Çağ Geçidi, Uyaklama, Şirin ve İrin
"Çağ Geçidi", M. Güner Demiray'ın (çocuk şiirleri de dâhil) 13. şiir kitabı. Yani "doğurgan" bir şair 1940 doğumlu Demiray, üretiyor hâlâ.
Bu değerli dost son şiir kitabı "Çağ Sürgünü"nü (Ekin Sanat Yayınları) imzalayıp yollamış. Teşekkür edelim öncelikle. Ve yazalım kitap hakkında düşündüklerimizi.
Kitaba adını veren şiir, birinci değil, 56. sayfasında bu kitabın. Sözü ince işe dönüştüren; bunu, göz okşayarak, düşündürerek ve bir bildiri olarak sunan bir şair Demiray. Bu "adını veren" şiirinden, bazı dizeleri paylaşalım ilk olarak:
"Anladım kaypak yapı taşları/Kaç yalanı barındırdı/Bir tünel karasında/Gözlerime dulda olurken zaman
Döndüm özümün kuyusuna/Sözcüklerin renklerini inceledim/Düştüm gergin bulutların aynasından/Düşlerini yiyen toprağa
Düşündüm kalbin ve beynin tıkacını/Sözün bittiği gam çölünde/Durmadan süzülen bulanık sularda/Solan gülü kurtarıp aldım"
Peki yeni çağlara nasıl yürümekte bu şair? Hitit'le diye yanıtlıyor ama Türk'le başlıyor. İşte böyle:
"Ben Türk'üm/Karlı dağların yıldızları yazdı künyemi/Yüreğimden söğüt kokulu rüzgârlar geçti/Yayla yayla yeşerdim çağların burcunda/Ulusal ışığım evrenselin bire köküdür/Barışı bir dost gibi kucakladım/kardeş bildim tüm iyi insanları/Aşkı semahla eşitledim
Ben Türk'üm/Altay'ın ateşinde pişmiş bir halk çocuğuyum/Nasıl silmek ister kimliğimi haramiler/Yoz karanlığa nasıl satarım özgür ruhumu/Ben ki Anadolu'da otağ kurdum/Bozkırın düğümlerini çözdüm yıllar yılı/Şiirimin özüyle büyüttüğüm/Gökyüzlü Hitit'le yürüdün yeni çağlara"
Yaşar Kemal'i de şiirlemiş dostum Demiray, öyle güzel anlatmış ki:
"Yürüdü mü Türkmen yaylasına/Güneşte buğulanmış bir çiçek/Yiğit türküler ve yılkı atlar.../Su durdu, yıldızlar kavultu/Söyle ey Toros ardıcı/Bozkırda bıraktığın ses nerde/Bin yıllık semahı dillendiren Koyun Dede Aladağ kartallarının anası/Gözlerinden akmış kalbine/Ağarıyor yüzü Kozpınar'ın/Haydar Usta toprak delisi/Sütünü gördüm çamçakta/Bu kokulu yoğurt hangi otun serüveni"
M.Güner Demiray, dupduru, ağdasız, katıksız bir Türkçe ile imgeler üretebilen bir şair, "Sözcükler sözlüklerde masumdurlar, onları şairler yoldan çıkarırlar" der Ahmet Telli, Demiray bu yoldan çıkarmayı hakkıyla yapıyor, bu da onun başardığının en belirgin kanıtı.
Hâlâ fosillerle uğraşanlar bu çağ şairlerini görsünler artık diyorum...
Uyaklama
Uyaklarla oynamayı seviyorum... Bunu yalnız şiirlerde değil nesirlerde de yapıyorum... Nasıl mı? İşte böyle:
"Döngüde kısır, inatta katır, tepkisi fırfır, karşı cinse fıkır fıkır, hemcinsine kıkır kıkır, kese tamtakır, işi gırgır... Tekmili tıkır tıkır, komutu şakır şakır... Yüzü bakır, gözü çakır, saçı kır, siklette ağır, göbeği bayır... Gücü yetince vur-kır, şişirme bahadır, rol keser şıpır şıpır... Sofraya hazır, geçimde cırcır, seçimde puştça tavır, güveni hışır, yokluğa kahır, eyleme hayır, uyuşuk sabır, yalandan bağır... Dilinde Hızır, gönlünde hınzır... Yazmasam hatırı kalır..."
Şirin ve İrin
Sabah işime geliyorum evimden... Yolumun üstünde bir sürücü kursu var; baktım, "Şirinler Sürücü Kursu" yazılı ışıklı levhada ki "Ş" harfi sönmüş, olmuş mu "İrinler Sürücü Kursu"...
Bir "Ş" neler ediyor neler, başka türlü, tatlı anlamına gelen şirin, irin olur mu?
------------------------------
Düzeltme:
20.2.2016 tarihli yazımda Prof. Dr. Fikret Eren için sehven "rahmetli" deyimini kullanmışım. Kendisine uzun ömürler diliyor, saygılar sunuyorum.