Buna tesadüf diyebilir miyiz. Biri denizden geldi biri karada bekliyordu
Yerin ve zamanın önemi yok aslında...
Sadece fotoğrafa bakıp boşu boşuna analiz peşine düşmeyin.
Masada şu vardı, bu yoktu...
Ne içtiler ne yediler...
Ne giymişler..
Kış mıydı yaz mıydı...
Niye gülüyorlardı.
Kime bakıyorlardı.
Yüzlerine düşen gölgeler ne anlam taşıyordu falan...
Bırakın, geçin bunları...
Hepimiz ikisini de yakından tanıyoruz.
Ele avuca sığmaz bunlar.
Hakan Aygün''den başlasak...
Orta yaş altı nereden bilecek kamarasından başını çıkarıp poyraza karşı türkü söylediğini.
Ama biz biliriz...
Biliriz elbet neler kotardığını ve yine kotarmaya yakın olacağını...
İşte onun için tesadüf diyebilir miyiz yıllar sonra gelen bu kavuşmaya...
Ya masasına oturduğu Fatih Portakal...
Ah, Ah... İzmir yetişmesi...
Öyle iki birayla demlenip bütün mevzuyu ortaya dökecek kadar saf değil elbet...
Ama bir şey var, bir şey konuşuyorlar işte...
Kafa kafaya vermiş medyanın iki deli kurdu...
Hayırlara vesile olsun!
Hayırlara vesile olsun...
Size bir nefes kadar yakınım. Medyanın Sicil Ameri Eray Erollu yazdı.