Cari açıkta sözün bittiği yerdeyiz...
2011, Ocak-Mayıs beş aylık cari açığı 37.274 milyar dolar oldu. Yıl sonuna doğru cari açığın azalacağı var sayımı ile bu sene cari açık toplamı yine de 80 milyar doları geçecektir.
Dış cari işlemler açığı, bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerinden dolayı ortaya çıkan kaybıdır. Bu kaybın, sıcak parayla, dış borçla, varlık satışı ile finanse edilmesi, kaybı ortadan kaldırmaz. Yalnızca finansmanın maliyetini değiştirir. Aslında finansmanı sağlanmayan cari açık olmaz. Çünkü, ithalat için önce döviz bulmak gerekir.
Dolar ortalaması 1.55 olursa, 2011 yılı Gayri Safi Yurt İçi Hasılamız
(GSYH) 900 milyar dolar olacaktır.
Bir ülkenin cari açığı önemli mi? Değil mi? Bunu diğer ülkelerle karşılaştırmak yoluyla öğrenebiliriz. Mutlak rakamlarla cari açığın karşılaştırılması bir anlam ifade etmez... Zira cari açık ülke ekonomilerinin büyüklüğüne göre önem arz eder. Bu nedenle ülkeler arası karşılaştırmalarda en iyi gösterge cari açığın GSYH’ya oranıdır.
2011 cari açığın GSYH’ya oranı yüzde 9 olacaktır. Bu şartlarda, Türkiye bu cari açığı ve bu açıkla büyümeyi sürdüremez.
Cari açığın sürdürülemez olduğunu, birkaç önyargılı veya lobi militanı dışında, herkes kabul ediyor. MB ve BDDK, toplam talebi bu yolla cari açığı düşürmek için önlemler aldı.
Başbakan, hükümet programında cari açığın milli gelire oranındaki artmayı vurguladı. Cari açığı düşürmek için enerji üretiminin teşvik edileceğini açıkladı.
Özel sektörün temsilcisi olan Odalar Birliği Başkanı, “Öncelikle beklentimiz, sanayimizin ithal ara malı gereksinimini azaltacak, cari açığı risk olmaktan çıkaracak, üretim yapımızı değiştirecek adımlar atmaktır” diyor.
Yunanistan’ı bugünlere cari açık sorunu getirdi... Yunanistan’da cari açığın GSYH’ya oranı 2003 yılında yüzde 6.6 iken, 2008’de yüzde 14.7 ve 2010 yılında yüzde 10.4 oldu.
Öte yandan, ‘büyüme varsa cari açık da kaçınılmaz olur’ şeklindeki önyargı da yanlıştır. Zira büyüyen ülkeler içinde, iç tasarrufları yeterli olan, tasarruf yaratabilen, ara malı ve hammaddeyi ithal etmeyip içeride üreten ülkeler cari açık değil, cari fazla veriyor. Örneğin, bu sene ilk çeyrekte Çin yüzde 9.7 büyüdü, buna karşılık yüzde 5 oranında cari fazla verdi. Endonezya yüzde 6.5 büyüdü, buna karşın yüzde 0.9 cari fazla verdi. Aslında bundan sonra cari açık riskli mi, değil mi? Sürdürülebilir mi? Sorularını tartışmak yerine, yalnızca önlemleri tartışmamız gerekir.
Örneğin, hükümet programında kur politikasının değişmeyeceği vurgulanıyor... O zaman ihracatta Türkiye’nin diğer ülkelere karşı nasıl rekabet edeceğini, ithalatta iç üretimin kurdan dolayı daha ucuza gelen ithal ara malı ve hammadde yerine nasıl ikame edileceğini de bilmemiz gerekir.
Doğrusu, orta dönemde bir geçiş süreci içinde kur politikasını değiştirmek, TL’yi değerli para olmaktan kurtarmaktır. Bu geçiş sürecinde yeni bir program yapılarak, ara malı ve hammadde üretimine daha yüksek oranda teşvik sağlanmalıdır.
Enerji yatırımları, enerji üretimi desteklenmelidir. Bu husus hükümet programında da yer almıştır.