Çevik Bir, "Bir" mi, "İki" mi?

Çevik Bir’in post modern 28 Şubat darbesi ile Türkiye’yi İsrail’in neredeyse sömürgesi haline getirdiğini (köşemizin elverdiği ölçüde) örneklerle dile getirmiştik.
28 Şubat ile birlikte Türkiye’nin tek taraflı olarak İsrail’e verdiklerini ve bunların Türk milletine maddi-manevî faturasını gerçek hacmi ile çıkarabilmek donanımlı bir ekiple ciddî bir çalışma ister.
Ben arzu ederim ki Devlet Denetleme Kurulu kıyısından köşesinden bu işe başlasın. Madem bu işin müsebbipleri, “Biz bu işi biraz da İsrail adına yaptık” diyecek kadar cesurlar, herhalde hesap verecek kadar da haklılık payları vardır!
Bugün bu konuya tekrar dönmemizin asıl sebebi Çevik Bir değil, Balyoz sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın 28 Şubat’la ilgisi dolayısı iledir. Bu ilgiyi biz kurmuyoruz. Soruşturmayı yürüten savcılar Mustafa Bilgili, Kemal Çetin, Cemil Tuğtekin, Mehmet Özgöz ve Sadık Bayındır kuruyor. Mahkeme kararı ile 28 Şubat’la ilintili askerlerin evlerinin aranmasından bir gün sonra (16 Nisan 2012) Hürriyet muhabiri Murat Şahin soruşturma savcılarının Çevik Bir’e, Çetin Doğan’ın 28 Şubat’ın ikinci adamı olup olmadığını sorduklarını haberleştirmişti. O günden bugüne gazetelerde Çetin Doğan’ın 28 Şubat’la ilgisi hakkında çok geniş ve detaylı bilgiler yer aldı.
Emekli Orgeneral Çetin Doğan, 28 Şubat sürecinde Genelkurmay Harekât Başkanı. Batı Çalışma Grubu teşkilat yapısını gösteren orijinal şemada kendilerinin ıslak imzası bulunuyor, deniliyor. Uzatmayalım.
Yine deniyor ki Çevik Bir, 28 Şubat’ın görünen yüzü, Çetin Doğan ise 28 Şubat’ın “derin aklı”dır.
Türkiye’yi İsrail’in eyaleti haline getiren ve bünyesindeki masonlara ses çıkartmayıp eşleri başörtülü subayları ordudan uzaklaştıran, askerle milletin arasına kara kedi gibi giren bu kadronun Balyoz Darbe Planı yürürlüğe girseydi, Türkiye biraz daha İsrail’in olacaktı demek bir kehanet olmasa gerek. Yine bu grubun yaptığı her icraat AKP’yi güçlendirdi. Millet onlara baktı, AKP’nin arkasında durdu. 27 Nisan 2007’de hükümete e-muhtıra verenler yine aynı aklın insanları idi. Onlardan vatan ve millet adına beklentileri olan sivillerin ıskaladıkları işte bu idi. 27 Nisan e-muhtırası başarılı olsaydı bu akıldan vatan ve millet adına bir şeyler bekleyenler yıllar sonra uyandıklarında Türkiye’nin 12 Eylül’den çok daha büyük bir tahribata maruz bırakıldığını görecek, iş işten geçmiş olacaktı.
Evet, Çevik Bir, 28 Şubat’ın vuran yumruğu ise Çetin Doğan o yumruğun aklıdır iddiasında bulunanlar ne kadar haklıdır, bunlar konuşulacak, sorulacak ve bir neticeye varılacaktır. Bu netice AKP’nin konuşanı susturun tavrı sebebiyle çok tartışılacak, bu da bir gerçek.
Milletin ve o tür akıllardan medet umanların bilmesi gereken, Erdoğan’ın alternatifinin yine bir siyasetçi olması mecburiyetidir. Askeri, sahaya çekmek için gayret edenler, Erdoğan’ın değirmenine su taşımaya devam edeceklerdir.
Erdoğan’ın Türkiye’yi eyaletleştirecek aklına muhalefet edecek ve halkın sinesinde kabul görecek bir siyasi kadro ve bir siyasi parti iktidar olmadıkça, iktidara getirilmedikçe Türkiye eyaletlere de bölünür, Türkiye, Suriye ile de savaşır, velhasıl bu ülkenin başına gelmedik felâket kalmaz.
Yapacak o kadar çok iş var ki...

Yazarın Diğer Yazıları