Bunun için mi unutalım?

Kilometrelerce öteden talimat almadı, şeyhlerin, şıhların önünde diz çökmedi, devlet kurumlarını peşkeş çekmedi, yandaşlarını zenginleştirmedi, gücünü kişisel kavgalarında kullanmadı, gizli amaçları olmadı...


Hayatı savaşlarda geçti; çarpıştığı orduların başkomutanları esir alınıp önüne getirildi... Ama o, hiçbir zaman “ulan” bile demedi... Kimseyi “şerefsizlikle” suçlamadı... Kimsenin onuruyla oynamadı...
Hukuk ve bilim adamlarının yerine, ulemaların sözünün dinlenmesini önermedi... Dini siyasete alet etmedi... Şeyhlerin, şıhların önünde diz çökmedi... Tarikatlardan medet ummadı...
Devlet kadrolarına yapılan atamalarda “sadakat”a değil, “liyakat”a önem verdi...
Akrabaları için kimseden beş kuruş para istemedi... Yakınlarının, iş adamlarıyla ortak şirket kurarak servet sahibi olmalarına izin vermedi... Kurduğu devletin şirketlerini, kendisini destekleyenlere peşkeş çekmedi... Büyük ihaleler aracılığıyla yandaşlarını zenginleştirmedi...
Kaçakçıları, ihale takipçilerini milletvekili, bakan yapmadı...
Gizli hesaplar açtırmadı...
Kaçak binalarda işgalci olarak oturmadı...
Muhalifleri susturmak için halkın önüne çıkıp, boykot çağrısında bulunmadı...
Kullandığı devlet gücünü, bireysel kavgalarına alet etmedi...
Savcılığa soyunmadı...
Ülkenin bölünmez birliğini, düşmana taviz vererek “sağlamaya” çalışmadı...
Binlerce kilometre ötelere gidip, yurdunda uygulayacağı politikalar konusunda kimseden talimat almadı...
Memurunu üç kuruş maaşa muhtaç edip, yolsuzluğa, rüşvete tenezzül eder hale getirmedi...
Hiçbir zaman “gizli amaçları” olmadı...
Dün “kara” dediğine, günü geldiğinde “ak” demedi...
Çevresini yalaka ve yardakçılarla doldurmadı; sofrasını, gezilerini sadece yandaşlarına değil herkese açık tuttu...
Ve asla... Geri adım atmadı...
Ölümünün 71’inci yılında hâlâ onu büyük bir özlemle anıyor ve arıyorsak; bunun nedeni sadece “yaptıkları” değil, aynı zamanda “yapmadıkları”dır...
Herkesin üç ismi olabilir...
Ama; kimse kolay kolay Mustafa Kemal Atatürk olamaz!
* Mustafa Mutlu / Vatan

++++++

Biraz soytarı, biraz dalkavuk
Hokkabaz güldürür, sihirbaz düşündürür. Peki ya şaklaban ne yapar?
Şaklaban biraz palyaço, biraz soytarı, biraz dalkavuk gibidir; çevresindekileri ve özellikle efendisini güldürüp mutlu etmek için her türlü komikliği yapandır.
Acaba bugün, yurdun hangi köşesinde hangi vali veya hangi belediye başkanı veya hangi garnizon komutanı, bir şeker tüccarının veya bir kumaş tüccarının desteğini alarak kimsenin aklına gelmeyen hangi “sürpriz” gösteriyle Atatürk’ün ölüm yıl dönümünü kutlayacak ve bu vesileyle anmış olacak?
Cumhuriyet Bayramı’nda Başbakan’ın İstanbul’daki daimi temsilcisi Muammer Güler, pastaya benzeyen büyük beyaz kutunun içinden Atatürk çıkartmıştı.
Bakarsınız 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız da Atatürk kuklasını beyaz bir çarşafın altında yürüterek halkımıza güzel bir sürpriz yapabilir. Böyle bir gösteri, kuşkusuz sihirbazlık mesleği açısından takdirle karşılanacaktır. Ankara’daki sürpriz ise çoktan belli oldu. “10 Kasım yas günü değildir; ölenle ölünmez” diyen Tayyip, altında kaldığı Kürt açılımını Meclis’e taşıyıp gündemi derleyip toparlamayı planlıyor; küçük de olsa başka bir sürpriz canını sıkabilir.
* Deniz Som / Cumhuriyet


++++++

Söyleyecek sözü olan çoktu
Büyük önderin Gençliğe Hitabesini bile güya alay etmek için bozan ve “tersanelerin işgal edilirse onlarla ortak olmaya çalış” diyen, bayraklar üzerindeki Atatürk resimlerine sinir olup “kim bu kalpaklı yahu” yazabilen, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının gazetelerde yer almasının ne kadar saçma olduğunu gururla açıklayanların sırtının sıvazlandığı bir dönem yaşıyoruz. Böylesi bir Türkiye sevgisizliği karşısında Atatürk’ün büyüklüğünü bir kere daha anlıyor insan.
* Can Ataklı / Vatan

