Bürokrasi, terörist, ihanet!!!
Devletin çivisi çıkmaya görsün... İşte o zaman her alanda akla hayale gelmeyecek travmalar ve erozyonlar yaşanır ki, ne toplum bunun altından kalkabilir ne de topluma huzur vermesi gereken devlet...
Her şey bozulabilir ama tuzun kokmayacağı gibi, devlet bozulmamalı, bürokrasi zıvanadan çıkmamalı, siyasallaşan yandaşlık liyakatsız zavallıları koltuklara oturturken, devletin de aynı zamanda tahribata uğrayacağı akıllardan çıkarılmamalı...
Israrla vurgulamak lazım ki; devletin düzeni bozulursa, rejim sarsılırsa, bürokrasi kontrolden çıkarsa, başıboşluk öyle kanunsuzlukları dayatır ki, işte bürokrasiyi var eden devlet bile bir süre sonra bununla mücadele etmekte aciz kalır...
Son günlerdeki tartışmalar yine tarikat ve cemaat kadrolaşmaları üzerinden yürüyor...
Devletin, bürokrasinin, rejimin, iktidarın ve siyasetin geçmişte yaşananlardan, hatta ülkeyi darbeye sürükleyen ihanetten ders almadığını gösteren uygulamalar öylesine zıvanadan çıkmış halde ki, devlet yaşananları seyrediyor adeta...
En çok da AKP'nin iktidarı döneminde palazlanan; neredeyse bırakın devlette örgütlenmeyi, devleti örgütleyecek hale gelen, işte bu arada "paralel devlet" kuran FETÖ'cüler, (tüm alanlarda, bürokrasinin tüm köşelerinde, siyasetin her kademesinde kadrolaşma tamamlanmış) diye düşündüler ki, son "darbe"yi vurmak için 15 Temmuz 2016'da harekete geçtiler...
İşte o kalkışmada 250'den fazla insan yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı, perde gerisinde ki karanlık ise halen aralanamadı...
Kadrolaşmanın menzili!!!
Fethullahçıların bürokraside, siyasette, iş dünyasında, spor ve medya alanındaki örgütlenmesinin önemli bir bölümü bertaraf edildi...
Buzdağının görünmeyen yüzünde, ankesörlü telefon üzerinden geliştirilmeye çalışılan yeni bir örgütlenme her gün bir parça daha deşifre edilirken, diğer yandan da FETÖ ile mücadele ettiğini öne süren iktidar, başka tarikatların bürokrasinin kademelerine sızmasına göz yumuyor...
İşte en çok Menzilciler tartışılıyor bu dönemde...
Sağlık Bakanlığı'nın uçağına tarikat liderinin isminin yazılmasına göz yuman bir devlet, bu kez Menzilcilerin devlet içerisindeki örgütlenmesini seyretmekle suçlanıyor...
Hatta bu "örgütlenmeyi kesmek için" bazı bakanlıklara, başka tarikatlara mensup bakanlar atandığına ilişkin yazılar da medyaya yansıyor!!!
Dikkat çekmeye çalıştığımız asıl konu devletin çivisinin çıkmasının nelere yol açabileceği...
Siyasetten cesaret alan zavallı müritlerin cumhuriyet ve Atatürk'e karşı çıkışları, Atatürk heykellerine yönelik saldırıları ve demokrasiyi hedef alan sosyal medya paylaşımlarından yüzlerce örnek yansıdı gazetelere...
Ancak devletin çivisinin çıktığını gösteren öylesine şaşırtıcı bir olay yaşandı ki, terörle mücadele eden devletin bazı birimlerinin çabalarını da yerle bir etti...
Baksanıza; dün ondan fazla kentte yapılan operasyonda, FETÖ, IŞİD- El Kaide militanlarına sahte kimlik çıkartan, aralarında 8 polis ile 18 nüfus memurunun da bulunduğu bir "çete" ortaya çıkarılmış!.. Kim bu IŞİD kafalılar ve FETÖ destekçileri?..
88 kişilik bu çete, 20 bin dolar karşılığında firari teröristlere kimlik çıkartarak yurtdışına kaçmalarını sağlamış...
İşte devletin yerinden çıkan çivisi IŞİD- El Kaide- FETÖ teröristlerinin eline pasaport damgalı birer mermi olarak veriliyor ve devlete derinden ihanet ediliyor...
Bu olayı ortaya çıkartan güvenlik güçlerini kutlamak lazım da, devletin ve bürokrasinin siyasallaşmış müritleşme sırasında başıboş hale geldiğinin yeni bir kanıtı değil mi bu olay?..
Yazıklar olsun ki, devletin bir kesimi terörle uğraşırken yine devletin güvenlik görevlilerinin de aralarında bulunduğu memurlar teröristlere kimlik çıkartarak pasaport almalarına önayak olmuş ve ortadan kaybolmalarını sağlamışlar...
Nitekim bu çetenin sahte kimlik sağladığı çoğu terör örgütü üyesi 100'den fazla sabıkalı, pasaport çıkartarak izini kaybettirmiş...
Rize'deki vahşet ve çelişki!..
Evet; yukarıda anlatılan olay devletin varlığı, halkın huzuru- mutluluğu, rejimin gidişatı açısından basite alınacak bir olay değil...
Devlet; yasaları- kuralları- kaideleri- yönetmelikleri uygularken kendi içerisindeki disiplini sağlayamadığı sürece, bizzat FETÖ'cü Truva çetelerinin kalkışmaya yöneldikleri gibi, siyasallaşmış-muritleşmiş bürokrasideki laçkalık da işte böyle devlete ihanet eden kadrolar yaratır...
Rus büyükelçi Karlov suikasti failinin bir polis olduğu unutulmamalı, sahte kimlikli kriptoların suikastlere yönelebileceği de gözardı edilmemeli...
Gelelim devletin kendisini hissettirmesi gerektiğini gösteren son olaydaki çarpıklığa;
Son dönemde farkındasınızdır; "yeniden gözaltına alındı" cümlesi gazetelerde ve sosyal medyada sıklıkla gündeme geliyor...
Bunun nedeni sokaklarda kadınlara, çocuklara, hayvanlara saldıran ve tecavüz eden zanlılar ya da başkalarına zarar veren magandalar ile ilgili vakalarda, faillerin büyük bölümünün ne yazık ki adli kontrol gerekçesiyle serbest bırakılması!!!
Ve olaylar sosyal medyada infial yaratınca, savcılar failleri yeniden gözaltına alıyor, bir bölümü de tutuklanıyor...
İşte Rize'de önceki gün, genç bir kadını öldüresiye döven şehir eşkiyası da, dehşet verici kamera görüntülerine rağmen serbet bırakıldı, sosyal medyada büyüyen tepkiler üzerine yeniden gözaltına alındı...
Şimdi sormak lazım; devletin kuralları elastiki bir şekilde uygulanırsa, yargının yasaları uygulamadaki ciddiyeti tartışma konusu olmaz mı?..
Magandalar- şehir eşkıyaları- halka zarar verenler orada burada kavga çıkartarak terör yaratırken neden sosyal medya tepkilerinin ardından tutuklanıyor acaba?.. Kanunlar sosyal medyaya göre mi hareket ediyor?..
Adalet Bakanı, yüzlerce kez tekrarlanan bu çelişkinin nedenleriyle ilgili bir açıklama yapabilir mi acaba?..