Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Büyük Kürdistan Milliyetçiliği ve Mümtaz’er Türköne

Mümtaz’er; Türk’ü, Türk milletini, Türk Tarihini ve Türk kültürünü itham etmeyi kendisine meslek bellemiş bir zattır. Zaman zaman Bozkurt yerine “Kangal”ı, PKK’lı bölücüler yerine ise Türkçüleri koyarak gerçekte tehlikenin ve bölücülüğün buradan kaynaklandığını yazacak kadar kendinden geçmektedir. Karamanoğlu Mehmet Beyi “Türkçe konuşulacak” dediği için bugünkü “Kürtçe” sorununun temel kaynağı ilan edecek kadar ileri gittiği de olmaktadır. Abdullah Öcalan’ın “takdirine” mazhar olmakla övünmektedir. Popülerliğini ve kariyerini MHP’ye ve Türk milliyetçiliğine saldırı yazıları yazmaya borçludur. MHP ve Türk Milliyetçiliği kavramları, yazılarından çıkartıldığında yazdıklarından geriye bir avuç cüruf ile tonlarca kelime leşi
kalmaktadır.
Bu malum zat son olarak yazdığı yazıya “Küçük Türkiye Milliyetçiliği” başlığını koymuş ve şu soruyu sormuş: “PKK’nın yayın organı olan Özgür Gündem ile Türk milliyetçiliğini ideoloji olarak benimsemiş Yeni Çağ ve Orta Doğu gazetelerini içeriklerini bir kenara bırakıp sadece dil açısından karşılaştıralım: Hangisinin Türkçesi daha iyi?”
Bu sorunun cevabının nasıl verileceği başından bellidir. Aslında Mümtaz’er’in sorduğu bu soru yanlıştır; yanlış sorunun da doğru cevabı olmaz. Ayrıca bu tür bir soruyu hiç sormaması gereken bir kişi varsa o da Mümtaz’er’in bizzat kendisidir. Zira fikirleri bir yana Mümtaz’er adı bile Türkçe özürlüdür. Adı bile Türkçe kurallara uygun olmayan bir kişinin başkalarının Türkçesini sorgulamaya ne denli hakkının olduğu tartışılır.

Büyük Kürdistan Milliyetçiliği!
Bilindiği gibi ABD’nin Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerin demokratikleşmesine, modernleştirilmesine ve liberalleştirilmesine yönelik malum küresel projeleri var. Bu proje bağlamında Kuzey Irak’ta kurulmuş olan “Kürdistan” federasyonunun süreç içerisinde “Kürdistan”ın diğer parçalarıyla birleştirilmesi öngörülmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin (geçici olarak) bölge üzerindeki etkisinin genişletilmesi gerekmektedir. Böylece Türkiye sözde Musul-Erbil hattında etkinlik kurmuş olacaktır. Gerçekte ise bu durum “Güney Kürdistan” ile “Kuzey Kürdistan”ın bütünleşmesini sağlayacaktır. Böylece Büyük Kürdistan uzun vadede Türkiye’nin eliyle kurdurulmuş olacaktır. Türkiye’de “Yeni Osmanlıcılık” ya da “Büyük Türkiye Milliyetçiliği” adı altında yürütülen projenin amacı budur. Bu zatların mantığına göre milliyetçilik “Büyük Türkiye Milliyetçiliği” ne daha doğrusu “Birleşik Büyük Kürdistan Milliyetçiliği”ne hizmet etmelidir.
Mümtaz’er, bilerek ya da bilmeden işte bu Birleşik Büyük Kürdistan Milliyetçiliğine hizmet etmektedir. Bu yüzden Türk Milliyetçiliğini “özgüven yoksunu dar milliyetçilik” olarak nitelendirmektedir. Mümtaz’er, “Ermenileri ve Kürtleri kestik” diyen Nobel ödüllü yazara tepki gösteren Türk Milliyetçilerini de kınıyor. Sonuçta Mümtaz’er konuyu Yaşar Kemal’e getirerek onun ana dilinin özgür bırakılması gerektiğini ifade ediyor. Bilindiği gibi bölgede şu anda isteyen özel kurs açarak ana dille (Kürtçe) eğitim alabiliyor. Mümtaz’er bir yandan “Kimsenin resmî dilin yanında ikinci bir resmî dili savunduğu yok” diyor, diğer yandan da “Kürtçenin sınırlandırıldığını” söylüyor. Halbuki aynı Mümtaz’er gibi bir çok Kürtçü, anadilde eğitim diye de tutturuyor. Resmi olmayan bir dille anadilde eğitimin nasıl yapılacağından ise bahsetmiyor.

Mümtaz’er bizim için yok hükmündedir!
Mümtaz’er neredeyse bütün Türkçe ve Türk milliyetçiliğiyle ilgili çalışmaların Kürt ve diğer etnik gruplara ait kimseler tarafından yapıldığını iddia ediyor. Çok isim saymış ama Kaşgarlı Mahmut, Yunus Emre ve Karacaoğlan’ı vb.. unutmuş. Onlara da yabancı bir etnik grup kimliği uydurmuş olmasını beklerdik. Böylece Türkçe’nin yabancıları etkilemedeki rolünü biz de öğrenmiş olurduk.
Kuşkusuz Mümtaz’er’in gerçek amacı, bir biçimde kendisinden bahsedilmesini sağlamak ve gündemde kalmaktır. Bu yüzden gazete adı vererek kendisine göre koyduğu ölçülerle yargılarda bulunuyor. ABD’nin Irak’taki onca tecavüzüne karşı tek cümle yazamayan, iktidar söz konusu olunca esas duruşa geçen bir zattan bağımsız bir tavır takınması elbette beklenemezdi. Kendisi bizim nezdimizde yok hükmündedir. Bu nedenle de yazdıklarına değil daha çok yaptıklarına ibretle bakıyoruz. Yazdıklarını not ediyor ama anlamamaktan geliyoruz. Malum Nefi “Hasmın sitemini anlamamak hasma sitemdir” der.

Yazarın Diğer Yazıları