Cehaletle uygarlık kavgası
Artık olayları yakalamaya kimsenin gücü yetmiyor. Türkiye’deki olayın, cehaletle, ilim ve medeniyet kavgası olduğu, dünya nezdinde tescil edildi. Bizim Rockefeller basını yazmaya cesaret edemiyor, ama Ankara’dakilerin her açıklaması, her sözü, dünya basınında günün fıkrası veya karikatürü olarak değerlendiriliyor. Görmüyorsunuz değil mi? Göremezsiniz, zira onlar size değil Ampul iktidarına hizmet ediyor.
Adamlar haksız mı Allah’ınızı severseniz? Suriye uçağımızı düşürdü, bizimkilerin açıklamalarını anlamak mümkün değil. Artık Batı dünyasının dışında Arap basını bile bizimkilerle kafa buluyor. Haberlerine bir bakın. Suriyeliler bizim pilotları yakalamış, sonra öldürüp, postallarını çıkarıp, tekrar uçağa koymuş. Pes, değil mi?
Bizimkilerse Suriye yolcu uçağını zorla indirdiler silah var diye, içinden çıkanları görünce, ne kamuoyuna gösterebildiler, ne de ne olduğunu açıklayabildiler. Oysa benim bildiğim Türk Hava Yolları, ABD seferlerinde her uçuşta askeri kargo taşıyor. Ne yani THY uçakları Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden uçmayacak mı bu yüzden.
Bizimkiler silah kaçırılıyor Suriye’ye diye bas bas bağırırken, kendi elleri ile sınırdan Suriyeli asilere silah ve cephane taşıyor, orada yaralanan asileri getirip benim vergimle benim hastanemde tedavi ediyorlar. Esad, halkına özgürlük vermiyor derken, kendi yaptıkları mezalim, adaletsizlik artık uluslararası raporlara sığmıyor. Ama ezik bir halk, sanki mazoşistler, sürekli dayak yemekten hoşlanıyor. Kazık yedikçe bağırıyor, Türkiye seninle gurur duyuyor diye. Mecliste iki muhalefet partisi, biri anayasada, öteki seçimlerde molla iktidarına payanda.
Bir iktidar düşünün ki başkalarından aldığı istihbaratla teröriste saldırıyor ama bu arada kendi karakollarına ve askeri üslerine saldırıyor teröristler, kayıplarımız ağır. Ne mene istihbaratsa? Aynı istihbaratla Suriye üzerinde uçak uçurup, düşürülüyor, ama neden düşürüldüğü bugüne kadar çözülebilmiş değil. Şimdi de kimden aldığı belli istihbaratla adamların uçağını indiriyor, içinden civciv çıkıyor. Siz olsanız böylesine bir iktidarla ve ülkeyle dalga geçmez misiniz?
Türk basın yayın organlarında kendini haberci sanan biri, istihbarat İran’dan diyebiliyor dalga geçer gibi. Onların bülteninde Alex nasıl gitmiş, Başbakan’ın sarayı nereye yapılıyormuş, böyle saçma sapan şeyler yer alırken, yabancılar bize duydukları saygısızlığı saklamıyor bile.
ABD Başkanlık seçimleri için yarışan iki başkan yardımcısı adayından, Obama’nın Başkan Yardımcısı Biden, televizyon tartışmasında “kendilerinin el, bizim de eldiven olduğumuzu” açıkça hem de kameralar önünde söylemekten kaçınmıyor. Obama’nın evlilik yüzüğünde kelime-i tevhit palavrasına üşüşen bizim boyalı arkadaşlar neden bu konuya tepki koymuyor anlamak zor. Türk basını, sanki ünlü zengin Rockefeller için, her gün basılan özel gazete gibi, kapkara dünyayı pespembe gösteriyor.
Yazımın girişinde de anlatmaya çalıştığım gibi, aslında Türkiye’deki mücadele, ne sağ sol, ne de dindarlarla dinsizler arasında bir mücadele. Bu kavga, ister kabul edin ister etmeyin, tamamen cehaletle medeniyet ve uygarlık arasında bir kavga.
Ne yazık ki halkımızın büyük bir kısmı ve hatta bence yüzde sekseni cahil ve uygarlıktan uzak ve bunun aşağılık kompleksini yaşıyor. Cehaletin temsilcisi olan şimdiki iktidar da aynı halkımız gibi uluslararası ilişkilerde cehaletin sembolü adeta. İşte bu yüzden Batı dünyası ile sıkı fıkı ilişkiler kurup, halkını aydın bir toplum haline getireceği yerde, bizden geri ülkelerle, Araplarla falan samimiyet bağları kuruyor. Çünkü ötekiler arasında duyduğu aşağılık kompleksi yerine bu Arap takımıyla mutlu ve mesut, kendi cehaleti suratına vurulmuyor.
Tarihte çok örnekleri var. Cehalet her zaman uygarlığın esiri olmuştur. Ama cehalet vahşidir, insafsızdır. Son söz olarak bir Amerikalı gazeteci arkadaşımın dediği gibi, “Dünyada halklarının çoğunluğunu temsil ettiğini savunan iki rejim, komünistlerle radikal dinciler, seçimle gelir, ama hiçbir zaman seçimle gitmezler.”
Buyurun siz karar verin.