Çatışmasızlık oyunu İdlib'de de tekrarlanmasın

Suriye'deki iç savaşta muhalifler ile cihatçı terör örgütlerinin son kalesi olan İdlib'in haritada görüldüğü gibi Humeymim Havaalanından kalkan Rus uçakları tarafından 7 Eylül'de Tahran'da üçlü zirve toplantısından önce bombalanması, çatışmasız bölge olarak ilan edilen İdlib'e hava ve karadan saldırılara devam edileceği, barış veya ateşkes kavramlarının gündeme alınmayacağının işaretini vermiştir. Uluslararası camianın hassasiyetle üzerinde durduğu ve Türkiye'yi çok hem de çok yakında ilgilendiren sivillerin göç durumunun ana hatları ortak sonuç bildirisinde yer almalı idi.

harita-idlib.jpg

Astana sürecinde Ruslar tarafından ortaya atılan -çatışmasızlık bölge oyunu- Halep ve Süveyda'dan başlayıp Yarmouk havzasını geçerek Horan'da devam etmiştir. Daha sonra El-Nusra grupları dahil aynı mezhepten 3.5 milyon Suriyeliyi göçe zorlayarak İdlib'i büyük bir beşeri yığınağına dönüştürmüştür. Bunun içindir ki İdlib savaşı Suriye'deki savaşın son halkası olmakla birlikte faturasının da çok ağır olacağı aşikardır.

Harita'da görüldüğü gibi İdlib topraklarının %65'i El Kaide'nin Suriye uzantısı El Nusra'dan kopan sayıları 15-20 bini bulan radikal bir terör örgütü olan 'Heyet Tahrir Elşam'ın hakimiyeti altındadır. Geri kalan bölge ise ılımlı muhalifler olarak adlandırılan örgütlerin kontrolündedir. Her iki bölge sivilleri barındırmakta ve yarısı haritada görüleceği üzere rejim güçleri tarafından kuşatılmıştır. Şimdi İdlib'de, gerek asil İdlibliler ve gerekse göç edip veya göçe zorlanan sivillerin akıbeti tartışılıyor. Burada merak edilen soruların arasında insani koridorun nasıl ve ne şekilde yapılacağıdır.

Halen Suriye dışında 7.000.000 kişi mülteci durumundadır. Geçen günler içerisinde İdlib, Rus uçakları tarafından maruz kaldığı hava harekatlarıyla eşzamanlı rejim güçlerinin de kentin bazı bölgelerinde top atışlarına devam etmesi sonucunda İdliblilerin bir bölümü kentin iç kısımlarına, bir kısmı ise Türkiye'ye göç etmişlerdir. Radikal örgüt mensupları arasında; El Kaide'den ayrılan Çeçenler ve İslami Türkistan Partisi'ne ait Uygur kökenli Türklerin bulunması, Çin ile Rusya'nın birlikte hareket etmelerine neden olmuştur. Bunların tamamen etkisiz hale getirilmeleri her iki ülke için bir hedeftir. Bu gruplar silahlarını bıraksalar dahi buharlaşmayacaklarına göre sorun devam edecektir. Ankara olası operasyonlar sonrası bu gruplar için açık sınır politikası veya yeni sığınmacı almayacağını ve göç dalgasını Suriye içinde tutmayı planlıyor olması doğru bir seçenek olmakla birlikte halen Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilerin de mutlaka ülkelerine dönmelerini sağlamalıdır.

Bu gelişmeler doğrultusunda TSK'nın İdlib'de kurduğu 12 gözlemevinin yanı sıra Suriye sınır hattında M-16 tanklarıyla teyakkuz durumuna geçmesi ile eşzamanlı Washington ve müttefiklerinin İdlib'de kimyasal silah kullanıldığı takdirde Suriye mevzilerine olası saldırılarda bulunacağı uyarısı, Rusya'da kaygılar yaratmıştır. Bu bağlamda Rusya Devlet Başkanı Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Laverentiyev, Rusya'nın öngördüğü kapsamlı bir operasyonun bu aşamada ertelendiğini, ancak Rusya'nın teröristler ile barış içerisinde yaşamasının da mümkün olamayacağını ifade etmiştir. Bu bağlamda sorunun Türkiye'nin sorumluluğunda olduğu ileri sürülerek en kısa sürede cihatçılar ile ılımlı muhalifleri birbirinden ayırmasını beklemektedirler. Bu ayrıştırma nasıl yapılacak? Kavunla karpuz mu? Rusya, İran ve Esed İdlib'i yıkıyorlar ve Ankara'dan bu durumu barış adı altında çözümlenmesini bekliyorlar. ABD'ye gelince, Suriye'de ana hedefi İsrail'in güvenliği ve PKK uzantısı YPG'ye lojistik desteğin sürdürülmesidir.

Netice itibariyle Astana süreci başarısızlığa uğramıştır. Rus medyasında üçlü zirveyi oldubitti koalisyon veya zorlananların toplantısı olarak nitelendirilse de görüşme kanallarının açık tutulması yine de Türkiye'nin yararınadır. Ankara, BM Güvenlik Konseyi'nin yanı sıra Fransa, İngiltere, Hollanda gibi ülkelerin Türkiye'nin ateşkes çabalarına kuvvetli bir destekleri mutlaka sağlanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları