Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Çeçenlere yönelik suikastlar ve istihbarat

Türkiye’de gizli servis ajanları, mafya tetikçileri ve bölücü terörist militanlar sokaklarda, elini kolunu sallayarak güpegündüz katliam yapar hale gelmiştir. Çeçenlere yönelik olarak “geliyorum” diyen suikastların önlenememiş olması zihinlerde soru işareti bırakacak niteliktedir.
Dört yıldır İstanbul’un göbeğinde Ruslara karşı savaşmış Çeçen komutanlar suikasta uğramaktadır. 2008’den bu yana yapılan suikastlarda hayatını kaybeden Çeçen komutan sayısı yediye yükselmiştir. Saldırı tarihleri ve hayatını kaybeden Çeçenlerin adları şunlardır:
Eylül 2008’de Başakşehir’de Çeçen Albay Gazhi Edilsultanov suikast silahıyla öldürüldü.
Aralık 2008’de İslam Canibekov, Ümraniye’de evinin önünde öldürüldü.
Şubat 2009’da Çeçen komutan Ali Osaev Zeytinburnu’nda öldürüldü.
Haziran 2009’da Bir Çeçen Zeytinburnu’nda bodrum katında infaz edildi.
16 Eylül 2011’de Çeçen lider Ali Osaev’in yerine geçen 33 yaşındaki Berkhazlı Musaevi ile birlikte Rustam Altemirol ve Zavrberk Amriev yine Zeytinburnu’nda susturucu takılmış silahlarla öldürüldüler.
Son saldırı -henüz yapıldığı için- hariç tutulursa diğer suikastların hiç birisinin faili ya da failleri elde yoktur. Çeçenlere yönelik olarak gerçekleştirilen bu saldırılar bugün için faili meçhuldür. Cinayetlerin büyük bir kısmı da Zeytinburnu’nda meydana gelmiştir.
Bu cinayetlerde hayatını kaybedenler sıradan insanlar değildir. Çeçenistan’da savaşmış kişilerdir. Bunlar Rus gizli servisinin ve Çeçenistan’ın Rusya yanlısı lideri Kadirov’un hedefinde olacağını bilmek için istihbaratçı olmaya gerek yoktur. Bu insanların kendilerinin ciddi biçimde korunması gerektiği açıktır. Suikasta kurban giden bu kişilerle ilgili bilgilerin emniyet ve istihbarat birimlerinde olmaması da düşünülemez. Bu nedenle Çeçenlere yönelik suikastların nasıl yapıldığı ve faillerinin neden yakalanamadığı üzerinde durulmayı hak ediyor.
Diğer yandan bir süre önce Ana Muhalefet Partisi CHP’nin lideri, bir kaset komplosu sonucu görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ona bu komployu kuran kişilerle ilgili en ufak bir gelişme henüz ortaya çıkmış değildir. Yine MHP’nin önüne park ederek yirmi dört saat partiyi izleyen malum araçla ilgili somut bir gelişme de yoktur. MHP’nin üst düzey yöneticilerine yönelik olarak, seçim döneminde gerçekleştirilmiş olan kaset operasyonunun faillerini de MİT ve emniyet yetkilileri henüz ortaya çıkarmış değildir. İstihbarat teşkilatı bu konuda da sınıfta kalmıştır.
Varsayalım ki Çeçenlere yönelik son saldırılar önlenemedi, daha önceki saldırıların da failleri yakalanamadı. Diyelim ki istihbarat ve emniyet birimleri Ana Muhalefet Partisinin lideri ya da MHP’liler izlenip, gözlenip, kayıt edilmelerinden de istihbarat servislerinin haberi yoktu. Bunca olayın faillerinin ortaya çıkarılamamasını da normal kabul edelim. Hatta diyelim ki güvenlik ve istihbarat birimleri bu konuları fazla önemsemedi. Ancak Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in gizli bir platformda yaptığı konuşmaları kayıt edip servis edenler nasıl tespit edilemez ya da yakalanamaz. İşte bu akıl alacak şey değildir.
Bu konuda olup bitenler akla ziyan verecek derecededir. Türkiye bugün, siyasi partilerinden Genelkurmay Başkanı’na kadar, kim yahut kimler olduğu belli olmayan kişiler tarafından dinlenip, izlendiği bir ülkedir. Bu durum ülkede insanların hak ve özgürlükleri bir yana can güvenliklerinin bile kalmadığının kanıtıdır.
Bu olayların meydana gelebildiği bir ülkede istihbarat teşkilatı yok demektir. Ancak hakkını da yemeyelim PKK ile görüşme, eli kanlı örgüt mensuplarına “sayın” deme, terörist başının sağlık durumuyla yakından ilgilenme söz konusu olduğunda istihbarat teşkilatı vardır. Bir de Başbakan’ın ses kayıtları yayınlanınca istihbarat teşkilatının varlığı hissediliyor.

Yazarın Diğer Yazıları