Buna kim cevap verecek?
ABD destekli Gürcü donanması 2000 sivil insanı öldürdüğünde neredeydiniz?
Başbakan mı ?
Dışişleri Bakanı mı?
İHH Yöneticileri mi ?
Kim? Kim?
İsrail’in barbarlığına nefret hisleri ile dolu olduğumu anlatmam için kelimelerin yetmediğini bilmeniz gerekir.
Peki aşağıda yazacağım 2000 ölüme ses çıkardık mı?
Başbakanımızın bir beyanatını okuduk mu? Dışişleri Bakanımızın tepkisini duyduk mu?
İHH’dan yardım konvoyunu bırakın , bir Ramazan Sepeti gibi olsa bir yardım girişiminde bulundu mu?
Gıyabı Cenaze namazı kılan oldu mu?
Daha doğrusu hiç haberi olan var mı?
Pardon olayı anlatmadan balıklama girdik.
7 Ağustos 2008 gecesi Gürcü kuvvetleri, Güney Osetya( çerkezya) ya saldırdı, 30.000 kişi yurtlarını terk etti ve 2000 kişi öldü. Bu 2000 kişi, yurtlarından kaçarken Gürcü Askerleri tarafından öldürülen sivil halk. Dikkat edin , SİVİL HALK. Bu saldırı tamı tamına 1,5 gün devam etti. Saldırı roketatar ve Grad füzeleri ile yapıldı.
Pekiiiii, bu fakir, profesörün taksi şoförlüğü yaptığı bu fakir Gürcistan, silahlar için paraları nereden buldu?
Veya Silahları nereden buldu?
El cevab, Amerika ,Ukrayna ve
Türkiye ! Şaşırdınız değil mi?
Evet Amerika, Ukrayna ve Türkiye’den.
Türkiye hava üssünden üniformalarına varıncaya kadar modernize ediyor.
Gazetelerin yazdığına göre Türkiye
Gürcistan’a; 4 adet savaş gemisi hediye etti. 3 milyon dolara varan hava üsü kurdu. Gürcistan’a yapılan yardımların toplam değeri 100 milyon dolar.
Peki biz ne dedik?
Aynen Irak’ta ÇUVAL olayındaki gibi ağzımızı açamadık.
Müzik NOTASI mı bu?
17 Ağutos 2009 da,Tecrit altında olan, aynen Gazze gibi, Abhazya’ya akaryakıt götüren bir Türk Tankeri, Türk karasularında Gürcü Donanması ( Bizim hediyemiz) tarafından durduruldu ve Gürcistan limanına çekildi.
Dikkat edin , Türkiye karasularında !
Mürettabat 24 yıl hapis istemi ile mahkemeye çıkarıldı,.
Devreye haftalar sonra Türkiye girdi de 15-20.000 dolar para cezası ile mürettabat kurtarıldı.
Gemi halen Gürcü limanında.
Potamya Gürcüce değil miydi?
Pardon? Şimdi , bana cevap verin bakalım, neredeydi o zaman Başbakanımız?
Neredeydi Dışişleri Bakanımız?
Neredeydi İHH?
Nerede?
* Cabir Ertuğ / Beyaz Gazete
+++++
İsrail’in Gazze’ye giden konvoya baskın yapmasının yanlışlığını tartışmak bile manasızdır. Ancak şu da acı bir gerçektir ki biz eli kanlı terörist başına tepki olur diye dokunamazken; teröristlere meclisimizi açarken, vatan hainlerinin açıkça devlete millete sövmesini tehdit etmesini izlerken, İsrail, bölgedeki politikaları için en ufak bir tehlikeyi bile göz ardı etmeyerek ve hiçbir sınır tanımayarak nasıl devlet olunur noktasında bize de acı bir ders vermiştir.
* İsmail Özer
+++++
Refahiye’yi kapatanları unutma
Birinci Dünya Savaşı’na doğru küçük bir gezinti yapıyoruz zihnimizde.
11 Haziran 1916...
Mekke’deyiz.
İngilizler değil silahı doğrultan ’bize verin şehri’diye, Fransızlar değil ’defolun buradan’ diyen.
Din kardeşi dediğimizden geliyor, onlarca yıl ekmeğini yediğine, isyan!
