Cemil Çiçek Erdoğan’la küs mü?
Milliyet’in dünkü manşetinden okuduk. Cemil Çiçek CNN Türk’ün “Ne Oluyor?” programına katılmış. Yeniçağ’ın, özellikle Arslan Bulut ve Sadi Somuncuoğlu’nun, inkârı mümkün olmayan belge ve mantık silsilesiyle defalarca örnekledikleri, “BDP Kürdistan peşinde!” temalı yazılarının bir hülasasını yapmış:
“-Öyle Demokratik özerklik, yerel yönetimler falan filan. Bu kadar lafa bu işi boğmayalım. Diyorlar ki, şimdi bağımsızlık ilan etmek risklidir. Bunun bedeli var, şimdi bunu söylemeyelim. Önce Türkiye’de Kuzey Irak’taki gibi bir model oluşsun, konjonktür ileride uygun olduğunda varmak istediğimiz yere varalım. Benim anladığım budur. Ama bu telaffuz edilmiyor.”
Cemil Çiçek’in söyledikleri gerçeğin ta kendisidir, hatta biraz da törpülenmiş olanıdır.
Törpülenmiş olanıdır çünkü adamlar, “PKK vuruyor, Kürdistan’ı kuruyor!” diye bas bas bağırıyor. Türk devleti kendi yurdunda, “Katil TC Kürdistan’dan defol” diye meydanlarda protesto ediliyor. PKK’nın siyasi yüzü BDP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, “Bir gün kendi anayasamızı yazacağız” diye meydan okuyor.
Lafı uzatmanın âlemi yok. Yeniçağ bütün bunları söylerken AKP ve yandaşları tam kadro bizleri “Paranoyak” olmakla suçladılar. Kimsenin bölünmek istediği falan yok diye köşe döşendiler. PKK ve onun Meclis’teki uzantılarının “Kürdistan peşinde koştuğunu” göre göre ve bile bile “İç savaşa gidiyoruz, bunların derdi ayrı bir devlet” diyen bizlere etmedik iftira bırakılmadı.
“Kürtçülük”, özgürlük, demokrasi ve insan hakları ile özdeşleştirilirken, Kürtçülüğün bölücülük olduğunu dile getirmek “ırkçılık” hatta “çetecilik” ve “Ergenekonculuk” yani “tu kaka” bir iş oldu, milletin beyni böyle yıkandı. Ve bu süreç içersinde Başbakan Erdoğan “Kürtçülüğün” ve “ayrılıkçılığın” değirmenine, “Ey benim Kürdüm, Ey benim Lazım, Ey benim Çerkez’im” kovaları ile su taşıyıp durdu.
Şimdi Cemil Çiçek çıkmış, “Lafı eveleyip gevelemenin anlamı yok. Demokratik özerklik, yerel yönetimler falan palavra, adamlar ayrı bir devlet peşinde” diyor.
İşte bu noktada biz dönüp yandaş medyaya soruyoruz:
n Ey yandaş medya, bize söylediklerinizi Cemil Çiçek’e niye söylemiyorsunuz?
Sonra Cemil Çiçek’e dönüyor:
* Siz Başbakan Yardımcısı değil misiniz? Bakanlar Kurulu toplantılarına katılmıyor musunuz? CNN Türk’te söylediklerinizi Başbakan Erdoğan’a niye söylemiyorsunuz? Dargın mısınız?
Şayet “Söylemediğimi nereden biliyorsunuz?” derlerse o zaman da diyoruz ki:
* Başbakan Erdoğan ve siz seçim meydanlarında “öksürene” laf yetiştirir, “tıksırana” söz sokuşturur, “esneyeni” hakaret etti diye mahkemeye verirken, memleketi bölenleri, “Bunlar Kürdistan peşinde” diye niye teşhir etmiyorsunuz?
Dahası..
* AKP’nin parti programında ve Başbakan Erdoğan’ın aklında sizin o şikâyet ettiğiniz “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” ve “demokratik özerklik” gibi bir yol haritası var mı, yok mu?
Var ise, ki bize göre apaçık var..
* Türkiye için “Ucu Kürdistan’da bitecek” bir projenin uygulayıcısı AKP’nin bir milletvekili ve bu projenin başındaki adam Erdoğan’ın Yardımcısı bir Bakan olarak yola devam etmekteki amacınız nedir?
Bu kadar soru yeter. Zaten cevapları da içinde bu soruların. AKP ve Erdoğan, Sayın Çiçek’in yakındığı yani ucunda “Kürdistan” olan “yerel yönetimler” ve “demokratik özerklik” peşinde koşan bir parti ve lider.
O zaman AKP mitinglerinde “Eveeet!” diye bağıran kalabalıklar aslında “Kürdistaaan!” diye bağırıyor da, farkında değiller. On milyonlar zihin kontrolü ile hiç istemedikleri bir noktaya işte böyle götürülüyor.
Görelim Mevlâ’m neyler!