Biz mi sana layık değiliz, sen mi bize fazlaydın 71 yıl sonra hala bunun cevabını arıyorum.
* Fatih Altaylı / HaberTurk

Başbakan’ın “Ölenle ölmeyiz” cevabı bir skandaldır. Erdoğan’ın 10 Kasım’ların ölüm
yıl dönümünden daha fazla bir şey olduğunu
bilmesi gerekir.
* Güngör Mengi / Vatan

Mustafa Kemal yaşasaydı Cumhuriyetimiz’e sahip çıkan aydınlarımızı sindirme, Türk ordusunu aşağılama tertip ve girişimleri devam ederken; pasif kalmakla yetinmeyip, söz konusu örgüt ve gazetecileri maşa olarak kullanan ABD’den övgüyle bahseden ve AB yanlısı tavırlar sergileyen generallerimizi görseydi; kahrından ölmez miydi sanıyor sunuz?
* Vural Savaş / Sözcü

Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin kilit taşıdır. Bir kilit taşını çeker gibi Atatürk’ü çekerseniz burası başka bir ülke olur.
* Zülfü Livaneli / Vatan

Onca uyarısı arasından bir tanesinin ön plana çıktığını görmekteyiz. Hangisi mi? Harici ve dahili düşmanlar. Bunlar, gemi iyice azıya aldılar. Ellerinde her türden matkap, ‘Devlet Gemisi’ni delik deşik etmekle meşguller.
* Burhan Ayeri / Akşam

Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece 13 yıl yönetti. Ve bu kısa süre içinde toplumun ana hatlarını, ana gelişme süreçlerini belirlemeyi başardı. Mustafa Kemal’in o günlerin imkânsızlık ve zorlukları içinde gösterdiği cesareti kendisinden sonra gelenlerin hiçbirinin neden gösteremediğini düşünürsek Mustafa Kemal’i daha iyi anlayabiliriz.
* Okay Gönensin / Vatan

“Memleketimizi bir sömürge haline getirmeye uğraşıyorlar. Halka şunları anlatmalıyız; kaçırılan fırsatlar, acı olaylar, bir tek nedenden doğmuştur: Yurdun ve ulusun bir avuç kişinin elinde yemlik olmasından ve ulusal egemenliğin işlememesinden...” Atatürk ne demiş, ne istemiş, bir de bugünkü
yöneticiler ne istiyor, ne yapıyor?
* Oktay Akbal / Cumhuriyet

Onu liderliğe taşıyan sayısız engel, sayısız kritik an var. Osmanlı onu mahkum ediyor. Mahkumiyet onun inadını pekiştiriyor. Osmanlı onu sürgüne gönderiyor. Sürgün onun ilham ve cesaretini perçinliyor.
* Yalçın Doğan / Hürriyet


++++++


Türk halkının en büyük sınavı
O’nun büyüklüğünü anlamak için sadece “Gençliğe Hitabe”sini okumanız yeterli... İktidarı elinde tutanlarla ilgili o gün söyledikleri harfiyen doğrulanmıştır. İktidarı ellerinde tutanlar o yüzden Atatürk’ü gözden düşürmek için ellerinden ne gelirse artlarına koymuyorlar.
Dünyada ilk ulusal kurtuluş savaşını vermiş bir ülkenin aydınları “ulusalcı” diye suçlanıp karalanıyorlar. Atatürkçüler ve cumhuriyetçiler her türlü sömürüye karşı çıktıkları için ABD ve AB ile onların içerdeki taşeronları tarafından imhaya çalışılıyor.
Atatürk ve Cumhuriyet ruhunu kaybettiğimiz gün ulus olma niteliğimizi de kaybedeceğiz... Bir büyük sınavdadır Türk halkı...
* Melih Aşık / Milliyet

++++++


Mozoleden de çıkarabilirler!
Malum şahıs, ABD ziyaretinde Obama’yla sohbet ederken, laf GDO teknolojisine gelmiş; Obama, “Ölüyü diriltebilecek hale geldik” demiş... Bizimki altta kalır mı, “Biz de 100 metreyi 3 saniyede koşan sporcular yetiştirebiliyoruz artık!”
Obama iadeyi ziyarete gelmiş, “100 metreyi 3 saniyede koşanları” görmek istemiş... Cingöz danışman devreye girmiş, “Obama’yı Anıtkabir’e götürelim, Atatürk’ü diriltemezse dünyaya rezil olur, diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!” Atatürk’ü 29 Ekim’de pastadan çıkarmıştı bu arkadaşlar... İster misin bugün de mozoleden çıksın!
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

++++++


İnanmalısınız; nehirler tersine akmaz...
Ne nehirler tersine akar, ne de geçen zamanın tersine dönme olasılığı var...
Görmüyor musunuz; Mustafa Kemal’in şapka devrimine kızanların dahi boyunlarında çiçekli kravatlar...
Dillerine bakın; isteseler de istemeseler de muasır medeniyeti savunuyorlar.
Ve sinsi sinsi de olsa demokratlar...
Bugün 10 Kasım...
O coşkulu, köpük köpük, dalga dalga, çağdaş cumhuriyet nehrinin kıyısına
koşmalısınız...
Bir avuç alıp çarpmalısınız yüzünüze, nehrin suyundan...
Böyle zamanlarda uyunmaz...
İnanmalısınız...
Nehirler tersine akmaz...
* Bekir Coşkun / HaberTurk

