'Büyük ikramiye' sana çıkarsa görürsün 'piyango'yu
Ahmet Turan Alkan, şehit ailelerini ziyareti sırasında “Şehitlik nasip işidir” diyen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e destek vererek, “Evet, şehitlik bir nasip işidir ve herkese nasip olmaz. Ölümün çok ayrı, çok başka, çok kıymetli bir kategorisidir şehâdet; büyük piyangodur!
Anadolu’da bir çocuk doğduğunda, aile büyüğü gelir, çocuğun kulağına ezan okur, adını koyar, “Allah cemiyetimize hayırlı etsin; şehid olur inşallah” der” yazdı.
El insaf!
Türk insanı “şehid olur inşallah” temennisinde bulunmakla; birilerine, gözünden sakınarak büyüttüğü evladını pisi pisine ölüme yollama hakkı tanıyor değil ya!
***
“Şehid olmayı nasip et” duası; bir milletin çocuklarını diri diri yakma, tabuta koyacak parçalarını bulamaz, kimliklerini tespit edemez hale getirme ehliyeti midir?
“Şehid olmayı nasip et” duası; ana kuzularını savunmasız / biçare halde halde kudurmuş köpeklerin önüne atma ehliyeti midir?
“Şehid olmayı nasip et” duası; oğulları, babaları, kardeşleri, abileri, amcaları, dayıları, enişteleri, damatları, “bizim mahallenin çocukları”- nı hain pusulara, kahpe tuzaklara mahkum etme ehliyeti midir?
***
Bu millete ihanete varan ihmaller, sorumsuzluklar, duyarsızlıklar, umursamazlıklar, ruhsuzluklar, beceriksizlikler, basiretsizlikler, zafiyetler yüzünden “katledilen” çocukların acısını dindirmek, sızlayan yürekleri uyuşturmak için mi kullanacaksınız “şehadet”i;
Günah değil mi?
Koltuklarınızı, makamlarınızı koruyabilmek uğruna “şehadet”in arkasına saklanmaya utanmıyor musunuz?
***
Turan’a dönecek olursak...
Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın, bunu bir dilek-temenni olarak da söylüyor değilim ama;
Madem bu milletin evlatlarının “telef” edilişini “piyango” sayıyor; bir bilet de kendisi alsın. Olur ya, belki de “büyük ikramiye” bu sefer ona çıkar.
Tekrar söylüyorum Allah korusun, kimseye yaşatmasın ama, Afyonkarahisar’da, Bingöl’de “piyango” vuranlardan biri kendi oğlu olsa “nasip” deyip, ona bu sonu reva görenlere “şükranları”nı mı sunacaktı acaba!
+++
Ne iyi ettiniz de
işgal ettiniz
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Başkanı Said Celili’nin resmi görüşme için geldiği Başbakanlık’ta kimse tarafından karşılanmadığı gibi yarım saat de bekletilmesine “oh” çeken Bugün Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan’a göre “İran’ın günah defteri hayli kabardı” Çünkü;
“İran her fırsatta Türkiye’ye bel altı vurdu.
İranlı askeri yetkililer Türkiye’yi muhtelif defalar tehdit eden açıklamalar yaptı.”
Pardon da, İran ne yapmalıydı?
ABD’nin bölgedeki çıkarlarının bekçiliğine soyunup kendisine karşı Füze Kalkanı Radar Sistemi kuran bir ülkeyi pamuklara mı saracaktı?
“Hay hay, müsaitseniz işgale de bekleriz”mi diyecekti?
İktidar sahipleri Türkiye bir müstemlekeymiş gibi davrandıkları, algı yöneticileri de İran’ın kendisini savunmak yönündeki adımlarını “saldırı” gibi gösterip, Türkiye’nin ABD adına attığı ve komşumuz tarafından pekala “tehdit/saldırı” olarak algılanabilecek/algılanan adımları “NATO gereği” diye ört basa çalıştıkları için tam olarak kavranamıyor olabilir:
Ahmedinecad Türkiye’nin değil İran’ın menfaatlerini korumakla görevli!
Selcan Taşçı
BASINDAN SEÇMELER
Uyanın şu gaflet uykusundan!
