Çay cenneti Türkiye çay ithal edecek
Türkiye'de 2019 yılı itibarıyla 785 bin 693 dekar çaylık alan, 199 bin 645 de çay üreticisi bulunuyor.
Bu sayıları neden verdim?
Size kötü bir haberim var.
Bilmeyenler için anlatayım. Çay bitkisi yabancı döllenme gösteren bir bitkidir.
Karadeniz Bölgesi ve ülkemiz için stratejik ürünü çay bitkisinin görülen en önemli sorunu çay bahçelerinin tamamın tohumla tesis edilmesi.
Bu çay bahçelerinin ekonomik ömrünü doldurması nedeni ile çok yakın gelecekte (15-20 yıl) artık sağlıklı ürün bulmakta zorlanılacağı tespit edildi.
Böyle olunca da üretim kalitesi yıldan yıla düşecek, verim gücünü kaybetmiş bitkiden istenilen düzeyde ürün ve kalite alınamadığından o bitkiye harcanan işçilik ve diğer üretim girdilerinin maliyeti yüksek olacak.
Dolayısıyla ithalatın da önü açılacak.
Dünya artık tohumların yok edilmesini önlemek için çay fidanlarını klonlamaya başladı. Fakat bizde bu halen yapılmıyor.
Çünkü klonal çay dönüşümünün sağlıklı ve başarılı olması için oldukça geniş çeşitte çay koleksiyonuna ihtiyaç var.
Çay tarımının ıslahı ve geliştirilmesi projesi kapsamında Türk çay tarımında geniş bir gen havuzu oluşturmak amacı ile bir çalışma başlatılmış. Bu amaçla 2015 yılında Japonya'dan 10 çeşit farklı çay klonundan 1250 adet çay fidanı getirilerek hayrat fidanlığında dikilmiş. 2019 yılında da değişik çay klonlarının çoğaltma çalışmaları sürdürülmüş.
Ancaaaaak…
Türkiye'de çaylıkların yenilenmesi konusu henüz bir tasarı aşamasına bile gelememiş vaziyette.
Kaynakları temin edilmiş, iç dengeleri tutarlı olan sürdürülebilir bir proje kapsamında bu yenileme çalışmalarının bir an önce başlatılmasında yarar var. Üstüne üstlük devlet bu çalışmayı milli güvenlik sorunu olarak ele almalı ki en çok tükettiğimiz şey olan çayda dışa bağımlı bir hale gelmeyelim.
Bunun için verimden düşmüş, ekonomik ömrünü tamamlamış çay bahçelerinin belirli bir program dâhilinde sökülüp, üstün nitelikli çay klonları ile yenilenmesi amacıyla başlatılmış olan projenin ve pilot çalışmaların hayata geçirilmesi için girişimlerin sürdürülmesi lazım.
Bunları ben söylemiyorum. Sayıştay'ın bizzat raporları bu tehlikeden bahsediyor.
Tabi bu işin en tepesindeki ÇAYKUR bırakın klonlarla uğraşmayı adeta batmakla meşgul. Kurumun 2019'daki dönem zararı yüzde 62.3'e yükseldi. Zararın parasal karşılığı ise 635 milyon Türk Lirası.
Sayıştay bu konuda öneri yaparak, "ÇAYKUR'un içinde bulunduğu finansman darboğazının aşılması bakımından, mevcut çay yaprağı alımı, üretim, stok ve satış politikalarının gözden geçirilerek, gerekli tedbirlerin alınması önerilir" açıklamasını raporuna eklemek zorunda kalmış.
Devletin diğer kurumlarında da olduğu gibi devlet sanki ÇAYKUR'u da borç batağına sokarak özelleştirme yoluna gitmeyi düşünüyor. İşaretler bu yönde.
Fakat milyonlarca çay bahçesi sahibi ne olacak kimse bilmiyor.
Öyle ki ÇAYKUR'un depolarında bulunan çay miktarları da çok fazla. Yani bir özelleştirme olduğunda kurum tonlarca çayla birlikte verilebilir. Tespitlere göre son iki yıldır gerçekleşen stok miktarları, ÇAYKUR'un ilgili yıllar toplam satışları kadar. Bir diğer deyişle bir yıllık satışa eşit kuru çay stoku bulunuyor. Dahası ÇAYKUR, izleyen yılda hiç çay yaprağı alımı yapmasa dahi mevcut ürün stokunu ancak eritebilecek konumda.
Sayıştay bile "bir an önce satıp elden çıkarın" dese de kurum halen bunu yapmakta direniyor. Yani elinizde satıp zararınızı azaltabilecek miktarda çay var ama siz bunu yapmıyorsunuz.
Sonuç olarak ÇAYKUR'daki şüphe uyandıran bu duruma karşı harekete geçilmesi gerektiği açık.
Hem klonlama sorunu hem de açıklanan büyük zararlar, Türkiye'nin önünde apaçık bir stratejik sorun olarak duruyor.