Çanakkale geleneğinin soylu evlatları
Cumhuriyeti kuran kadrolar, Çanakkale deniz ve kara savaşlarının aziz milletimizin eşsiz fedakârlığına sunduğu hediyedir. Emperyalist orduların tek hedefi vardır; "Türklüğü İstanbul'da ve Anadolu'da bitirmek."
Aziz milletimiz evlatlarını büyük bir fedakârlıkla I. Cihan Harbi'nin, Alman menfaatlerine uygun olarak açılmış cephelerine gönderdi. Gidenler dönmediler. Dudaklarda onların yanık türküleri kaldı: "Orası Huş'tur. Yolu yokuştur. Giden gelmiyor, acep ne iştir?" Karşımızda İngiltere ve Fransa vardı. Onlar müstemleke askerlerini kullanıyorlar, safkan İngiliz ve Fransız askerini mecbur kalmadıkça cepheye sürmüyorlardı. Çanakkale savaşları da böyle başladı. Karşısındaki Türk direnişinin sıradan askerlerle kırılamayacağını anlayınca kendi soylarının askerlerini cepheye sürdüler. Bu korkunç savaşta çok şehit verdik, büyük sayıda yaralımız ve sakat kalanımız oldu. Cephedeki boşluğu doldurmak için her çareye baş vuruldu. Bunlardan birisi de lise son sınıf öğrencilerinin cepheye sevk edilmesiydi.
Eğitimde yıkım yasası
Dün Çanakkale'de "vatanımı emperyalistlere çiğnetmem" diye haykıran gençler bugün eğitim sistemimizdeki sorunlara, uygulamalara karşı çıkmaktadır. Dün emperyalizm üstümüze silahıyla gelirken bugün tarih şuurundan mahrum emperyalizmin gönüllü köleleriyle bize saldırıyor. AKP iktidarının Cumhuriyetimizin 90 yıllık eğitim birikimini yok sayarak uygulamaya koyduğu 4+4+4 düzenlemesi tam bir yıkım yasasına dönüşmüştür. Eğitimde yıllardır acil çözüm bekleyen sorunları bir tarafa bırakan Millî Eğitim Bakanlığı "Dindar ve kindar nesil yetiştirme" hedefine uygun olarak dini eğitimi daha yaygın hale getirmeye çalışmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin ilgili kararına rağmen zorunlu din derslerinin ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflar ile anaokullarında dayatılması, normal okullar içinde İmam Hatip sınıflarının açılması öğrencileri İmam Hatiplere yönlendirme uygulamaları, belirli gün ve haftalara dini günlerin eklenmesi ve 19. Millî Eğitim Şûrasında alınan kararlar çok düşündürücüdür. Bu kararlar eğitimin; "Tek din, tek mezhep" anlayışına göre nasıl şekillendirildiğini ortaya koymuştur.
Karma eğitimin fiilen ortadan kaldırılması için çalışılmaktadır. Zaman zaman alfabe konusunda gün ışığına çıkan tartışmaları görüyoruz. Eğitim hayatımızın çok ciddi çözüm bekleyen problemleri bir kenara itilmiş ve milletimizin en kıymetli zamanları en değerli varlığımız gençlerin lise yıllarında heder edilmesi hız kazanmıştır.
Sistem çökertildi
1980 darbesinden sonra öğretmen yetiştiren okullar kapatılmış, dışarıdan gelen yüksek öğrenim görmüş muhtelif meslek dallarından mezun olanların öğretmen olmasının önü açılmıştır. Böylece eğitim sistemi çökmüştür. Eğitimde karar sahipleri bu çok ciddi sorunların üzerine gidip çözüm ve çareler üretecekleri yerde "kindar ve dindar nesil yetiştirme" sancağını açmışlardır. Türkiye'nin bütününde İmam Hatip Okulu sayısı bir yılda 1361'den 1597'ye, İmam Hatip Lisesi sayısı ise 854'den 1017'ye çıktı. İmam Hatip Lisesi öğrenci sayısı 546 bin İmam Hatip Ortaokulu öğrenci sayısı ise 385 bin oldu. Geçen yıla göre ortaokul ve lise ile birlikte İmam Hatipli sayısı yaklaşık 658 binden 932 bine yükseldi.
Bu tablo Çanakkale'nin vatan şuuruna, millet şuuruna sahip gençliğini elbette rahatsız edecektir. Gençler İstanbul Erkek Lisesi'nde mezuniyet töreninde ilk protestolarını dile getirmiş ve İstanbul Erkek Lisesi'ni takiben 21 lise eğitimdeki bu çılgın ve şuursuz gelişmelere "Hayır!" demiştir. Mesleğin yüz akı olan öğretmenlerin yerine iktidar yanlısı sendikanın mensubu öğretmenlerin sistemli bir şekilde tayini bardağı taşıran son damla olmuştur. Öğretmenlik mesleğinde başarısı kesin, yüz akı kadrolar yurdun dört bir köşesine dağıtılmaktadır. Bolu Millî Eğitim Müdürü'nün 10. Yıl Marşını yasaklamasına liseliler haklı olarak isyan etmiştir. 10. Yıl Marşı, Cumhuriyetin ilk yıllarında fevkalade büyük inanç ve heyecan taşıyan bir marştır. Sokaklarda, kahvelerde beş on kişi bir araya geldiği zaman büyük bir coşkuyla bu marşı söylerdi. Milletleri ayakta tutan ortak değerler, ortak heyecanlar ve ortak ülkülerdir. Bunları yok etme gayretinin bir işgal kuvveti tarafından yapılmasını anlamak mümkündür. Ama halkın reyiyle gelmiş, Meclis kürsüsünde Anayasa'da yer alan ortak değerler üzerine yemin etmiş kadrolar eliyle böyle bir imha faaliyetine girilmesine "Hayır!" diyen liseliler Çanakkale geleneğinin soylu evlatları olarak saygıyla selamlanmalıdır.