Çekirdek çitleyen polis amca!..
Zordur tatil dönüşleri yazı kaleme almak... Koparsınız sıcak gündemden. Klavyenin daha başına oturmadan, büroya adımı atacağınız günü beklemeden "ne yazacağım", "nereden gündemi yakalayacağım" diye kazınır durursunuz. Şanslı adamım doğrusu!.. Belki de Türkiye'de yaşadığımdan...
Kısa bir süreliğine tatlı bir aile telaşı için gittiğimiz İstanbul'dan, önceki gün, ikindi vakti yola çıktım. Benim için İstanbul'un en güzel yanı Ankara'ya dönüşüdür. Ama o yollar yok mu o yollar!.. Hani şu, birilerinin, "adalet" yürüyüşü sırasında sinirden çılgına dönüp, "bizim yaptırdığımız yollardan tıpış tıpış yürüsünler" gibi meydan okuma sakillikleri sergilediği yollar!.. Sanki yapmayacakları, yapmaları gereken bir iş değilmiş de millete lütuf buyurmuşlar gibi övündükleri o yollar... Sanki milletin cebinden değil de kendi paraları ile yaptırmış gibi hava attıkları yollar... Milletin parasını çarçur edip yandaş müteahhitlere peşkeş çektikleri ve ne hikmetse yaz kış tamir ve bakımı hiç bitmeyen o köprüler, o tüneller ve o yollar!.. Avanta yolları!..
Ankara'dan İstanbul'a giderken de aynıydı sözde otoban. Bayramdan bayrama, kazaların önüne geçmek için medyada artistlik, şov yapan Karayolları, trafik polisi ekiplerinin yerinde yeller esiyordu. Sadece yol boyunca yeniden uygulamaya sokulan ortalama hız limitine ilişkin bol uyarılar!.. Kamyon, TIR cenneti Türkiye... Otoban bu güya!.. TIR'lara ve kamyonlara hız sınırlamasının yanı sıra -normal trafik kurallarının geçerli olduğu her ülkede olduğu gibi- şerit sınırlaması var ama... Sollama yaptıktan sonra, ikinci şeritten tekrar kendi şeridine geçmesini bırakın bir tarafa, adam dalıyor üçüncü şeride... Selektör yapıyorsunuz, korna ile uyarıyorsunuz, tınmıyor bile. Devam ediyor tam gaz önünüzde yola.. Sollama yaparken sinyalsiz aniden önünüze kırmalar, yolların rutin gerçeği olmuş. Tam bir kamyon ve TIR terörü esiyor Ankara-İstanbul otobanının hem geliş hem gidiş yönünde. Koca koca TIR'ların altında kalıp can vermemek için Demir Bükey kabiliyeti ve tecrübesinde olmanız gerekiyor!.. Kuralsızlık kural haline gelmiş. Ne yapmak lazım?.. Trafik kurallarına uymayanları, yollarda canınıza bilerek kast eden trafik cellatlarını ilk gördüğünüz trafik ekibine bildirmek lazım. Ama ne gezer!.. İşleri havale etmişler otomatik geçişe. Belki bir yerlerde çorba içiyorlardır(!) veya sigaralarını tüttürüp dinleniyorlardır diye mola yerlerinde yavaşlıyorum. Aldığım bazı plakaları bildireceğim. Yok oğlu yoklar. Buhar olmuşlar adeta. "adalet" yürüyüşüne duyulan siyasi irade nefretinden dolayı durumdan vazife mi çıkarmışlar, tüm yolları ve yollarda gidenleri protesto mı ediyorlar, ne haliniz varsa görün mü diyorlar acaba diye kendi kendime düşündüm durdum. İmam cemaat hikayesi!.. Vatandaşlık görevimi yapacağım, bildirimde bulunabileceğim tek bir ekibe rastlayamadım. Öylece vardım İstanbul'a. Öylece dönerken de akşam saatinde Kaynaşlı'ya yakın Bolu tünelinin Ankara'ya dönüş tarafının (daha önce duyurulan) kapalı olduğuna dair uyarı levha ve yol işaretleriyle karşılaştık. Kaynaşlı gişelerinden çıkamadan sıkışıklık başladı. Soygunmatik OGS, HGS gişelerini geçmeden trafik felç olmuştu. TIR'lardan, kamyonlardan ve otobüslerden, otomobiller neredeyse görünmez haldeydi. Abartmıyorum!.. Santim santim ilerliyorduk yazın kavurucu sıcaklığında. 2 şeritli Bolu Dağı çıkışı (eski yol) tıkanmıştı. Ucunu göremediğim yolu ağır vasıtalar yürünmez hale getirmişti. Bu kare belki size bir fikir verebilir. Yol boyu yanımda hatim indiren hatun çekti.
