Çete paranoyası yaratmanın nedeni!
Son yıllarda Türkiye’de meydana gelen hemen her olayı komplo ve şablonlarla açıklamak gelenek haline gelmiştir. İş, o kadar ileri götürülmüştür ki, 1999’da meydana gelen Gölcük/Düzce depreminin ABD’nin bir nükleer komplosu olduğunu söyleyenler bile çıkmıştır!
Aşağıdaki söylemlere benzer bir çok hükmü her an herhangi birinden duymak mümkündür. “Dünyayı hayvanlar yönetiyor”, “İktidarlara hükmeden gerçek güç Masonlarındır”, “Komplolar CIA/Mossad’ın eseridir”, Türkiye için en büyük tehdit “irticadır/ulusalcılıktır”, “Türkiye’ye bahara kadar komünizm gelecektir”. Türkiye’de işe yarar ne kadar adam varsa bazılarına göre hepsi “Sebatayisttir”, “PKK’yı Devlet kurdurmuştur”, “Öcalan MİT Ajanıdır”. “Hizbullah’ı Devlet PKK’ya karşı kullanmaktadır” vb.
Bitmedi, çok daha esrarengiz kavramlar da vardır: “Susurluk”, “Derin Devlet”, “Gladio”, “Kont Gerilla”, “İttihat ve Terakki”, “Teşkilatı Mahsusa”, “Özel Kuvvetler”, “JİTEM”, “Menemen”, “31 Mart”, “Şemdinli”, “Yeşil”.
Bu metaforlar bilinçli olarak devletin ve hukukun dışında, devlet adına hareket eden efsanevi kurum ve kavramların varlığının kanıtı olarak zihinlere yerleştiriliyor. Zihinlere yerleşen bu kavramlara yüklenen olağanüstü anlamlar, uyuşturucu hap gibi insanları uyuşturuyor ve dikkatleri gerçek olgulardan uzaklaştırmış oluyor. Böylece yıkıcılar, bölücüler ve azınlıkçılar Türkiye’de devletin, hükümetin ve hukukun hükmünün geçmediği, devlet adına örgütlenmiş çetelerin her şeye hâkim olduğu duygusunu yerleştirmeye çalışmış oluyorlar. Yapılanlar sonuçta devleti, demokrasiyi ve hukuku tartışılır hale getiriyor. Bunları onlarca defa televizyonlardaki programlardan dinleyenler ise sonuçta paranoyak olup çıkıyor.
Bugünlerde bütün yasa dışı işleri birilerinin kendilerince damgaladıkları bir çeteyle ilişkilendirmeleri ülkede paranoyaklığın zirveye vurduğunu gösteriyor. Vurun abalıya yöntemiyle belki de gerçek çetelerin, fırsattan yararlanarak diğerlerini yollarının üzerinden uzaklaştırmaya çalıştığı anlaşılıyor. Birileri amaçlarına engel olarak gördükleri kişi ve kurumları çete olarak niteleyip, onlara cinayetlerle ilgili özel misyonlar yüklemektedir. Bunun için de toplumda paranoit bir kültür inşa etmektedirler. Çünkü birilerinin, halkın dikkatini başka yöne çekebilmesi için korku ve kuşkunun yaygınlaşmasına ihtiyaç vardır. Bunun neden yapıldığı da artık ortaya çıkmış durumdadır.
“Atatürk’ün resimlerini duvarlardan indirin!” diyen Avrupalının amaçlarına uygun bir Türkiye yaratılabilmesi için, milliyetçi/ulusalcı direncin kırılması gerekmekteydi. İşte bunun için Türkiye’de birileri bir şeyler yapıyor. Onların Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş iradesi olan milliyetçiliği nam-ı diğer “ulusalcılığı” “tehdit” olarak nitelendirdiklerini birkaç gün önce Milliyet Gazetesi yazdı. Gerekçesi de şuymuş: “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin özellikle AB sürecindeki yasal değişiklikler ile zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır”. İş bununla da bitmiyor iktidarın bir başka bakanı da çok açık olarak ’Bizler küreselciyiz ve milliyetçilerle kavgalıyız’ diyor.
Çeteyi ve çeşitli kriminal vakaları bahane ederek ulusalcı ve milliyetçi avı yapılmasının nedeni budur. Ulusalcıların ya da milliyetçilerin ezilebilmesi için büyük bir tehdit olarak gösterilmesi gerekmektedir. Çete paranoyası yaratmanın nedeni de budur. Paranoya küreselci komplonun bir yöntemidir. Amerika bile Irak’ın işgalini meşru gösterebilmek için, Saddam korkusunu yaygınlaştırmıştı. Onun elinde dünyanın en tehlikeli kitle imha silahları olduğu yalanına başvurmuştu. Milliyetçi ve ulusalcılara karşı savaş açanlar da benzer yöntemlere başvurmaktadır. Düşünebiliyor musunuz; henüz yargılama aşamasına gelmemiş, iddianamesi dahi tamamlanmamış bir davada, onlarca insan siyaset ve medya tarafından linç edilircesine suçlu ilan edilebilmektedir. Olan bitenler birileri adına yapılan yargısız infaz değilse, nedir?