...Şehitler için yapılan yürüyüşlere bakın; katılanların sayısı iki, bilemediniz üç yüzü geçmiyor!
Sanki ülkede her şey güllük gülistanlıkmış gibi herkes ya gündelik hayat derdinde ya da “lay-lay-lom” da...
Güneydoğu’daki illerde, ilçelerde, yerleşim merkezlerine sadece birkaç kilometre mesafede asker, polis, korucu can veriyor; vatandaş dışarıdan gelen silah seslerine
aldırmadan “En Büyük Şov”u seyrediyor!
***
Ölen o çocukların günahı ne
o zaman?
Madem bunca katliam kimsenin umurunda değil, teslim bayrağını çekelim, ne bekliyoruz?
Cebimiz kredi kartlarıyla dolu ya...
Keyfimiz tıkır ya...
Tüm okullar imam hatibe döşüyor ya...
Kentlerin en merkezi semtlerinde sübyan mektepleri, medreseler açılıyor ya...
Devletin toprağını üç beş kuruşa kapatan yeni yetme müteahhit, yeni “megakent” projesini açıkladı ya...
Televizyonlarda eğlence, şamata gırgır; vur patlasın çal oynasın
sürüyor ya...
Tuzumuz kuru ya...
Nemize gerek mücadele? Verelim gitsin!
***
Ayıptır beyler...
Bu gaflet uykusundan uyanalım...
Hiç kimseye değilse sadece şu son iki ayda saymaya bile yetişemediğimiz şehitlerimize ayıptır!
Bu mu insanlık, bu mu Müslümanlık?
İki tokat atın suratınıza ve kendinize gelin artık...
Yangını görün; çünkü alevler üzerinize geliyor...
Bombaları duyun; belki sizi de parçalayacak...
Ölümü hissedin, ne yazık ki çok yakınınızda...
Anlayın artık:
“Hiçbir şey yapmayan, elinin altındaki yasaları bile uygulamayan bir iktidar”ın vatandaşları olarak, “hiçbir şey yapmayarak” bu yangını söndüremezsiniz...
***
Terör örgütünün bu kadar şımarmasının, azmasının tek sorumlusu var:
Siz!
Kıçınızı kaldırıp, bizi yönetemeyenleri harekete geçirmediğiniz sürece...
Ateş de çok yakın artık; bomba da ölüm de!
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
Gazeteler terör haberlerini görmeyince terör ortadan mı kalkacak?
Eyüp Can / Radikal
+++
İslam maskesi altında gizli şirkle
Hz. Muhammed’e ihanet ettiler
Hz. Muhammed, tebliğ ettiği dinin örtülü bir şirke âlet edilmemesi için âdeta çırpınmıştır. O yüce ruh, en doğal haklarından bile feragat ediyordu ki şirk kendisini paravan yaparak İslam’a nüfuz etmesin. Su içtiği kaptan giydiği pabuca, yaslandığı ağaçtan sakalının teline kadar ilgilenip dokunduğu her şeyi putlaştıran bir eğilim vardı karşısında. Bunu bildiği içindir ki elini öptürmüyor, kendisi için ayağa kalkılmasını yasaklıyor, yanılabileceğini, hata edebileceğini, ibadetlerine değil Allah’ın lütfuna güvendiğini, vahyin muhatabı olma dışında hiçbir üstünlüğe sahip bulunmadığını söyleyerek ilahlaştırılmasının önüne kendi eliyle engeller koyuyordu. Ve tüm bunlardan sonra, mezarını tapınağa çevirmeye kalkacaklara da lanet okuyordu.
Ne yazık ki, onun ümmeti olduğunu iddia eden kitleler, onun kaygılandığı gizli şirkin her türünü, ‘İslam’ maskesi altında hayata soktular. İşte, bu ümmetin bitmek bilmeyen perişanlı-ğının temelinde bu var. Bu ümmetin, bu perişanlıktan kurtulmak için şirki Kur’an’ın göster-diği şekliyle tanımak ve çok ciddi bir tevhit devrimini gerçekleştirmek yerine, zarar mescitlerinin sayısını artırmakta teselli araması ise ayrı bir felaket ve gaflet belgesidir.