Şerif Hüseyin denen bir çapulcu çıbanın başı. Cephede moraller tükeniyor gittikçe, Halifeler Şehri Bağdat’ın da İngilizlere düşmesiyle.
Çöküş geliyor Kudüs’ün de elimizden çıkmasıyla.
Osmanlı’nın Kudüs Valisi İzzet Bey bedbaht kaderine lanet ediyor, nasıl olur da teslim eder Kudüs’ü kafirlere.
“Direnmeli!” diye bile geçiriyor belki aklından sadece elindeki bir avuç askerle.
Ya zarar gelirse camilere, ya şehri alacağım diye basarsa kafirin pis botları Mescid-i Aksa’ya.
Ses yok İstanbul’dan, haberleşme bitik, imdat çağrıları duyulmuyor ve bir çekiç darbesiyle paramparça edip telsizini gidip İngilizler’e teslim ediyor şehrin anahtarını.
Gözleri dolu belki de uzatırken anahtarı İngiliz generaline. Fakat tek bir şekilde avutuyor kendini ve teminat istiyor İngilizlerden bunun için: ’Dini binalar tahrip edilmeyecek.
Aklının ucundan geçiriyor çünkü torunlarının burayı tekrar teslim alacağını.
Çünkü onlar Osman’ın, Murat’ın, Fatih’in, Yavuz’un torunları olacaklar, aklında en ufak şüphe yok. Belki de bakışları mıhlanıyor generalin arkasında durup da içten içe sevinen Araplara.
Hadi tam zamanı diyor, biliyorum ihanet etmezsiniz siz bize, biz biriz hepimiz Allah yolunun savaşçılarıyız daya artık şu silahı generalin kafasına da gidip kılalım şükür namazlarımızı zafer için yüce Yaradan’a.
Ama tık yok onlardan.
Saniyeler saatler gibi İzzet Bey’e.
Beklediği tepki gelmiyor bir türlü. Gelmedikçe doğacaklar için dua ediyor ve af diliyor Huda’dan olanlar için.
Araplar mağrur, zafer onların İngilizlerle beraber.
Ve dönüyoruz bugün...
İsrail zafer sarhoşu, çünkü istediklerini yaptılar ve tepki olarak sadece bir iki fiyakalı söz işittiler.
ABD mağrur, çünkü beslemeleri bile bu kadarını yapabileceğini gösterdiyse kendisi neler yapar biliyor dünya artık. Zaten bu değil mi BM kınama kararına ret oyu veren üç ülkeden biri olmalarının sebebi.
Araplardan ses yok.
Pişman olduklarından emin herkes ama belirtmekten de bile acizler.
Türkler o kadar yol tepip gelirken, henüz dün Refahiye sınır kapısını açan Mısır değil mi?
Ya biz ne hissediyoruz?
Üzgün müyüz kayıplar yüzünden, yoksa sevinçli miyiz inadımızı gösterdiğimiz için?
Peki pişman mıyız acaba merak ediyorum Konya semalarında İsrail uçakları uçuş talimi yapabildikleri için?
* Mustafa Yiğit
+++++
Çiller kadar olamadılar
Bundan yıllar önce Tansu Çiller Başbakanlığında Kardak krizini hatırlıyorsunuz? Beğenmediğiniz Tansu Çiller gereğini yapmış ve kayalıklara çıkan Yunan askerlerini kararlı tutumuyla geri püskürtebilmişti!
Stratejik müttefikimiz dediğiniz Amerika, dünyanın öbür ucundan gelerek Irak’ı işgal edebilmişken...
Rusya, topraklarıma müdahale var diyerek dünyanın gözü önünde Gürcistan’ı işgal edebiliyorken...
Dost olmaya çalıştığınız Ermenistan, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini işgal etmişken...
Siz, hala komşularla sıfır sorunlu bir ilişki kuracağım iddiasıyla gün geçirirseniz, her gün şehit haberleri gelmeye devam edecek, arkasındayız dediğiniz Filistin’e giden yardım gemilerine bile güvenli seyir sağlayamazsınız!
Bu durumun müsebbipleri sizlersiniz sevgili iktidar sahipleri!
