Çalışanların yarısı açlık sınırının altında
TÜRK-İŞ’in araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 738 liradır. Buna karşılık bu sene ele geçen asgari ücret ilk altı ayda 527 lira, ikinci 6 ayda ise 546 liradır.
Türkiye’de 6.9 milyon sigortalı çalışan var. SSK kayıtlarına göre bu çalışanların yüzde 44 ’ü, yani 3 milyon 42 bini ücreti asgari ücretle çalışıyor. Bunlar açlık sınırının da 192 lira daha altında çalışıyor.
Tüm çalışanları dikkate alırsak, bu demektir ki çalışanların yarıdan çoğu açlık sınırı altında çalışıyor.
Öte yandan Türkiye’de toplam işsiz sayısı 6.3 milyondur. İşsizlerin ve asgari ücret alanların toplamı 10 milyona ulaşıyor.
Yani 10 milyon çalışan açlık sınırı altındadır... Ailesi ile birlikte 40 milyon nüfus demektir. 40 milyon aç nüfusun olduğu bir ekonomide, orta sınıf yok demektir. Bu nedenledir ki Türkiye’de ekonomik krizin sosyal ayağı daha kötüdür. Yani Türkiye’de ekonomik depresyon yaşanıyor.
Türkiye’de krizin dibi görmesinden daha önemli olan, yaşanan bu ekonomik ve sosyal deprasyonun önlenmesidir.
Dünya Borsaları ve IMKB’nin hızla arttığı bir konjonktürde, bazıları bu kötümser teşhise, oyunbozanlık diyeceklerdir. Gerçekten de Borsanın çökmesi ekonomik krizi başlatır... Ancak artması krizin bittiğini veya dipten döndüğünü göstermez.
Borsanın artması, yatırımları artırmıyor ise canlanma reel ekonomiye yansımıyor demektir.
Borsanın artmasına, öncelikle tüm dünyada ve Türkiye’de likiditenin artması neden oldu. Faizler de düşünce para borsaya gitti.
Dünyada faiz göstergesi olan, LİBOR faizi yüzde 0.50’ye geriledi.
Kaldı ki, spekükatif sermayenin fazla beklemesi, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Teorik olarak, ekonomide dağınık olan tasarruflar, borsa yoluyla yatırımlara aktarılır. Borsadaki artış fiziki yatırım yapacakların moralini artıracaktır. Ancak borsanın spekülatif anlamda hızlı şişmesi aynı zamanda yatırımcının moralini de bozar. Zira bu durum bizzat istikrarsızlığın bir göstergesidir.
İnsanoğlu nisyanla (insan unutma özürlüdür) maluldur. Dünya krizine, spekülatif sermaye hareketleri sebep oldu. Kriz nedeniyle spekülatif sermaye hareketlerine hiçbir ülke sınır getiremedi. Bunun nedeni, dünya ekonomisini bu tür sermayenin yönetiyor olmasıdır.
Bu nedenle dünyada resesyonun bitmesi için önce küresel düzeyde para ve sermaye politikaları değişmelidir. Spekülatif sermayenin ve sahibi belirsiz fonların kontrolü yapılmalı. Bu fonların barındıkları vergi cennetleri kontrol altına alınmalıdır.
Dolara bağlı fiktif bir para sistemi yerine, Euro, Dolar ve Yen’den oluşan bir sepete bağlı para sistemi getirilmelidir. IMF ve Dünya Bankası yerine ekonomik istikrar fonları kurulmalıdır.
Ayrıca Dünya’da fakirlik sorununu Dünya Bankası’nın çözmesi imkanı yoktur. Çözememiştir. Tersine dünya da zengin-fakir farkı açılmıştır. Dünya’da fakirliğin çözümü için, ayrı bir organizasyon kurulmalıdır.
Türkiye’de ise ayrıca, ulusal ekonomik programlar devreye sokulmalı, Türkiye’nin ekonomik ilişkilerde hep kaybeden ülke olması, önlenmelidir.