Çağrı çığ gibi büyüyor...
“Türk Milletine Çağrı” nın sesi dalga dalga yayılıyor. Telefonum susmuyor. “Bizim niçin haberimiz yok” sitemleri, köyde, kentte, kasabada, fabrikada, okulda imza kampanyası başlatanlardan tutun da şehir meydanlarına masa kurup vatandaşı imzaya davet etmek isteyenlere kadar her kesimden olağanüstü ilgi var. İlk destek Türk aydınlarının hapsedildiği Silivri, Hasdal, Hadımköy, Mamak, Maltepe, Sincan ve İzmir cezaevlerinden geldi. Yörük Ali Paşa (Aydın) avukat çocukları Aslıhan ve Oğuzhan Aydın aracılığı ile imzasını önceden yollamıştı. Ergenekon, Balyoz gibi davaların tutuklularının avukatları bana fena sitem ediyor. Milli Anayasa Forumu panellerinin en az kırkına katıldım. Panelist dostların yanında, katılımcılar, izleyiciler e-posta bombardımanına tutmuşlar.
Geçtiğimiz akşam HalkTv’de CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Kayseri’deki konuşmasını izledim. Sayın Baykal, Ankara’da açıklanan çağrının neredeyse bire birini konuştu. Haberi olsa ilk imzalayacakların başında geleceğinden eminim. Yine de imzalayarak desteğini açıklayacaktır. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda tereddüdü olduğunu sanmıyorum. CHP kurumsal olarak bu çağrının arkasında durmalı.
MHP’ye gelince... Okuyucularımız MHP ve Ülkü Ocaklarının kurumsal olarak öncülük yapması gerektiğini vurguluyor. Ancak böylesi partiler üstü bir konuda herhangi bir siyasi partiye öncü misyonu yüklemenin diğer sakıncalarını da unutmamak lazım. MHP, zaten başından beri bölücü anayasaya karşı. İrili ufaklı gönüllü kuruluşların başlattığı kampanyaya destek olarak kartopunun olağanüstü çığ haline dönüşmesinde lokomotif olacaktır. Bundan şüphemiz yok.
Bana kalırsa öğrenciler öncülük görevini yüklenmelidir. Üniversitelerimizin, liselerimizin hatta ortaokullarımızın öğrencileri, öğretmenlerinin yol göstermeleriyle 3 maddelik çağrıyı kağıtlara yazıp, altını önce ailelerine, komşularına, esnafa, vatandaşa imzalatmalı. Başta Türk-Eğitim Sendikası olmak üzeri öğretmen kuruluşları aktif olarak görev almalıdır.
Vatan gazetesinde Güngör Mengi “Beni de yazın!” başlıklı yazısı ile ‘Çağrı’ya imzasını koyanlardan. Dünkü yazımda belirttiğim gibi ihmalkarlıktan bazı şeyleri eksik bırakmış olabiliriz. Sayın Sadi Somuncuoğlu’nun önderliğindeki “Milli Düşünce Merkezi” bugün yarın internette yeni bir site oluşturup, sanal alemde çağrıyı imzaya açacak. Sosyal paylaşım sitelerinde zaten büyük ilgi var. Bu kampanya AKP’nin psikolojik harp ürünü kamuoyu araştırmalarını da gömecek. Kimilerin “Ne mutlu Türküm diyene” sözünden gocunduğunu ortaya çıkaracak.
Bu arada Batman Valisi’nden halen haber yok. Gazi’nin heykelinden “T.C.” rumuzu ile beraber “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü çıkaranları halen açıklayamadı. Bunun takipçisi olacağımızı buradan ilan edelim.
Bu heyecanlı kampanyanın, Türk Milletine Çağrı’nın heyecanını yaşarken Sincan Cezaevi’nden gelen haber yüreğimi yaraladı. MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı ziyarete giden Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkan, eski Jandarma Genel Komutanı ve eski MİT Müsteşarı Teoman Koman’ı da ziyaret etmiş. Askeri mektepte benim de komutanlığımı yapan Koman’ın “Önce evlad-ı fatihandık, sonra evlad-ı mdafıdan olduk. Son geldiğimiz nokta da evlad-ı perişan olduk. Bilseydim 50 lira verip, poşu takar, PKK’ya katılırdım. Dağa çıkardım, gidip barış elçisi olurdum. 80 yaşımda Vatan haini oldum” sözleri vurdu beni... Yazıktır... Günahtır... Zulümdür...
Zulme karşı çıkmanın şu gün için birinci şartı Türk Milletine Çağrı’yı imzalayıp, milletin kararlılığını göstermektir vesselam...