Büyümede dünyadan koptuk
İMKB, 2009 yılında dünyada en hızlı artan borsa oldu. Örneğin, 31 Eylül itibariyle, yılbaşına göre İMKB 100 endeksi, yüzde 73 oranında arttı. Aynı sürede Brezilya’nın BOVESPA’sı ise yüzde 50, ABD’de NASDAQ endeksi ise yüzde 27 artış gösterdi.
Buna karşılık, dünyada 2009 küçülme rekorunu da Türkiye kırıyor. Bu durum, Türkiye’de para ve sermaye piyasası ile reel ekonomi arasındaki derin uçurumu gösteriyor. Sektörel dengesizliği gösteriyor.
İMF, Türkiye diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte durgunluktan hızlı çıkacak diyor. Buna sebep olarak da, bu ülkelerin dışa açık ekonomiler olduğunu söylüyor. Ne var ki, üretim ve yatırım verileri tam tersini gösteriyor.
Türkiye’de, sermaye piyasası ile reel piyasa farklı çalışıyor. Borsanın aşırı balon yapması, yatırımları sürüklemiyor, tersine riski artırdığı için engelliyor. Yatırım cephesinde beklentileri olumsuz etkiliyor.
Bu veriler, Türkiye’nin diğer ülkelere göre resesyondan daha geç çıkacağını gösteriyor. Bu göstergelerden birisi, sanayi üretim endeksidir.
TÜİK, haziran ayında, aylık sanayi üretim endeksinin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 12 azalış gösterdiğini açıkladı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış endeksinde bir önceki aya (Mayıs 2009) göre yüzde 0.4 azalış gösterdiğini açıkladı.
TÜİK, “Kısa dönemli ekonomik göstergelerin Mevsim ve Takvim etkilerinden arındırılması” Avrupa Birliğini İstatistik ofisinin tavsiyeleri çerçevesinde belirlendiğini ifade ediyor.
Bana göre kısa dönem ekonomik göstergeleri, mevsimsel etkilerden arındırmanın bir yararı yoktur. Örneğin, mevsimsel etkilerden arındırmanın üretim tahminlerinde olumlu bir katkısı olmaz. Çünkü, her sene aynı mevsimsel olaylar cereyan ediyor. Üretimde fiili sonuç değişmiyor. Büyüme ve istihdam yaratan veya tersi, fiili sonuçtur. Eğer deprem-sel gibi bazı yıllar geçici doğal afetler ortaya çıkarsa bu gibi arazi etkilerin giderilmesi farklıdır... Ve bu gereklidir.
Takvimsel etkiye gelince... Bayram, tatil gibi çalışma gün sayısını etkileyen takvimsel olayların düzeltilmesi de normaldir.
Sanayi üretiminde düşmenin devam etmesi, bu sene ikinci çeyrek büyüme oranının da yine eksi değerde çıkacağını gösteriyor. İkinci çeyrek büyüme oranı, yüzde 10’un altında çıkar... Ancak küçülme diğer ülkelere göre daha büyük olacaktır.
Örneğin, İkinci çeyrekte AB topluluğu yüzde 0.1 oranında küçüldü. Almanya ve Fransa yüzde 0.3 oranında büyüdü... Çin sanayi yüzde 10.8 oranında büyüdü. Türkiye’de en az yüzde 7, en çok yüzde 9 arasında beklenen küçülme, IMF’yi haksız çıkarıyor.
Türkiye’yi istikrarsız yapan, küresel süreçte diğer ülkeler tarafından kullanılmasıdır. IMF küreselleşmede ABD’nin, gelişmiş ülkelerin ve spekülatif sermayenin bir ajanı olarak görev yapıyor. Türkiye’nin düşük kur tuzağına düşmesine ve bu nedenle dış rekabette yenik düşmesine IMF’nin getirdiği dalgalı kur sistemi neden olmuştur. Bu sistem Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerde kaybetmesine neden olmuştur. Kazanan bu ekonomik ilişkilerin diğer ucundaki gelişmiş ülkelerdir.
IMF uluslararası bir fondur, ancak bu fondaki ABD’nin hissesi veto hakkı veren büyüklüktedir. Tek veto hakkı olan ülke ABD’dir. Ayrıca IMF’nin kaynakları konusunda da ABD hazinesi destek olmaktadır. Özetle nereden bakarsak bakalım, IMF, ABD hazinesine bağlı olarak çalışmaktadır.
Bu nedenle, Türkiye IMF’nin küresel sürece hizmet etme misyonunu bırakmalı ve ulusal politikalara dönmelidir. Bu veriler, Türkiye’nin diğer ülkelere göre resesyondan daha geç çıkacağını gösteriyor.