Çalışanların hakkı yeniliyor... (04 Ocak 2012)

Hangi hesaptan gidersek gidelim , Hükümetin ilan ettiği 701 liralık asgari ücretin 3 kişilik bir ailenin normal geçim seviyesine ve bu insanların hayatlarını idame ettirmeye yetmediği açıktır. Asgari ücretin düşük kalması aynı zamanda ekonomideki verimliliği de düşürüyor. İşçinin verimliliğini düşürüyor. Geçim gailesi ailelerin de moralini bozuyor. Sosyal sorunlara neden oluyor.
Asgari ücretin artırılmasına karşı çıkanlar, bu kadar kaynak var mı, diye soruyor. Her şeyden önce asgari ücret özel sektör için tayin edilmiş bir ücrettir. Ücretler kendi haline bırakılırsa, işletmeler daha düşük ücretten işçi çalıştırabilir korkusu ile birçok ülkede komisyonlar veya hükümetler tarafından belirleniyor. Ancak Türkiye’de bu sistem ters tepiyor. Çünkü işletmeler bu günkü asgari ücretten daha düşük ücret verdiği işçiden verim alamaz. Sosyal vicdan buna izin vermez. Hükümet asgari ücreti tayin edince, kamu vicdanı yerini hükümet kararına bırakmış oluyor.
Maalesef bizde Hükümet taraflı davranıyor. Söz gelimi 2012 Asgari ücretini, TÜİK’in uyarısına rağmen düşük tuttu.
Bir ekonomide kaynak yaratmak ve mevcut kaynakları daha adil bölüştürmek siyasi iktidarların temel görevidir. Bu işlevi uyguladıkları politikalarla ve aldıkları kararlarla yerine getirirler.
Memur maaşlarında da, özellikle son yıllarda yalnızca enflasyon gözetiliyor. Memura büyümeden refah payı verilmiyor.
Gerek asgari ücret ve gerekse memur maaşlarında, mevcut hükümet çalışandan kısıp sermayeye ve müteşebbise veriyor. Gerçekte ise, kaynakların sermaye, emek, müteşebbis gibi üretim faktörleri arasında rasyonel dağıtılması gerekir. Aksi halde verimlilik düşer. Kalıcı büyüme sağlanamaz. Serbest piyasa bu dengeyi sağlayamadığı için devlet müdahale ediyor. Ancak hükümetlerin taraf tutması halinde bu denge daha çok bozuluyor.
Söz gelimi bankalar kredi kartlarından, mevduat faizinin üç katı kadar yüksek faiz alıyor. Ancak yasal olarak bu faizleri Merkez Bankası belirliyor. Yani kredi kartlarında, MB kraldan daha çok kralcı oluyor. Resmen tüketicinin sömürülmesi kararını veriyor. Buradaki terslik, Devletin bu nedenle de halkın malı olan MB, tüketicinin bankalar tarafından sömürülmesine imkan veriyor. Oysaki Anayasanın 167. maddesine göre, devletin görevi bankalar arasındaki kartelleşmeyi önlemesi, tüketiciden alınan fahiş faize karşı çıkması gerekiyor.
Görünen odur ki, halk oy verirken bu tercihlerini analiz etmiyor. Yani siyasi partiler arasında tercih yaparken, aynı zamanda kendini korumuyor. Bunun bir nedeni, siyasette oy verenleri gerçek tercihleri yansıtacak demokratik altyapının noksan olmasıdır. Siyasi partilerdeki örgüt yapılanması, siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu, halkın siyasi tercihlerini yansıtmasını önlüyor.
Bir ikinci nedeni ise, muhalefetin yetersiz olmasıdır. Söz gelimi CHP’nin kredi kartlarındaki yüzde 30’u geçen faizlere karşı hiç bir eylemi, hiçbir karşı projesi görülmüyor.
Deniz Baykal döneminde, kredi kartları ile ilgili olarak 2009 yılında benim iki teklifim oldu.. Birisi, kart mağdurlarının borçlarını yeniden yapılandırmak. Diğeri de kredi kartlarında avans faizlerini ve gecikme faizlerini en fazla mevduat faizi artı yüzde 50 oranını geçmeyecek şekilde yeniden düzenlemek. Bunun için tüketici dernekleri ile de iş birliği yaparak kart mağdurlarının borçlarını yeniden yapılandırmayı sağladık. Ancak faizlerle ilgili olan yasa teklifim AKP oyları ile reddedildi.
CHP’den eski bir genel başkan yardımcısı, medya bizim söylediklerimizi yazmıyor diye beyanda bulundu. Medya hatır için yazmaz. Önemli olan tüm kamu oyunu, tüm okuyucuyu ilgilendiren, çalışanları, tüketiciyi, halkı ilgilendiren, ekonomide kaynakların daha rasyonel dağılmasına imkan verecek, ayrıca bu kaynakların daha rasyonel dağılmasını sağlayacak yeni projeler geliştirmektir. Bunu yaparsanız, hiçbir medya kuruluşu atlamaz. Atlarsa başarısız olur. Hatta hükümet de bu projeleri atlayamaz. Mamafih, benim kredi kartları mağdurları ile 2009 yılında verdiğim yasa teklifini Hükümet atlayamadı ve kendisi de tasarı hazırladı.
Sayın Kılıçdaroğlu sürekli popülizm yapıyor. Gezmekle, proje geliştimek arasında bir denge kuramıyor. Çok iyi bilmemiz gerekir ki, işçilerle yemek yemek çok önemlidir... Ancak işsize iş yaratmak ondan çok daha önemlidir.

Yazarın Diğer Yazıları