* Abdurrahman Akın
+++++
Savaş suçluları
2 Haziran’da İskenderun’da şehitlerimiz için, ellerimizde Türk bayrakları ile çok katılımlı bir yürüyüş yaptık. İskenderun’daki irili ufaklı bir çok parti de bizim yürüyüşümüze katıldı (AKP ve Kürtçülerin partisi hariç). Hatta davet bildirilerini Yeni Parti’nin İskenderun ilçe başkanı Arzu hanımla birlikte dağıttık. En ön sırada CHP ve MHP’li ilçe başkanları, belediye başkanları ve sivil toplum örgütleri.. 1 Haziran’da yapılan yani bizim yürüyüşümüzden bir gün önce yapılan Filistin gösterisinde ise bizimle görmediğimiz insanlar vardı. Evet Gazze’de ezilenler Müslüman. Onlara yardıma giderken İsrail askerleri tarafından katledilen insanlar da Müslüman. Ama Irak’ta, Kerkük’te, Telafer’de katledilenler kimdi?.. O masumlardan hiç bahsetmiyorlar bile. Daha bir kaç gün önce şehit olan 6 fidanımızın esamesi bile okunmuyor.. İskenderun’da bir papazı öldürdüler. Anlaşılıyor ki bu işi daha çok karıştıracaklar. Sizin “Savaş suçluları” yazınızı herkese tavsiye ediyorum. Devletler hukukundan,Türk ceza hukukundan haberi olmayan ve dış siyaseti iç siyaset zanneden insanlar tarafından idare ediliyoruz..
* Öner Çetinkaya / İskenderun
+++++
Terörist İsrail’in uygulamasına seyirci kalmayan devletlerin ve insanların Gazze’yi, Filistin’i görüp de Doğu Türkistan’daki, Kerkük’teki ezilen mazlum ve masum soydaşlarımızı görememelerine üzülüyorum. Kendilerinden aynı hassasiyeti Doğu Türkistan’da da, Kerkük’te de göstermelerini bekliyorum. Dün bunu başaramadık ama yarın bunu başarmak zorundayız. Eğer mazlumun ve masumun yanındaysak.. Aynı hassasiyeti göstermek zorundayız...
* Reyhan İşeri
+++++
Cinayete teşvik ediyorlar
Hürriyet gazetesinde Eyüp Can’ın 2 Haziran’da yazdıklarından Hakan Albayrak’ın düşündüklerini öğrenebiliyoruz: “Cenab-ı Hakk’ın bizi büyük bir devrimde enstrüman olarak kullandığını iliklerime kadar hissediyorum.” Ölen Türk aktivistlerden birini Ahmet Altan 3 Haziran 2010 tarihli Star’da bakın nasıl anlatıyor: “Ali Haydar Bengi’nin henüz 39 yaşında ve dört çocuk babası olduğunu görünce adeta sendeledim... Gazze için giderken en büyüğü 15 yaşındaki Mehunur olmak üzere, 10 yaşındaki Semanur ve 5 yaşındaki ikizler Muhammed ve Senanur ile dul bir eş bıraktığını gördüm. Şaşırdım... Mısır’daki El Ezher Üniversitesi mezunu Bengi’nin yola çıkmadan önce ailesine şehit olacağını belirtip, ” rüyamda şehit olacağımı gördüm “ diyerek helallik aldığını öğrenince ürperdim. Bengi’nin geçtiğimiz yıl umreye gittiği ve umrede Gazze şehitlerinden olmak için dua ettiğini okudum.”
(...) Türkiye’deki ortam ne yazık ki sürekli olarak bu tür düşünceleri besliyor ve dini duyarlığı yüksek insanları bu tür eylemlere sürüklüyor. Burhan Bozgeyik adındaki yazarın 27 Eylül 2007 tarihinde Milli Gazete’de yazdığı yazının başlığı neydi biliyor musunuz?
“Ehl-i Kitab Tarafından Öldürülene, İki Şehit Sevabı Var” Yazar yazısında bu iddiayı bir hadise dayandırıyor ve Hristiyanlar ile Yahudilerin yüzlerce yıl boyunca nasıl olumsuz işler yaptıklarını anlatıyor. Bu türlü düşüncelerle beslenen insanlar da ne yazık ki hep böyle eylemlere imza atıyor.
* Murat Yıldırımoğlu
+++++
Büyük devlet olabilmek
Acaba Sayın Hükümet İsrail’i protesto etmek için sokaklara dökülen, İsrail temsilciliklerini taş yağmuruna tutanlar için de aynı şeyi düşünüyor mu? Yoksa bunu daha da teşvik ederek, yeni bir ”van minut“ nasıl yaratabiliriz diyerek, gemi şehitleri üzerinden siyasi rant sağlamanın yollarını mı arıyor?
