Çadır devleti mi kuralım!

İstanbul Sözleşmesi üzerinden geliştirdikleri kirli dilin, tehdit ve hakaretlerinin somut sonucunu alınca, hemen "Tak diye yazarız, şak diye yapar" havasına giren ve aynı yöntemle hilafeti de, hem de "15 dakikada" şipşak geri getirebileceği hayalini kuranlar da kulak versinler. Zira, halife sözüdür;
"Açık kalpli düşman, içten pazarlıklı dosttan iyidir…"
***
İstanbul Sözleşmesi'ne, "aile yapısını bozuyor" gerekçesiyle, "eşcinselliği teşvik ediyor" gerekçesiyle, "feminist bir dilin ürünü" diye, "erkek düşmanlığını besliyor" gerekçesiyle karşı çıkanlara, kendi doğrularınız yönünde misliyle mukabele edin; kızın, öfkelenin, tepki gösterin, eleştirin…
Ve fakat…
Fesih sürecinde izlenen yolun hukuka/usule aykırılığını, "İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken kadın cinayeti işlenmedi mi sanki"cilerle örtbasa çalışanlar var ya; asıl onlardan korkun derim!
Sevimsiz bir üslupla ifşa etmiyor olmaları, onların da, ilk gruptakilerden çok daha ileri, aşırı ve dahi sapkın kaygı, korku, iddialara/gayelere sahip olmadıkları/olamayacakları anlamına gelmez çünkü.
Tartışmanın ideolojik, siyasi hatta dini bir zeminde yürütüldüğü "esas"ına karşı kör, sağır, dilsiz bir tutum takınıp da, son derece kokmaz-bulaşmaz bir tonda, amiyane tabirle biraz da safa yatarak meşrulaştırmaya çalıştıkları "kafa", bağnazlığın nispeten öngörülebilir hamlelerinden çok daha sinsi tehlikelere gebe olabilir pekala!
***

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in dünkü grup toplantısında işaret ettiği "ihtimal"ler gibi düşünün mesela…
Herhangi "bir" konuda, sırf "canı öyle istedi" diye devletin bütün yasal/Anayasal bariyerlerini yerle bir etmekte sakınca görmeyenlerin, yarın aynı tavrı başka "birçok" konuda da tekrarlamayacaklarının…
Akşener'in örneklerini verdiği gibi;
Mülkiyet hakkını da aynı yöntemle gasp etmeyeceklerinin…
Memurların, memuriyetten doğan haklarını da aynı yöntemle gasp etmeyeceklerinin…
Çalışanların tüm yasak hak ve güvencelerini de aynı yöntemle gasp etmeyeceklerinin…
Bir sabah uyanıp da aynı yöntemle "Emekli maaşlarınızı ödemekten vazgeçtik" demeyeceklerinin…
Aynı yöntemle seçme ve seçilme hakkını iptal etmeyeceklerinin garantisi var mı?
Ne olabilir?
Çiğnemekte tereddüt etmedikleri yasalar mı?
Delmekten çekinmedikleri Anayasa mı?
Anayasa ve yasalarla çizilen sınırları tanımayan ve bunun hesabı da sorulamayan bir zihniyeti ne durdurabilir?
Kişiler, kurumlar hak ve hukuklarını hangi mecrada arayabilir/koruyabilir?
***
İstanbul Sözleşmesi'ne karşı olmak ayrı bir konu, eleştirmek ayrı bir konu, kimi AK Partili vekillerin sığındığı mazeret gibi "yorumundan kaynaklanan rahatsızlıklara sahip olmak" ayrı bir konu…
Ama…

"İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken de kadın cinayetleri işlenmeye devam ettiğine göre kaldıralım gitsin" demek, bir hukuk devletinde, bir uluslararası sözleşmenin, sözleşmede taahhüt edilen uygulamaya aykırı şekilde feshini savunmak, apayrı bir konu.
Bir "yol açma" aslında…
İdam yok belki ama ağırlaştırılmış müebbet hapis var, müebbet hapis var; buna rağmen insanlığa karşı suç işlenmiyor mu?
Kasten öldürme olayı yaşanmıyor mu?
Uyuşturucu ticareti yapılmıyor mu?
Devletin güvenliğine kast edilmiyor mu?
Anayasal düzen hedef alınmıyor mu?
Ne yapalım?

"Metinler"de öngörülen yaptırımlar bu suçları ortadan kaldırmıyor diye metinleri mi ortadan kaldıralım her seferinde?
***
Nasıl olsa çiğneniyor diye Anayasa'yı yırtıp atalım.
Nasıl olsa uyulmuyor diye uluslararası anlaşmaları yakalım.
Kanunları kaldıralım.
Keza, tüzükleri, yönetmelikleri, kararnameleri de öyle…
Yazılı hukukun üstünlüğünü reddedince ne kalıyor geriye?
***
Oldu olacak, "Hukuk Devleti"nin kapısına kilit vurup "Çadır Devleti"mizi ilan edelim 2023'te!
Kulağa ne kadar absürt geliyor olursa olsun, Cumhuriyet'in 100. yılında değilse 200. yılında; ama bu "Paşa gönlüm bilir"ci sistemin, "Keyfimin kahyası" düzeninin ülkeyi götürüp götürebileceği başka bir yer yok rejimler literatüründe!

19 yıl farkı

Bundan daha net bir "hezimet" itirafı olamazdı!
Mustafa Kemal Atatürk'ün, İstanbul'dan Anadolu'ya geçmesinden ölümüne kadar geçen 19 yılda inşa ettiği ne varsa; TBMM, Cumhuriyet, inkılaplar, verdiği savaşlar, kazandığı zaferler, oluşturduğu değerler; topuyla hesaplaşmak üzere iktidara gelenler, 19 yılda sadece bunun "hazırlığını" yapabilmişler!
İşte bu deha ve iman farkı yüzünden sittin sene de geçse beceremeyecekler!

Yazarın Diğer Yazıları