Çamur at izi kalsın her zaman tutmaz

Yaşar Usluer dostum bu defa birçok insanımızın kafasındakileri dile getirdi. Tabii köşeye sığdırmak için üzülerek de olsa epey kısaltma yapmak zorunda kaldık:

"CHP, İYİ, Saadet, HDP, PKK, FETÖ'den oluşan zillet ittifakı" diyen Cumhurbaşkanı Ak Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan'a yandaş gazetecilerin soramadıklarını, kendi sözlerini hatırlatıp biz yöneltelim.

Sözde açılım sürecinde 19 Ekim 2009'da Habur sınır kapısında teröristlere hoş geldiniz deyip yargılayan, pişman değiliz dedikleri hâlde, pişmanlık yasasından faydalanmalarını sağlayıp serbest bırakan hâkim Asabil Yırtıcı ve o dönem Diyarbakır başsavcısı Durdu Kavak FETÖ'den tutuklu. Erdoğan'dan habersiz çadır mahkemesini kim kurabilirdi?

Biliyorsunuz Oslo görüşmeleri basına sızmıştı. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan 26 maddelik anayasa değişikliği referandumundan önce 21 Ağustos 2010'daki Kayseri mitinginde "Bizim dört kez bunlarla (terör örgütü) bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar. Bunun hesabını her yerde vereceklerdir" diyen de Erdoğan.

Mümkün mü?

20 Eylül 2011 tarihinde Esenboğa Havalimanı'nda "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Devlet ada (İmralı) ile ya da bu tür kişilerle görüşme yapamaz diye bir yaklaşımının içinde olmamıştır. Hükûmet olarak biz yapmadık, ama devlet olarak yaptığımızı ben Parlamento'da dile getirdim" diyen Erdoğan'a çelişkiye düştüğünü, hükûmetten habersiz hiçbir devlet yetkilisinin terörist başı veya yandaşlarıyla görüşemeyeceğini soran olmadı mı?

26 Eylül 2011 -Kanal 7'de İskele Sancak programında- "Biz kimsenin adım atmakta tereddüde düştüğü, İmralı olsun, çok açık net. Bu adımları da attık. Niye? Acaba nerede bir şey var bunu da görelim, bununla bunu yapalım. Oslo'da olacaksa, Oslo'yla yapalım. Emre Bey MİT Müsteşarı olduğundan itibaren başlattık görüşmeleri. Sonra Hakan Bey geldi, aynı şekilde devam ettik" diyen Erdoğan'a, "Sayın Başbakan, hani Kayseri mitinginde görüşmediğinizi söylemiştiniz" diye neden sor(a)madılar.

Sözde çözüm sürecinin başlaması

28 Aralık 2012 tarihinde TRT Haber'in özel programında Mustafa Karaalioğlu, İsmet Berkan, Hatem Ete ve Taha Özhan'ın sorularına; "Ben risk alıyorum, müsteşarım risk alıyor, başına her şey gelebilir. Görüştükleri kişiler malum. Ben siyasetçi olarak bu görüşmeyi yapamam ama onların eli ayağı durumu olan devletteki ajanları, temsilcileri bunları yapar. Ada ile de görüşür, adanın kanaatlerini, düşüncelerini arar, sorgular. Adayla görüşmeler hâlâ var. Çünkü netice almamız lazım. Bunun ışığını görüyorsak adımı atmaya devam ederiz" cevabını veren de Başbakan Erdoğan değil miydi?

6 Haziran 2014 tarihinde Diyarbakır'da yapılan sözde çözüm süreci çalıştayında konuşan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, yeni bir yol haritası üzerinde çalışıldığını, Abdullah Öcalan'ın İmralı'ya giden heyetle yolladığı mesajları da önemli ve olumlu bulduklarını belirtti. "Bunlar bizim de düşüncelerimiz" diye ilave etti. Bu toplantı, bu konuşmalar, Erdoğan'dan habersiz yapılabilir miydi? Hani Erdoğan "Biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor" demişti.

5 Ağustos 2014 tarihinde yine Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay "Hükûmetin Öcalan ile doğrudan bağlantı kurduğunu, eylem planının yaz sonunda çıkacağını belirtti. Bir avukatın dolaylı açıklamalarını esas alamazdık. Doğrudan teması uygun gördük" dedi.

Bunlar unutuldu mu?

Öte yandan resmî kurumların başından T.C.'yi ve ilkokullarda söylenen Andımızı, dağa taşa yazılan Atatürk'ün 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözünü kaldıran, 29 harfli alfabemize Q, W ve X harflerini aldıran bu iktidar değil miydi? 37 yıldır Türkiye'ye gelemeyen kaçak Şivan Perver ve Barzani'yi getirip 16 Kasım 2013 tarihindeki Diyarbakır mitinginde megri/megri şarkısını birlikte söyleyen ve de sözde Kürdistan bayrağını Atatürk ve Esenboğa'da göndere çektiren de bu iktidar değil miydi?

Şimdi bütün bunları yapan iktidar temiz, hiç görüşmeyen, görüşmesi mümkün olmayan muhalefet "teröristlerle beraber zillet ittifakı"nda öyle mi?

Eğer HDP teröristlerin uzantısıysa, Akşener için talimat verdiğin gibi talimat verirsin seçimlere giremez. Ya da Çiller gibi dokunulmazlıklarını kaldırır yargılanmalarını sağlarsınız. HDP'nin seçimlere girmesine izin veriliyorsa, yasa dışı değil, yasal bir partidir. Bu durumda terör uzantısı demeye kimsenin hakkı olamaz. Çamur at, izi kalsın diye algı operasyonu yaparsanız, getirisinden fazla götürüsü olur. İki tarafı keskin bıçak gibidir!? Kaldı ki HDP seçmeninin oyu bu partinin cebinde midir?'

Yazarın Diğer Yazıları