Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Çetin Doğan’ın duruşu

Mülkün temeli olmaktan çıkan adaletin “zulmün maşası” haline dönüştüğüne tanık olduğunu yazan Çetin Doğan’ı dikkatle izliyorum. Kurgulayanların kafasında patlaması muhtemel olan Balyoz davasının ilk gününde Çetin Doğan’ı Yesevi Üniversitesi’ndeki görevinden dolayı eleştirmiş ancak bu davadan bir şey çıkmayacağını ifade etmiştim.
Doğrusunu söylemek gerekirse Balyoz davasında Çetin Doğan’ın en zayıf halka olacağı kanaatindeydim. Yanılmışım. İyi ki de yanılmışım. Özür dileme erdemini sergilerken Doğan’ın ortaya koyduğu tavrı diğer orgenerallerden de beklediğimi, bende hayal kırıklığı yaratanların bir an önce Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi örnek alarak dik duruş sergilemelerini de arzu ediyorum.
Yapılanların sadece zanlılara değil ailelere de zulüm olduğunu vurgulayan Doğan, kızının “İnsanların siyasi duruşlarının, önyargılarının nefrete, intikama dönüştüğünü deneyimlemek çok tedirgin edici” görüşlerini de paylaşmış. Her şeyden önce Çetin Doğan’ın kızı ve damadını tebrik ederim. Çiçeği burnunda avukat İrem Çiçek’in babası Dursun Çiçek’i savunma gayretlerine kamuoyu tanık, ancak Doğan’ın kızı ve damadının olağanüstü gayretlerle yaptıkları çalışma ile Balyoz davasının meşru bir zemininin kalmadığını gösterme çalışmaları takdire şayan. “Bir darbe kurgusunun belgeleri ve gerçekler” adlı kitaplarıyla her kesimin olanlardan ders çıkarmasını sağlamışlardır. Bu arada bir hakkı teslim etmek şart oldu. Dursun Çiçek ve Çetin Doğan’ın ailesinin gayretleriyle basında ciddi bir kamuoyu oluştu. Fakat üç yıldır tutuklu olan babasını bir gün bile yalnız bırakmayan Zeynep Küçük’ü unutmayalım. Silivri’de adı Zeynep Abi’ye çıkan Zeynep Küçük, Veli Küçük ve 1. davaya konan ambargodan bugüne kadar hiç şikayet etmeden müsebbiplerini Allah’a havale ediyor. Kemal Kerinçsiz’in değerli eşini ve Hasan Gürbüz, Tolga Akalın ve Hüseyin Buzoğlu gibi fedakar avukatları da unutmayalım.
Silivri’deki bazı duruşmaları izledim. Doğu Perinçek’i dinlemeye gelenlerin heyecanına tanık oldum. Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’ı alkışladıkları için salondan çıkarılanları gördüm. “Eğer seminerde işlenen bir suç varsa başkan bendim. O dönemde ordu komutanıydım. Semineri sevk ve idare eden bendim.
Kaynağının, temelinin nereden geldiğini açıklayacak durumdayım. Suç isnadı varsa bana yapılmalı. Arkadaşlarım suçlu değildir” diyerek 196 zanlının bütün sorumluluğunu üzerine alan Çetin Doğan’ın mahkeme heyetine yaptığı konuşması esnasında orada olmayı ve bu konuşmanın yankılarına şahit olmayı ne kadar isterdim.
Bir komutana bu yakışırdı. Doğan kendisine yakışanı yaptı. Eğer söz konusu seminer iddia edildiği gibi emir-komuta zinciri içinde yapılmışsa en tepesindeki sorumlu “Benim ve buradayım” diyor. Sessizliği tercih ederek 40 yıllık silah arkadaşlarını yalnızlığa itip zan altında kalmalarına sebebiyet veren emekli orgeneraller, umarım Çetin Doğan’ın duruşundan utanmıştır.
Gelelim CHP’nin nereye koştuğuna. “Aydın denen yaratık dünyanın ötesinde berisinde olanları görüp bir çözüme asla varmayacak bölünme tartışmasına kör bıçakla dalamaz” diyerek CHP’nin nereye koştuğunu yorumlayan Nihat Genç’e bir kez daha şapka çıkarıyorum. “Bizler hayal kırıklığı repertuvarımızı doldurduk” sözleriyle Türkiye’deki gelişmeleri irdeleyen Nihat Genç’in odaTV’deki röportajını mutlaka okuyun ve sevgili Genç’e yazılarını ve konuşmalarını özlediğinizi iletin.

Yazarın Diğer Yazıları