Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Cem Emir'in Ölümü...

Süphesiz bütün ölümler zamansız ve bir o kadar da kalleştir. Oysa Van’daki Bayram Oteli enkazında kalan Cem için çok umutluydum. DHA’nın Diyarbakır Adliye Muhabiri Cem Emir ile hukukumuz iki yıl öncesine kadar dayanıyordu. Malumunuz her ay 3-4 gün Diyarbakır’da Albay Cemal Temizöz ve Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atağ’ın yargılandığı faili meçhuller davasını takip ediyor, bu arada kent ve çevresinde saha araştırması yapıyordum. Terör örgütünün ağır baskıları yüzünden Diyarbakır’da gerçek anlamda gazetecilik yapmak neredeyse mümkün değil. Cem istisnaydı... Tunceli’li idi... Diyarbakır’a intibakta fazla problem yaşamamış, ancak aşk derecesinde tutkun olduğu gazetecilik mesleğini burada sürdürmekten de hoşnut değildi. Çoğunluğu KCK sanıklarının avukatları olan Temizöz davasının müdahilleri kendi meslektaşlarına selam vermezken Cem, çoktan çöktüğüne inandığı ve benim “Yalancı Şahitler Kahvesi”ne benzettiğim davanın savunma avukatlarıyla rahatlıkla irtibat kuran yegâne gazeteciydi. Duruşma ve öğle yemeği aralarında biraraya gelir, Diyarbakır’ın öteki yüzünü öğrenmeye çalışırdım. Genç yaşına rağmen bölgenin siyasi ve sosyal dokusunu onun kadar sağlıklı tahlil edebileni oralarda tanımadım. Adliye muhabiri olmasına rağmen ilgi alanı müthiş zengindi. Seçim öncesi yaptığı tahminler eksiksiz çıktı. Çok özel bir bağ oluşmuştu aramızda. Üçüncü yılına girmekte olan davanın seyrini artık hukukçulardan ziyade Cem Emir’e sorar olmuştum. Tanıkları dinlerken aldığı notları paylaşırdı. Yargı heyetini iyi tanıyordu. Daha ara karar açıklanmadan tahliye olmayacağını, üstelik önümüzdeki duruşmanın tarihini bile önceden verir ve çoğu zaman yanılmazdı. Dahası ertesi günkü haber başlıklarını konuşurduk onunla... Hangi gazetenin, hangi ajansın haberi nasıl değerlendireceğine dair öngörüleri cuk otururdu. Diyarbakır Adliyesinde onu sevmeyen personel yoktu. Sadece işini iyi yaptığı için sanıklardan tanıklara, müdafilerden müdahillere kadar bir Allah’ın kulu yazdığı haberlere itiraz etmezdi. Terör örgütü PKK ve şehir yapılanması KCK’yı iyi tanıyordu. İnternet sitelerinden haber ajanslarına, gazetelerine kadar kimin hangi konuda ne yazacağını, yazdığını, bunların ne anlama geldiğini iki yıl içinde Cem’den öğrendim. Birkaç yıl Diyarbakır’da piştikten sonra Ankara’ya gelmeyi, daha sonra İstanbul’da mesleğinin zirvelerine tırmanmayı planlıyordu. Yeniçağ yazarı ile Diyarbakır’da görülmek her babayiğidin harcı değildir. Cem bundan hiç gocunmadı. Cemal Temizöz davası ile ilgili yazdığım kitaba yardımcı olmak için tekliflerde bulundu. Davanın ünlü (!) tanığı Mehmet Nuri Binzet ile ilgili olağanüstü anektodları paylaştı. Kitaplar, kaynaklar tavsiye etti. Ben de matbaadan çıkar çıkmaz dağıtıma verilmeden hem Cemal Albay’ın kitabını, hem de kendi kitabımı ilk defa ona ulaştıracağıma dair söz vermiştim. TÜYAP Kitap Fuarı telaşı ile biz geç kaldık. Ama onun görev şehidi olabileceğini hiç tahmin edemedim. Arife günü 0544 8040542 numaralı telefonuyla aradı. Telefonum ekranında Cem DHA Diyarbakır diye kayıtlı olduğu için daha “merhaba” demeden “Ameliyat olduğum için duruşmaya gelemedim” demiştim. “Geçmiş olsun” dileğiyle beraber Van’da olduğunu vurguladı. Meğerse 3 Kasım’daki Temizöz davasını merak etmiş ve geçmiş olsun ile bayramlaşmayı birleştirmiş. Deprem manzaralarını espri ile anlatınca “Güldürme dikişlerim patlayacak” deyip başarılar dilemiştim. Haber peşindeyken kendisinin haber olabileceğini tahmin etmiyordu. Hükümetin ihmali yüzünden genç yaşta veda etti. Bir süre sonra unutulup gidecek. Depremden bile siyasi rant elde etmeyi tasarlarken herşeyi ellerine-yüzlerine bulaştıran AKP iktidarı bakalım Cem Emir gibi gazeteciler için KHK (Kanun Hükmünde Kararname) çıkarıp da sorumluları hakkında gereğini yapabilecek mi? Hiç zannetmiyorum. Çünkü Cem yandaş sınıfına dahil değildi.Mekânı cennet olsun...
Not: Zor bir ameliyat geçirdim. Halen nekahet dönemindeyim. Bu esnada telefon ile arayan, e-posta gönderen ve dualarını esirgemeyen dostlarıma, okuyucularıma teşekkür ediyorum. Bu esnada Türkiye’de en ucuz şeyin insan hayatı olduğuna bir kez daha tanık oldum. Hastahanelerdeki durumu gördüm. AKP’nin yapboza çevirdiği sistemle mücadele eden hekimlerimizle sağlık personelinin durumlarını önümüzdeki günlerde paylaşacağım.

Yazarın Diğer Yazıları