Cemal Uşşak’ın Çandar’ı ile Şemdin Sakık’ınki arasında
PKK itirafçısı “eski terörist!!!!” Şemdin Sakık Ümraniye davasındaki görevini ifa ederken, bir ara “Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Altan kardeşler, Yasemin Çongar, Öcalan’ın yanına gazetecilik için gelmediler” dedi ya; kıyamet koptu. “Hedef gösteriliyoruz” lar, yok “karanlık oyun” lar, yok suç duyuruları....
***
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşşak dün Radikal’de Eyüp Can’ın köşesinde yayınlanan yazısında -üstelik büyük hayranlıkla - bakın nasıl anlatıyor Çandar’ın “misyonu”nu:
“1991 yılının şubat ayıdır.
Merhum Turgut Özal Cumhurbaşkanıdır ve Çandar da onun danışmanı.
Özal, Çandar’ı çağırır ve ona Celal Talabani ile kendisi adına görüşmesini söyler...
(...)
Cengiz Çandar görevini yapar.
Talabani ile Londra’da görüşüp mesajı iletir. Daha sonra da gizlice Türkiye’ye gelen Celal Talabani ve Mesut Barzani, merhum Özal’la görüşürler.
(...)
Bence, Cengiz Çandar’ın da dönem dönem hedef tahtasına konmasının ve değersizleştirilmek istenmesinin asıl sebebi, işte o, söz konusu görüşmeye aracılık etmesidir.”
Hoş kimsenin “deşifre” sine de gerek yok, Çandar kendisi zaten gururla anlatıyor o dönemde yerine getirdiği “görevi” :
“Talabani ve Barzani’yle Cumhurbaşkanı Özal arasındaki ilişkilerin kurulmasını sağladım. Yani Irak Kürtleriyle ilişkilerin kurulmasının mimarıyım.”
***
“Ne var yani adam ‘Özal’ın danışmanı’ sıfatıyla yapmış bütün bunları, Sakık’ın dediğiyle aynı mı” diyenler, 1980’lerden itibaren ABD’nin Türkiye planlarının yapıcıları arasında yer alan, son birkaç yıldır da “Kürt açılımının mimarı” kimliğiyle öne çıkan Henri Barkey’in sadece birkaç ay önce Taraf’a verdiği demeci yeniden okusunlar:
“2002’de Wolfowitz, Erdoğan’a en yakın duran Amerikalı yetkiliydi. Cengiz de biliyor bunu. Cengiz orada çok aracı olmuştu: Abdullah Gül Başbakan’ken, Recep Tayyip Erdoğan Washington’a davet edilmişti. Davet eden Wolfowitz’di.”
Hadi 1991’de “danışman”; 2002’de ne sıfatla yürütüyor Çandar “arabuluculuk” faaliyetlerini?
***
Kaldı ki, bugün yeri yerinden oynatan ifadenin bir hayli benzerini, Hasan Cemal ile Cengiz Çandar’ın Kandil dönüşünde, şimdi Sakık’a ateş püsküren Ali Bayramoğlu dile getirmişti:
“Hasan Cemal ve Cengiz Çandar sadece gazeteci değiller...”
Sakık’ın söylediği de bu değil mi!
***
Bayramoğlu “gazeteci değilsiniz” dediğinde göğsü kabaran arkadaşlar aynısını Sakık söyleyince neden ayaklandılar?
Uşşak’ın Çandar’ı terör hamilerinin arabulucusu ilan eden analizini beğeniyle okuyan, herkesler de okusun diye köşelerini bu yazıya terk edenler, Sakık’ı niye kınadılar?
Samimiyetle söylüyorum anlamadım;
Bütün bu Çandar tespitleri arasında temelde/özde ne fark var? Var mı?