CHP 1994'ün rövanşını alacak mı?..
Türkiye'nin siyasal açıdan kuşatıldığı tarihi herkes çok iyi biliyor...
Cumhuriyetin bütün kalelerinin zaptedildiği, bütün tersanelerine girildiği bir kuşatma döneminin sinsi başlangıcıydı o tarih...
Adına "gaflet-dalalet ve hatta hıyanet" de diyebilirsiniz o karanlık tarihin!..
"Gençliğe Hitabe"deki bu çarpıcı saptama ve uyarılar yalnızca cumhuriyetin kuşatılması projesini o gün uygulamaya koyanları hedef alan bir söz değildi...
Asıl "gaflet-dalalet ve hatta hıyanet"; işte o kuşatma projesini uygulamaya koymak için pusuda bekleyenlere karşı "sen- ben" kavgasına girişerek kitleleri bölen, gücü dağıtan ve çıkar-koltuk kavgası nedeniyle Türkiye'nin kalbini gericiliğe teslim eden sözde "sol"un içine düştüğü utanç verici bir çıkmazı da anlatıyordu...
Kimse kendini kandırmasın, Türkiye durup dururken kuşatılmadı, karanlık ihaleyle gelmedi bu ülkeye!!!
Birileri koltuk ve güç kavgasına girişirken "en iyi ben yaparım" değil, "yalnız ben olayım" gafletinin içerisinde, cumhuriyetin kuşatıldığı kapıyı karşı devrimcilere açmaktan kaçınmadığı için karanlık hakim oldu ülkeye...
Üstelik yalnızca Cumhuriyet Türkiye'sinin kalbi değil, cumhuriyetin kurulduğu kent de aynı "gaflet- dalalet ve hıyanet" çıkarcılığının çarpışması nedeniyle cumhuriyetten rövanş almaya çalışan gerici güçlere teslim edildi...
Gücü bölen "sol"un ihaneti!..
Neden söz ettiğimizi, hangi rezalete dikkat çektiğimizi herkes biliyor...
"Cumhuriyet ne zaman kuşatıldı" sorusunun yanıtı derin bir çıkmazdır!.. "Tevhid-i Tedrisat"ın yerle bir edilmesi, ulusal bayramların kutlanmasına yönelik yasakların başlaması ve bir gecede binlerce eğitim kurumunun imam- hatibe dönüştürülmesiyle başlamadı kuşatma...
Asıl kuşatma, ilerideki 25 yılda tüm bunlardan daha tehlikeli bir gidişata sebep olan "1994" yerel seçimlerinde "sol"un bölünmesi, İstanbul ve Ankara'nın Refah Partisi'ne teslim edilmesiyle başladı...
O gün ortaya çıkan siyasal rakamlar, parçalanan "sol"un hezimetinin yanısıra, aradan gericiliğin ne kadar da kolay sıyrılabildiğinin utanç verici bir tablosu olarak arşivlerde duruyor...
1994 yılında SHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Zülfü Livaneli 20.3 oy almıştı...
DSP adayı Necdet Özkan 12.4, CHP adayı Ertuğrul Günay ise 1.4 oy...
Bir de ANAP adayı İlhan Kesici vardı... O da merkez sağın yüzde 22.1 oranındaki oyunu alınca, meydan ne yazık ki Refah Partisi adayı Recep Tayyip Erdoğan'a kalmıştı...
"Sol" bölününce; ANAP adayı en yakın rakibi SHP adayından 2 puan fazla almasına rağmen, seçimi yalnızca 3 puan farkla, yüzde 25.2 ile Erdoğan'a kaptırmıştı...
Öngörüsüz, pervasız, düşüncesiz siyasetin kendi içerisindeki kavgası, hesapsız- kitapsız girilen bir seçimde hiç umulmadık bir sonuca yol açmış ve Türkiye'nin kalbi İstanbul sadece belediyeyi siyasal İslamcılara kaptırmamış, aynı zamanda daha sonraları başlayacak sinsi bir kuşatmanın da anahtarını gericiliğe teslim etmişti...
Türkiye 25 yıl sonra uyanacak mı?..
Türkiye'nin kuşatılmasını tetikleyen "oy" bölünmesinin sonuçları 1999 seçimlerinde de ne yazık ki değişmedi...
DSP adayı Zekeriya Temizel ve CHP adayı Adnan Polat toplam 34.1 oy almalarına rağmen seçimi ne yazık ki Refah Partisi adayı Ali Müfit Gürtuna 27.5'le kazanmıştı...
Peki, cumhuriyetin kurulduğu kentte aynı gaflet ve dalaletin ulaştığı vahim sonuca ne demeli?..
Ankara'da; Korel Göymen SHP'den, Faruk Sarıkaya DSP'den ve Ali Dinçer de CHP'den girdikleri seçimde toplam 36.8 oy almalarına rağmen seçimi ne yazık ki Refah Partisi adayı Melih Gökçek 27.3 ile kazanmıştı...
İstanbul'da olduğu gibi Ankara'da da muhalefet, yani "sol" 1994'teki hezimetten ders almamış, 1999'da da aynı "gaflet-dalalet ve ihanet" içerisinde girmişti seçimlere...
CHP adayı Murat Karayalçın yüzde 32 ve DSP adayı Doğan Taşdelen yüzde 10.6 oy almasına rağmen, yani toplam oy yüzde 42'yi aşmasına rağmen, seçimi yine Melih Gökçek 33.8 ile kazanmıştı...
Görüldüğü gibi Türkiye'ye siyasal İslam durup dururken, kendi başarısıyla, yani oy patlaması ile gelmemişti yerel iktidarlara...
Tam aksine, toplam oylarıyla gericiliği durdurabilecek potansiyeli olan "sol"un pervasızca bölünmesi yüzünden cumhuriyetin kuşatılması projesi adım adım uygulamaya sokulmuştu...
Bunları niçin anımsattığımızı herkes anlamış olmalı...
Türkiye ilk kez sadece CHP ve İYİ Parti'nin güç birliği ile değil, AKP karşıtı neredeyse tüm kesimlerin de desteği ile çok stratejik bir seçime gidiyor...
Söylenecek söz bellidir, cumhuriyetin kuşatılması İstanbul'da başlamıştı... Bu kuşatmayı dağıtabilecek anahtar da yine İstanbul'da... AKP işte bu yüzden 35 milyarlık bütçesi 10 bakanlığın bütçesinden daha fazla olan İstanbul'a asılıyor...
Biliyor ki AKP, İstanbul ve Ankara kaybedildiği anda ilk genel seçimde "iktidar" da değişecek ve cumhuriyeti kuşatma projesi 25 yıl sonra fren yapacak!..
Türkiye uyanmadıysa ve tüm bu karanlığa rağmen, başta İstanbul "gaflet- dalalet ve ihanet"in nelere yol açtığını halen anlamamışsa, üstelik 1994 rövanşını alabilecek enerji var gücüyle seçimlere asılmıyorsa, "yazıklar olsun" demekten başka ne gelir elden?..