Yaşar Nuri Öztürk / Yurt
+++
“Askerimizi
vurmayın” demek
ABD’ye saygısızlık sayılacak
Son 10 yılda Türk ordusu bir kez sınır ötesi operasyona teşebbüs etti. Onda da yarı yoldan ABD tarafından döndürüldü... Bölgede Kürt devletini kurmaya kararlı olan ABD elindeki ipleri istediği gibi oynatıyor...
O kadar ki Türkiye Irak’tan terörün yolunu kesmesini, sınıra hakim olmasını bile isteyemiyor... “Askerimizi kalleşçe vurmayın” demek ABD’ye karşı saygısızlık olacak adeta.
Bugün orduyu yöneten subayların morali sıfıra yakındır...
Güneydoğu’da yenilgiye mahkum edilmek yanında yargı eliyle hapislere doldurulmak da günün trajik gerçeğidir ordu için... Dışarıdan ve içerden darbelenerek hiçliğe yuvarlanıyoruz...
Melih Aşık / Milliyet
+++
20 yılda hiç mi
bir şey
öğrenemedik
Yıl 1993. Bugün askerde olan çocukların doğduğu yıl yani. Tam 20 sene öncesi. Yer hemen hemen aynı: Bingöl. Yine otobüs. Yine içi asker dolu. Saldıran yine PKK. 33 er şehit. Kurbanlık koyun gibi. Onlar kamyonla gidiyor. Askerler otobüsle. 20 yıl geçmiş aradan. O gün öldürülen askerler öldürülmemiş olsaydı, belki bugün onların çocukları aynı yerde olacaktı.
Aynı ölüm. Aynı yerde. Bu kez bir değil, birkaç
otobüs. Sözde konvoy oluşturulmuş. 200 askerimiz otobüslerde.
20 yılda terörle mücadelede ne öğrenmişiz diye bakıyorum.
Hiç. Çok mu zor milletin evlatlarını biraz daha güvenlikle yollamak.
Fatih Altaylı / Habertürk
+++
Kısa... Kısa... Kısa...
...bu cuma günü, 2012 Türkiyesi’nde yargısız bir infaza tanık olacağımız gündür. Şimdi Türk milleti şunun cevabını aramalıdır: Ortadoğu’da kirli bir savaşa itildiğimiz bugünlerde güçsüz bir TSK’yi kim ister?
Mine Kırıkkanat / Cumhuriyet
***
...neymiş efendim, Mustafa Kemal’in ilkeleri ders kitaplarından çıkarılacakmış filan... Hikâyedir. Mustafa Kemal dediğin, okul bahçesinden söker gibi, yüreğimizden söküp, depoya kaldırabileceğin büst değildir. Sırtına çaktırmadan Atatürk posteri yapıştırırlar, feysbuk’a düşmen an meselesidir!
Yılmaz Özdil / Hürriyet
***
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın imam hatip okulları ile ilgili sözlerini okurken, içim burkuldu.
Bu ülkede milyonlarca çocuk, Cumhuriyet’in okullarında okuyor.
Kim bilir kaçının üzerinde Atatürk’ün adı var...
Cumhuriyet’in fedakâr öğretmenleri, kim bilir kaç Cumhuriyet neslini yetiştirdi.
Eminim hiçbirinin kafasında, terörist yetiştiren bir müfredat programı yoktu.
Ertuğrul Özkök / Hürriyet
***
Independent gazetesinin sivri dilli
Ortadoğu uzmanı Robert Fisk’e göre, Türkiye Suriyeli mücahitler için “silah aktarma ve eğlence ile dinlenme merkezi olma” rolünü üstlenmiş (...) AKP’nin tek düze Suriye politikası sayesinde, Türkiye Ortadoğu’nun Pakistan’ına dönüşüyor.
Semih İdiz / Milliyet
+++
DÜZELTME:
19 Eylül 2012 tarihli “Bunları yazmanı da eşin mi istemişti” başlıklı yazının altbaşlığında Struma gemisinin batırılması sonucu hayatını kaybeden Yahudilerin sayısı
69 olarak verilmiştir. Doğru sayının, yazının içinde de belirtildiği gibi 769 olduğunu belirtir, yapılan hatadan dolayı özür dilerim.