Çarşafa dolanan siyaset!
CHP’nin “çarşaf” ya da MHP’nin “Alevi” açılımı denilen şey gerçekte siyasi, insani ve doğal bir olgudur. Her iki siyasi partinin de bu konudaki bazı tavır ve söylemlerini büyük bir olaymış gibi görüp “açılım” diye nitelendirilmesi ise düşündürücüdür. Böyle olsa bile CHP ve MHP’nin toplumun bütün katmalarına yönelik açılımlarını alkışlamak yerine eleştirmek aklın alacağı bir iş değildir. Partiler sosyal kesimlerden bir kısmını ihmal ettiklerinde eleştirilmeleri gerekirken, birileri bunun tam tersini yapmaktadır. Birileri adeta CHP ve MHP’den ‘toplumda var olanı yok sayarak siyaset’yapmalarını istiyor. Bu durum hem iktidar olmanın hem de demokrasinin ruhuna aykırı olduğunu bilerek bunu yapıyorlar. Bu bakımdan CHP ve MHP’nin yaklaşımları gecikmiş de olsa doğrudur.
CHP’nin tutumundan en fazla Başbakan’ın mutluluk duyması gerekirken “Youtube’a girerseniz, CHP’nin toplantılarına bırakın çarşaflıyı başörtülülerin dahi sokulmadığını görürsünüz” diyor. Öyle olsa bile anlaşılan şimdilerde yeni bir anlayış söz konusudur. CHP’nin yeni tavrını alkışlamak, cesaretlendirmek ve teşvik etmek yerine Başbakan’ın ’bizim alana girme’türünden mesaj göndermesi anlaşılır gibi değildir.
Sözün özü çarşafı, eteği, türbanı, sakalı, sarığı, bıyığı, şalvarı özne yapan siyaset tam anlamıyla ilkeldir. Etnisite, klan, aşiret, mezhep, bölge ve cinsiyet üzerinden yapılan siyaset de demokrasinin ruhuna aykırıdır.
Farkların değil değerlerin siyaseti!
Çağdaş siyaset, sosyal katmanların tamamını kapsamalıdır. Bu da ancak siyasetin toplumun bütün kesimlerini kucaklayıcı, tanımlayıcı ve sorunlarını çözücü olmasıyla mümkündür. Ülkede yaşayan herkese siyasi partileri açık tutmak, karar vermeye katılmaya davet etmek, sorunlara hep birlikte çözüm aramak katılımcı siyasetin özüdür. Bu bağlamda farkların siyaseti değil değerlerin siyaseti esas alınmalıdır.
Diğer yandan içinde bulunulan çağ da bunu gerektirmektedir. Çağ analizlerin değil sentezlerin çağıdır. Farklı mineraller birleştirilmesiyle yeni ürünler elde edilmekte, beynin yüksek kapasitesi ile makine birleştirilerek insan beyinli makine gövdeli, kendi kendini kontrol edebilen robotlar yapılmaktadır. Firmalar birleştirilmekte, sermayeler bir araya getirilmekte, ülkeler bütünleşmekte her şey bütünlüğe ve birliğe, yani senteze doğru gitmektedir.
Her şeyin sentezlendiği bir çağda çarşaflıyla çarşafsız, başörtülüyle baş açık, falanca mezheptekilerle filanca mezheptekiler neden bir arada siyaset yapmasınlar ki? Sosyal, kültürel ve teknolojik hayat sentezlerle büyürken siyaset analizlerle küçülmek yolunu seçemez! Siyasi partiler kendince makullerin, milliyetçilerin, laiklerin, dindarların, yandaşların, güçlülerin ya da güzellerin üzerine siyaset bina edemez. Benzer, saf, türdeş ve aynı ritüeller ancak tarikat müritlerinde ya da diktatörlerin kullarında bulunur. Bir siyasi örgütte siyasi programı benimsemiş her kıyafete, her mezhebe ve her meşrebe yer verilmesi demokratik kültürün gereğidir.
Bu nedenle Türkiye’de siyaseti çarşafa, çarşafı da diline dolayanlar yanlış yapmaktadır. Bunu yapanlar siyaset ile “imaj yönetimi” ve “moda” arasındaki farkı anlayamayanlardır.