Böyle olamaz herhalde bir yerde Karayolları ekipleri bomboş olan geliş istikametinden bir şeridi gidişe tahsis etmiştir, trafiği rahatlatırlar diye kendi kendime umut ediyordum. Birinci ve nadiren ikinci viteste gittiğim Bolu Dağı çıkışında müteahhitleri pek de seven (!) Karayolları ekiplerimizden kimseye rastlayamadık. Sessiz direnişteydiler herhalde!..
Dur kalk, dur kalk, Kaynaşlı girişten Abant gişelerine şanlı (!) tırmanışımız yaklaşık 2 buçuk saat sürdü. Yolun kenarı, su kaynatan, kaputlarını açıp motorlarını serinletmek için bekleşen araçlarla doluydu. Kaderimse çekerim modundaki yurdum insanları yolun kenarında her zamanki gibi seyrediyordu!.. Abant gişelerinden tekrar otoyla giriş yapacağımız meşhur OGS-HGS gişelerinin önünde bir trafik polisi aracı bir de önünde bekleyen polis amcayı görünce Amerika'yı yeniden keşfetmiş gibi sevindim. Yavaşça yanına yaklaştım, eşimin oturduğu kapının camını açtım. İyi akşamlar diledikten sonra, nazikçe, "memur bey, Bolu Dağı'ndaki trafik rezaleti ve sıkışıklıktan haberiniz var mı?" diye sorma gafletinde bulundum!.. Polis amca, şapkasını kafasından geriye doğru kaydırmış, elinde bir paket kabak çekirdeği, hem çitliyor hem de kabuklarını yere tükürüyordu. Hiç istifini bozmadı, gayet ukala bir şekilde "hee, haberim var var, hee" diye cevap verdi. Bu arada çekirdek çitlemeye devam ediyor ve önümüze doğru kabuklarını tükürüyordu. Bizimle alay eden mimikler sergiliyordu. Tam elimi el frenine atmaya hazırlandığımda bu gibi durumlarda tepkilerimin ne olduğunu gayet iyi bilen eşim devreye girdi. "Yolumuza devam edelim ne olur" dedi. Polis amca, "işinize gelirse böyle" modunda hâlâ aynı tavırda sırıtıyordu. Bir yanda eşim, bir yanda devletin çok saygı duyduğum üniforması... Abant gişelerinden tekrar sözde otobana, o yollara girip, TIR terörünün arasında şükürler olsun Ankara'ya vardım.
Her zaman derim; "Bir ülkeye gittiğinizde medeniyet seviyesine ilk bakışı atmak mı istiyorsunuz. Hemen trafiğine bakın."
Yollarla övünen yöneticilerin hüküm sürdüğü ülkemizde pespayelik, arabesklik, kepazelik o yollara indi. Anayasada bahsedilen seyahat özgürlüğünü, sadece, herhangi bir tahdit olmadan bir yerden bir yere turistik gezi yapabilme olarak mı algılıyorsunuz. O yollardaki can ve mal güvenliğinizi kim sağlayacak? Kabak çekirdeğini çitleyip yüzünüze doğru tüküren polis mi?.. Veya bu tipleri idare eden, görevlendiren anlayış mı?..
Bu sadece bir örnek... Baas Arap rejimlerindeki, pespayelik, medeniyetsizlik, her türlü çürümüşlük ve ahlaksızlık artık yollardan akıyor. Yaşamımızın her yanını kokuşmuşluk sardı. Bırakın bu merkezi, sağıydı, soluydu tartışmalarını da... Medeniyet içinde yaşayacağımız, her sokakta medeniyet soluyacağımız, ahlak, devlet ciddiyeti ve uygulamalarını göreceğimiz, kuralların tıkır tıkır işlediği, herkesin birbirine asgari saygıyı göstereceği bir düzenin vizyonunu bizlere gösterin. Biz de sizin peşinizden gelelim. Arap gibi değil, Türk gibi yollarda yürümek ve arabamı kullanmak istiyorum!.. Başım sıkıştığında da karşımda tarafsız, ahlaklı Türk devlet görevlilerini görmek istiyorum!..