Büyüme-cari açık-dış borç kısır döngü
Kasım 2019 ayında;
* Sanayi üretimi bir önceki aya göre yüzde 0.7 ve bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5.1 oranında arttı.
* Perakende satış hacmi yıllık bazda yüzde 8.5 oranında arttı.
* Ciro endeksi yıllık olarak yüzde 14.8 oranında arttı.
* 2018 Kasım ayında 1 milyar dolar fazla veren cari işlemler dengesi 2019 kasım ayında 0.5 milyar dolar açık verdi.
Bütün bu veriler, 2019 dördüncü çeyreğinde GSYH 'da büyüme olacağını ve 2019 yılının küçükte olsa artı büyüme ile kapanacağını gösteriyor.
2018 son çeyreği ile 2019 birinci ve ikinci çeyreğinde GSYH'da küçülme oldu. Bu dönemde cari açık cari fazlaya dönüştü. Bu cari fazlanın oluşmasında kur şokunun da etkisi var. Şimdi ekonomide canlanma başladı ve yeniden cari açıkta başladı.
Öte yandan;
* 2018 üçüncü çeyreğinde Türkiye'nin toplam dış borç stoku 446,4 milyar dolar iken 2019 üçüncü çeyreğinde 433,9 milyar dolara geriledi.
Şimdi ithalattaki artış dış borçları da artıracaktır. Zira ithalat için gerekli döviz, kısmen de olsa dış borçlanma ile sağlanıyor.
Dış kaynağa ve ithalata bağlı kalkınma politikası sürdürülemez. Ben ortada bir politika olduğunu da düşünmüyorum. Her şey kendi akışına bırakılmış.
Aşağıdaki grafikte, büyümenin yüksek olduğu yıllar cari açığında fazla olduğu, büyümenin düştüğü ve eksi olduğu yıllar da ise cari açığın azaldığı veya 2019 yılında olduğu gibi cari fazlaya dönüştüğü, net olarak görülüyor.
2019 yılı özel bir yıldır. MB TÜFE bazlı reel kur endeksine Eylül- Ekim aylarında TL nin değeri yüzde 38 daha düşük değerde idi. İthal malların TL cinsinden fiyatı aynı oranda arttığından , tüketim malları ve yatırım malları ithalatında düşme oldu. Üretimde azalma olduğu içinde ithal girdi aramalı ve hammadde ithalatı da azaldı. Tüketim malı ve yatırım malı ithalatı daha çok düştüğü için, ithal girdinin ithalat içindeki nispi payı arttı, yüzde 72'den yüzde 78'e yükseldi. (aşağıdaki tablo )
Azalan girdi ithalatı ve cari fazla, dış borçlanmayı engelledi ve dış borç stoku düştü. Şimdi büyüme ile birlikte hem cari açık oluşmaya başladı hem de dış borç stoku ister istemez artacaktır. Hükümetin kamu-özel işbirliği ile yapılan altyapı yatırımlarında müteahhitlere verdiği devlet kefaletinin nereye gideceği de henüz belli değil ve bir risk olarak duruyor.
Büyümenin olduğu yıllarda doğrudan yabancı yatırım sermayesi ve sıcak para girişi daha fazlaydı. Hem kur artışı olmuyordu hem de döviz ihtiyacını karşılıyorduk. Artık gerek uluslar arası sermaye hareketlerinin daralması ve gerekse güven sorunu nedeniyle Türkiye'ye daha az yabancı yatırım sermayesi geliyor. 2019 yılında gelişmekte olan ülkeler giden yabancı sermayenin yalnızca yüzde biri Türkiye'ye geldi.
17 senedir ithalata bağımlı üretim yapısı ile büyümenin sürdürülemeyeceğini öğrenemedik. Hepimiz çözüm için bazı önerilerde bulunuyoruz. Hükümet ise politika oluşturmak yerine sürekli algı yaratmak peşinde koşuyor.