kişisel fikrimi soran olursa hiç eğitim almamış diğer finalist Umut Kaç'ın ses zenginliğini çok tuttum. Seçtiği anonim parçalar ise THM'nin klasikleri idi. Âşık Nesimî'den Feyzullah Çınar uyarlaması "Minnet eylemem"e kadar hakkı verildi.

Neticede Murat Boz bir şampiyonluğu daha tattı.

Gariban unutuldu

Birinci olana güneş enerjisi ile çalışan son model otomobil verildi. Peki ikinciye hiç mi bir şey yok? Üstelik bu çocuk çok gariban. Acun ekonomik durumunun arkasına saklanmasın. Sponsorlarla bunu pekâlâ ayarlayabilir.

Öte yandan Survivor'un katılımcıları anons edilmeye başlandı. İçlerinden birini beğendim; MasterCheef'in yarışmacısı Hakan. Bu genç aşçı sağlam görüntüsü ve hırsıyla uygun...

...

CHESTERTON DİYOR Kİ...

Geçmişi bilmeyenlerin zaafı, bugünü bilmemeleridir. Tarih, insanların oturdukları şehri ya da yaşadıkları çağı görebildikleri tek gözlem kulesidir.

Yazarın Diğer Yazıları