++++++


Darısı bugünkü hainlerin başına
“Tabutun arkasından tekbir sesleri, ilahiler ve hıçkırıklar yükseliyordu. Bütün millet ağlıyordu.
O vakit vicdanımla bir hesaplaşma yapma gereği duydum.
Sağlığında biz bu adama karşı “hürriyet ve demokrasi”
savaşı yapmıştık.
Büyük adamlar ancak ölümlerinden sonra anlaşılır.
Atatürk dün de büyüktü, bugün de büyüktür, yarın da büyük
kalacaktır.” (Zekeriya Sertel,
Hatırladıklarım)
“Benim veya başkalarının anılarını okuyanlar ne devlerin cüce haline geldiğini, nasıl mum gibi eridiklerini, kardan yapılmış aslanlar gibi bir kucak çamurdan ibaret kaldıklarını görmüşlerdir. Dev kalan kaç kişi var içlerinde?
Ömrüm boyunca tanıdıklarım arasında Atatürk’ten başka cüceleşmeyen dev yok.”
Hainler listesinde(150’likler) yer alıp sürgünde yaşayan amansız Atatürk düşmanı anlatmayı sürdürüyor:
“Bir Mustafa Kemal çıkıp milli şuur ve şerefimizi tazelemiştir. Atatürk ömrümüz boyunca bizi kan ağlamaktan kurtarmıştır.” (Refik Halit Karay, Bir Ömür Boyunca)
Sertel solcu komünist, Karay sağcı, padişahçı, halifeci. Zamanında Atatürk karşıtlığı yapmışlar. Ama ölümünden yıllar sonra yazdıkları kitaplarda birleşiyorlar:
“Atatürk büyük adamdı.”
Darısı bugünkü hainlerin başına!
* Emin Çölaşan / Sözcü

++++++


10 Kasım’ı da ranta dönüştürdüler
Taha Akyol ve Can Dündar kitaplarının reklamını yaptı...
Mehmet Altan, Atatürkçüler’i Bülent Ecevit ile vurmaya çalışarak büründüğü ölü sevici tavırla bir AB aferinini kovaladı.
E.A. “Benim Atatürk’ün aklına ihtiyacım yok” diyerek, söz konusu iktidar yalakalığı ise ne kadar “cengaver!”leşebileceğini gösterdi...
Evrensel’den Birgün’e, Milli Gazete’den Genel Yayın Yönetmeni başını dibine kadar kuma gömmüş olmasına rağmen Hürriyet’e kadar bütün gazeteler, öyle ya da böyle günün anlamına dikkat çekerken,
Taraf ve din istismarcısı küfürbazlar yine
Atatürk’ü anamadılar...
Cengiz Çandar “insan görmediği şeyi özlemez” diyerek bu toprağın bütün değerleri gibi Atatürk ile de gönül bağı olmadığını açıkladı. Bir “maşallah” ile “bayram harçlığı” alır artık ilk Brüksel ziyaretinde...
Günün rantçısı ödülü konsaydı, Star aday olabilirdi. Sürmanşete yerleştirdiği Diyap Ağa’lı Atatürk fotoğrafıyla, akılları sıra, 10 Kasım’ı Kürtçülük gününe dönüştürme açılımına
meşruiyet kazandırmaya çalışan Star
yöneticilerinin kapsamlı bir tarih dersine
ihtiyacı olduğu muhakkak.

++++++


Özel tarih saptırıcısı
Ülkenin “Özel Tarih” saptırıcılarından Ayşe Hür Hanım’ın yazdıklarını birlikte okuyalım:
“Mustafa Kemal’in imajını korumak için yapılan en müthiş icat ise 31 Temmuz 1951’de yürürlüğe giren 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun olmalı” (Radikal, 27/08/06).
Ayşe Hür gibileri tarih yazmayı sergiden seçmece karpuz almak sanıyorlar. Bunlar tarihçi değil.
AB ve ABD’nin açtığı biçki-dikiş kursundan geçmiş sertifikalı terziler.
* Özdemir İnce / Hürriyet

++++++


MİNİ YORUM
Editörden önce terapist al

Logosunda Atatürk olan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni, 10 Kasım’da “Konu sıkıntısı
çekmiyorum” ön savunmasıyla birlikte, melekler sözlüğünden bölümler aktarmış.
Ve bir “inanç editörü” aradığını duyurmuş.
“Din”in gelecekte önemli bir tartışma alanı olacağına şüphe yok.
Yine de bence Hürriyet’in inanç editöründen daha acil ihtiyaçları var. Mesela bir terapist!

Yazarın Diğer Yazıları