Cesur cariyenin şiirle ilan-ı aşkı

Hareme ilişkin olarak nice ipe sapa gelmez yazılar yazılmıştır da, Harem’de yaşanan incelik ve duyarlıklar üzerinde çok fazla durulmamıştır.
İşin bu yanı üzerinde rahmetli İsmet Bozdağ kalem oynatmıştır (“Tarih Yarındır” adlı kitap, Truva Yayınları).
Bozdağ’ın yazdıkları içinde bir de ilginç bir ilan-ı aşk öyküsü bulunmaktadır.
Sultan II.Abdülhamit döneminde haremde yaşayan hanım hanımcık bir cariye... Adı: Mihriemel... Şehzade Abulkadir Efendi’yi musiki icralarında görüyor bu Mihriemel Hanım. Abdulkadir Efendi, sanatçı ruhlu birisi. Keman çalıyor, kemanıyla noktürnler, litler, konçertolar icra ediyor; piyano çalan annesine eşlik ediyor.
Mihriemel Hanım, âşık oluyor şehzadeye. İlan-ı aşk edecek, ama nasıl? Haremde öyle uluorta olmaz ki bu işler, hatta cariyeden şehzadeye hiç olmaz. Yazıyor iki dize bir mektup kâğıdına katlayıp koyuyor şehzadenin görebileceği bir yere. Dizeler şöyle:
“Saz-ı sinem ile ben nağmeler icat edeyim
Beni al sevdiği aguşa, kemanın yerine” 
O günün şartlarında büyük cesaret!
Fakat mektup şehzadenin eline geçmiyor, Harem’in yetkilisi Zülfet Kalfa’nin eline geçiyor. Zülfet Kalfa’nın yapacağı iki iş var, Padişahı ve cariyenin sahibi İkbal Pesend Hanım’ı haberdar etmek.
Sultan Abdulhamit’e gider önce. Anlatır durumu, mektubu verir. Padişah okur, gülümser. “Benim diyen şair, niyetini böyle açıklayamaz” demekten de kendini alamaz. Ve İkbal Pesend Hanım’ı çağırtır. Der ki:
-Sizin Mihriemel Kalfanız! Gözünü sevda bürüyüp, Efendi’yi sizi ziyaretleri sırasında görmekten, ayrıca da keman ziyafetlerine şahit olmaktan iştahı kabarıp “Onu çalma beni çal” diyene kadar siz neredeydiniz? Herkes, dairesindeki kızlara göz kulak olmalı, öyle değil mi?
Diyalogun bundan sonrası oldukça ders ve incelik doludur:
-Hiç fena bir davranışını görmedim ki!..
-Oğlumun gözlere sevda perde çekmesi iyidir de hoş bir misal sayılmaz! Tekrarı tehlikeli de olabilir! Gerçi böylesine harem tarihi şahit olmadı ise de “enteresanlık” hep hoş görülmez! Mesele, Efendi’ye sezdirilmesin de, bu Hanım, bizim validemizin yanına tatile gitsin. Sonradan isterseniz evlendirirsiniz.
-Kızcağızı, isabetsiz bir evliliğe itmek doğru olur mu?
-İsabetli bir izdivaç da olabilir, bu küçük hanımın, şahsında pek güzel nağmeler farz ediyorsa da; Efendi’nin ilk akortta telleri tarumar edip artık hiç nağme çıkaramaz hâle gelebilir, bilirsiniz bu teller hiç tamir kabul etmez! Görenler “Keman çürüğe çıkmış” derler, maazallah ziyan olur gider!.. Sonra yine de her şeye rağmen sevdalı olmakta kararlı ise ve “İlle bizi, o keman edip çalacak! Aksi halde hiçbir usta, tellerimden ses çıkarmayı başaramaz” deniyorsa, ne âlâ... Elinden tutar, ateşe atlamasına yardımcı oluruz. Sevdaya saygımız nihayetsizdir!
Padişahın başka tespit ve dilekleri de vardır:
-İstediği kitap varsa, alıverin, para da verin eline, ola ki bize diyemediği ihtiyaçları vardır. Edebiyatta yetişmesi için tasarıları olabilir. Şiirdeki deyişini beğendim; sevda gözyaşı değil, nükte ile sunulursa, galiba en iyisidir. Kadınlar isterse erkeklerden daha iyi şiir yazabilir, çünkü daha ayrıntılı sezgiler vardır... Bu sebeple çalışıp üslubunu geliştirsin isteriz. Derin bir kadının duygu ve düşünceleri yanında, bazı şeyler çok hafif kalır...    

Yazarın Diğer Yazıları