Büyüme hedefi kağıt üstünde kalacak
Orta Vadeli Ekonomik Program Hedefi olarak, 2016 yılı büyüme oranı yüzde 4.5 açıklandı. Bugünkü jeopolitik riskler, global ekonomik konjonktür ve yatırımların seyri, bu oranda bir büyüme hedefini geçersiz kılıyor.
Eğer 2016 yılında ithalattaki düşme, ihracattaki düşmeden daha fazla olursa, yalnızca bu nedenle, hesap gereği büyüme oranı artmış olarak görünecektir.
Yalnızca yatırımları alırsak, son 4 yıldır yatırımlardaki gerileme, 2016 ve gelecekte de büyümenin düşük olacağını gösteriyor. Zira son 4 yılın üç yılında kamu ve özel ortalama sabit sermaye yatırımları geriledi. (Aşağıdaki tablo)
Sabit sermaye yatırımı, "sermaye stoku (üretim araçları mevcudu)na yapılan ilavedir. Yapılan ilaveye amortisman dahil ise gayri safi yatırım, dahil değilse safi yatırım denir. Yatırımın eklendiği stok, doğal sermaye veya fiziki sermaye olabileceği gibi envanter veya stok da olabilir.''
Yatırım harcamaları üç grupta toplanır:
1. Makine ve teçhizat gibi sermaye malları,
2. Bina, yol , köprü ve baraj gibi altyapı,
3. Firmaların depolarında bulundurdukları, hammadde, yarı mamul ve mamul mal stoku.
Öte yandan, plasman ise ''paranın gelir getirici bir alacağa, menkul veya gayrimenkule bağlanmasıdır.'' Mevduat, borsa, döviz, altın, devlet iç borçlanma senetleri gibi araçlara uygulamada finansal yatırım araçları deniliyor.
Öte yandan yatırım da bazen yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin bir bina inşaatı veya bir fabrika yapılması yatırımdır. Ancak mevcut bir binanın veya mevcut bir fabrikanın satın alınması makro açıdan, ülke açısından bir yatırım değildir. Zira ekonomide yeni bir üretim kapasitesi yaratılmamış, yalnızca mevcut bina ve fabrika el değiştirmiştir.
Meseleye doğru noktadan bakarsak, Türkiye'ye gelen ve çok övündüğümüz yabancı yatırım sermayesini yeniden yorumlamak gerekir.
Son on yıldır Türkiye'ye gelen doğrudan yatırım sermayesi içinde sıfırdan sabit sermaye yatırımı yapmak için gelenlerin oranı düşüktür. Hepsi hazır ve işleyen, kamuya ait ya da özel sektöre ait bir işletmeyi, bir bankayı ve bir yatırımı satın almak veya birleşmek için gelmiştir..
Bu tür yabancı yatırım sermayesi, üretimde ve istihdamda artış sağlamaz. Hatta kamu işletmelerini özelleştirme yoluyla alan yabancı sermaye yatırımlarında tersine tensikat yapılıyor. Bu tür işletmeler bir kısım uzmanları ve işçiyi de kendi ülkelerinden getiriyorlar.
Öte yandan gelen yabancı sermayenin bir kısmı da gayrimenkul satın almak için geliyor. Yani mevcut mevcut gayrimenkuller el değiştiriyor. Millî gelir içinde bir transfer yapılıyor. Yaratılan bir katma değer yoktur.
Borsada hisse senedi satışı da, kurulu ve çalışan bir işletmenin hisse senedinin el değiştirmesidir.
Cari açığın finansmanında, nihai kaynak dış borç olmakla birlikte gelen yabancı sermaye önemli idi. Artık yabancı sermaye girişi de azaldı. Hatta terse döndü. Cari açıkta da gerileme var.
Yerli sermayeye gelince... Yerli sermaye de ekonomideki kırılganlık ve jeopolitik riskler nedeni ile yatırım yapmıyor.
Sonuç olarak... 2016 yılı büyüme şansı, yalnızca ithalatın, ihracattan daha fazla düşmesine kalıyor. Böyle bir sonuç ise kağıt üstündedir. Üretim, yatırım gibi potansiyel büyümeyi artırmıyor.