Cevabı Erdoğan verdi!
Hani, “Neler yapılır o ‘Devr-i İsmet’te ki, çok partili döneme geçildikten sonra CHP bir daha tek başına iktidar olarak asla sandıktan çıkamaz. Bugün dahi AKP milletten oy isterken CHP’nin o günlerine gönderme yapmakta, karşılığını da almaktadır(16.02.2011)” demiştik ya, bazı okurlar, “Abartmanın ne âlemi var, AKP’nin oy almasında İnönü CHP’sinin ne rolü olabilir” demeye getiren tepkiler iletti.
Tam bu noktada imdadımıza AKP İl Başkanları toplantısında Erdoğan, “27 Mayıs darbesinin 2. günü, İnönü, kendisini arayan darbecilere ‘büyük bir iş yaptınız, başarınızın yanında olmak için ben sizin emrinizdeyim’ diyecek kadar darbeye alkış tutmuştur. Bugünkü CHP’yle o günkü CHP arasında hiçbir fark yoktur” sözleri ile cevap yetişti. O sözler biter bitmez salonda bir alkış, bir alkış. İnanınız bu alkışların toplumda da bir cevabı var.
Gelelim tarihçi bir prof. İmzası ile “60 yılda Türkiye’yi bu hale getirdiniz, sizin kafanızla Türkiye ancak Hüsnü Mübarek’in Mısır’ı olur” diye öfkelenen okur tepkisine. Günümüzden 60 yıl geriye gittiğimizde biz “Menderes döneminden başlayan” yılların savunucusu olarak görülüyoruz ve o satırları yazan kişi de İnönü dönemini benimsiyor demektir. İnönü döneminde yapılanlar bile “Hurafelerin yerine ilmi ikame etmekti” diye savunulmuştu.
İşte cevabımız...
Başkalarını bilmem, bu satırların yazarı İnönü dönemini de, Menderes ve sonrası dönemlerin tamamını da Atatürk dönemine karşı işlenmiş bir cinayet olarak görmektedir. Atatürk dönemindeki icraatların diyelim ki yüzde 5’ine karşı isek, sonraki dönemlerin neredeyse yüzde 95’ine itirazımız vardır. Evet, Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatmış, Hilafet’i Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsi manevisinde mündemiç hale getirmiştir, inanınız iyi de etmiştir. Niçin “iyi ettiği” kitap(lar) çapında izahatı gerektirir. Aynı Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş, protokolde 4. sıraya yerleştirmiştir. Kur’an’ı anlaşılsın diye Türkçeye çevirtmiş, devrin en büyük âlimine tefsir ettirmiş, İlahiyat Fakültesi için yaptıkları malumdur. Ezan’ın Türkçeleştirilmesi ve namazın Türkçe kılınması gibi denemeler ise yanlış olmuştur. Rahmetli biraz daha yaşasaydı Güneş-Dil Teorisinden vazgeçmesi gibi bu taleplerinde de ısrarcı olmayacağına dair samimi bir inancım var. Çünkü aynı Atatürk Türk Ordusunu Mareşal Fevzi Çakmak’a emanet etmiştir. Mareşal Fevzi Çakmak’ın Mehmetçiğe on yıllarca okuttuğu “Askere Din Kitabı” ndaki konular bugün İmam Hatip Liseleri’nde okutulsa idi “Laiklik elden gidiyor” diye yer yerinden oynardı.. Üstelik Atatürk, o Mareşal Çakmak’ı İnönü’nün yerine getirmeyi plânlayan Atatürk’tür.
Hiçbir millet dinsiz yaşayamaz. Türk milleti Kurtuluş Savaşı’ndan sonra dini konularda hurafelerden kurtularak İslâm’ı yaşayabilseydi Türkiye ne bir Mısır, ne bir Suudi Arabistan, ne bir Libya olurdu. Bu milletten bu tür şeyler ummak Türk milletini tanımamanın tezahüründen başka bir şey değildir. Viyana içlerine kadar Avrupa’ya uzanmış, Araplardan Hilafet’i İstanbul’a taşımış, Batı Roma’yı fethedip Doğu Roma’nın yerine göz dikmiş bir millete bu tür yakıştırmalar ayıptır. 1967 savaşından birkaç gün önce Ehram Gazetesi’nde Mısır’ın ünlü dansözlerinin fotoğraflarının Arap askerine “Moral olsun” diye dağıtıldığı haberleri çıkmıştır. İsrail askerlerinin çantalarında ise Tevrat olduğu bir gerçektir ve bugün de bu durum aynıdır. İsrail bugün Osmanlı’nın bile hiç olmadığı kadar bir şeriatla yönetilmektedir ve o İsrail çölün ortasında 3 trilyon dolarlık bir servetin sahibi haline gelmiş, fert başına milli geliri 30 bin dolara yükseltmiş, bilgi ve teknolojide dünyanın ilkleri arasına girmiş, nükleer bir güç sahibidir.
Türk insanının dini ile devlet kurumları barıştığında Türkiye olsa olsa İsrail olur, İngiltere olur, Almanya olur. Bugün İngiltere’sinden Almanya ve Amerika’sına kadar bütün Batı, orduları ile girdiği her yerde çantalarında İncil’lerle misyonerlerini de taşımaktadır. Unutulmasın ki devrinde dünyanın ilk üçüne giren Türk uçak sanayiinin daha sonra kapılarına kilidi dindarlar değil, İnönü vurdurmuştur.