Bugüne kadar PKK saldırılarını bir iki cılız açıklamayla geçiştiren başbakan bu olay üzerine ateşli bir konuşma yapmıştır.”Türkiye’nin büyük devlet olduğunu, Düşmanlığımızın şiddetli olduğunu, bizi başkalarına benzetmemelerini“söylemiştir.
Camdan akan yazıları yüksek sesle okuyarak ”büyük devlet“ olunabilir mi? Elbette ki hayır.
Büyük devletin gemilerine, küçük bir devlet saldırma cüretini gösteremez, gösterdiği takdirde anında karşılık bulur.
Büyük devletin kışlalarında askerleri, sokaklarında polisleri sürekli olarak şehit edilemez. Büyük devlet bunu yapanları farenin deliğine girseler bulur ve hesabını sorar.
Sadece son bir ay içerisinde 23 askeri şehit,33 askeride gazi olan devlet gereğini yapmadan büyüklüğüne kimseyi inandıramaz. Sadece asarız, keseriz demekle büyük olunmaz.
* Settar Kaya
+++++
“Tuzu kurular” ölmez
Ne demişti Sayın Arınç?
”Zaten gidenler hep Anadolu çocukları. Filan ilçeden filan köyden, filan kasabadan, TUZU KURU OLANLARIN BÖYLE BİR DERDİ YOK TÜRKİYE’DE. Onlar çok rahat. Bir çaresini buluyorlar, evlerine en yakın yerde sevgili çocuklarının askerlik yapmasını temin ediyorlar. Ama Anadolu çocuğu neresiyse siz onları el üstünde götürüyorsunuz, otobüslere koyuyorsunuz, onları teşvik ediyorsunuz, alkışlıyorsunuz ama bir sene boyunca ’oğlum acaba sağ gelecek mi’ diye arkasından korkuyla bekliyorsunuz... (Vatan - 12 Ekim 20009)
Bülent Arınç bu açıklamayı yaparken, çevresine hem de en yakınlarına baktı mı? Kimlerin “aslan parçası (!)”, “hanım evladı” çocukları, nerelerde ve hangi koşullarda askerlik yaptı?
(...) “Torpil var” iddiasını ortaya attığına göre, Bülent Arınç’ın; “tuzu kuruların” kimler olduğu ve oğullarının “torpil” sayesinde nerelerde ve hangi koşullarda askerlik yaptığını da örnekler vererek açıklaması gerekmez mi?
* Burhan Özbey / E. Tef. Krl. Bşk-Köşe Yazarı
+++++
Bu ne hassasiyet
Tabii ki İstiklal Marşı hassasiyetimiz var. Ama Hadise güzel dilimiz dururken ülkemizi İngilizce bir şarkıyla temsil ederken kendisini şu anda eleştirenler nerede idiler? Yani milli değerlerin bazılarına hassasiyet gösterip bazılarına burun kıvıramazsınız. İstiklal Marşımızın doğru okunmasına gösterdiğimiz hassasiyeti neden Türkçe’de göstermedik. Eğer gerekli tavrı koyabilseydik
Ne Sertap Erener, ne Sibel Tüzün, ne Kenan Doğulu, ne Hadise ne de MaNga yarışmaya İngilizce şarkıyla katılamazlardı. Ne demişti ulu önder:Türk demek Türkçe demektir.
* Av. Selahattin Sekban / Trabzon
+++++
MİNİ YORUM
Zihinsel tehcir
Kaç gündür ne tehditler ne hakaretler... İsrail’de yaşamaya layık görüyorlar bizi(!) Hep yaradılanı yaradandan ötürü sevip hem de yaratılan bir coğrafyayı “yeryüzü cehennemi” saymak nasıl oluyor anlamıyorum. Ama zihinsel bir tehcire pabuç bırakacak olsaydık, nasıl kin ve nefret yüklü olduğunu iyi bildiğimiz bir güruhu karşımıza almaz, Türk bayrağını bırakıp, Filistin bayraklarıyla yanlarında saf tutardık değil mi? Bunu yapmadığımıza göre!..