Bush’u affeden Allah!

Niye aktüel konulardan uzak durdun? Herkes çocuğunu istediği gibi yetiştirir, sana ne, türünden tepkiler olduğu gibi, Merkel ziyareti ve anayasa taslağı üzerine yazsaydın ne olacaktı, iş varacağına varıyor, iyi ki bunları yazdın, hatta, “Kestim sakladım, faydası olur belki diye eşe dosta okuyoruz!” diyenler de var.
Neyse, acı bir haberimiz daha var, bugün de aynı konuya devam etmek durumundayız. (Bazı) çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı, özür dileriz. Çünkü, “Hayırlı bir evlat için helâl lokmanın işin başı” olduğunu söylemiştik ya, “Peki ben günahkâr bir anne babanın evladıysam ve kendim de bugüne kadar helâl-haram dememişsem, benim hayırlı bir evlat sahibi olma umudum yok mu?” diye soruluyor.
Bu soru doğru bir sorudur ve cevap verilmesi icap eder.
Cevaptan önce, üç gündür peş peşe yazdıklarımız bize ait görüşler değildir, İslâm âlim ve eğitimcilerinin âyet ve hadislerden süzerek önerdiği görüş ve tavsiyelerdir, demek ve o yazılarda bir eksiklik varsa bize ait olan işte ancak onlardır, notunu düşmek zorundayız.
Gelelim o sorunun cevabına.
Kişi kimin çocuğu olursa olsun ve kendisi ne kadar günah işlemiş bulunursa bulunsun şahsı ve çocukları için tertemiz olma, hatta, evliyalık makamına yükselme yolu bile açıktır. Çünkü hiçbir günah Rahman ve Rahim olan Allah’ın af ve mağfiretinden büyük değildir. Yazının tam burasında bir not düşmekte fayda görüyoruz. Vaaz kürsülerinde bâzı hocalar ve televizyonlarda İslâm adına konuşan kimi ilahiyatçılar, “Allah şirkten başka her günahı affeder” deyip lafı orada bırakıyor, hata ediyorlar. Çünkü bu söz hem doğru, hem yanlış.
Doğru, evet, Allah şirk üzere ölmüş bir kişiyi affetmeyeceğini çok açık bir şekilde söylüyor. Yanlış, çünkü Allah ölüm meleği Azrail’le yüz yüze gelmeden önce, “Lâ İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah” diyen kişiyi, müşrik de olsa, affediyor. Hz. Ömer müşrik değil miydi? Bush ve Merkel müşrik değil mi? Bu iki isim Kelime-i şahadet getirseler, geçmişleri sıfırlanmayacak mı? Bush gibi ellerinde binlerce Müslüman’ın kanı bulunan İslâm düşmanlarını bile affedeceğini vaat eden Allah, kendi işlemediği bir günahın çocuğunu ve içkiydi, kumardı ve başka günahlardı, onları işleyen ama pişmanlık duyup, “Tövbe Allah’ım!” diye gözyaşı döken bir Müslüman’ı affetmez mi hiç?
Affeder...
Tıpkı Bişr-i Hâfi’yi affettiği gibi?
Tıpkı, o güne kadar geçimini zina yaparak temin eden bir kadını, bir kuyudan ayakkabısı ile susuz bir köpeğe su verdiği için, affettiği gibi!
Bir Müslüman için Allah’tan ümit kesmek en büyük günahlardan biridir, yine bir Müslüman için, ben şöyle ibadet yapıyorum, şu kadar hac, şu kadar umrem var, helâle harama çok dikkat ediyorum Cennete ben gitmeyeceğim de kim gidecek tavrı tam da Cehennemlik bir tavırdır, çünkü bu hal, Şeytan’ın hâli ile hâllenmektir.
Yalnız...
Kul hakkı alınmışsa helalleşmek için elden gelenin yapılması esas. Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder. Kul hakkının şöyle bir durumu var. Diyelim ki ruhsatlı silahınızla birini yaraladınız, o kişi sizden şikâyetçi olmadı, ama savcılık yine de sizi sorgular ve mahkemeye verir, yaralının davacı olmaması yetmez.
Kul hakkında da Allah tövbe ile hırsızlık günahını siler, amma malını çaldığın kişi ile helalleşmeni ister, affı mal sahibinin hakkını helal etmesine bırakır.
Velhasıl...
Samimi bir tövben ve sonrasında “sırâtal müstekıym”in varsa, seni tebrik ederim arkadaş, yolun açık olsun, ta Cennet ve Cemal’e kadar; bize de şefaat et.

Yazarın Diğer Yazıları