Bülent Arınç’ın korkudan titrediği an
Dostlukların pazarda satıldığı günlerde gerçek anlamda dost diyebileceğimiz insanların sayısı ne kadar da azalmış. Allah eksikliğini vermesin onlardan biri İzmir’den Hüsmen Kırkpınar aradı. “Şu Bülent Arınç’ın boru boru konuşmalarına cevap verecek biri yok mu?” diye sitem ettikten sonra “Darbe ve İnfaz kitabından 112. sayfayı yazsan yeterli. Şimdi demokrasi kahramanı geçinen Bülent Arınç’ın 12 Eylül mahkemelerinde korkudan titrediğini hatırlat da makamlarından güç alanların foyası meydana çıksın” dedi.
Darbe ve İnfaz adlı kitabım neredeyse bir yıl önce yayımlandı. O eseri meydana getirebilmek, Ege davasından ilginç anekdotlar toparlamamda başta MHP İzmir eski İl Başkanı ve Milletvekili Yusuf Kırkpınar olmak üzere Hüsmen ve Kenan Kırkpınar’dan çok destek aldım.
Üçüncü baskısı yapılan Darbe ve İnfaz’ın 112. sayfasını açıp okumaya başladığımda olayları bire bir yaşayan avukat Cemal Çakmak geldi gözlerimin önüne. Belgesel araştırması sırasında Çakmak’ın anlattıklarından kanım donmuştu.
Talat Aydemir’in başarısız darbe girişiminden sonra Harp Okulu’ndan atılan Cemal Çakmak daha sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş. Öğrencilik yıllarında MHP Zeytinburnu İlçe Başkanı Mustafa Günaydın’ın teşviki ile sendikacılığa başlamış. Okul bitince de memleketi Erzincan’da avukatlık yaparken 1977 yılında TARİŞ Genel Müdürü Aydın Tansel’in ricası üzerine İzmir’e gelip bu kurumda iş başı yapmış. O yıllarda TARİŞ malumunuz sol örgütlerin işgali altında. Ecevit’in azınlık hükümeti kovmuş Çakmak’ı. O da Celal Biçer’in bürosunda avukatlığa başlamış. Derken 12 Eylül darbesi olmuş. Darbecilik suçlamasıyla Harp Okulu’ndan atılan Cemal Çakmak, 12 Eylül duruşmaları başlayınca “Darbe mahkemelerine meşruluk kazandırmamak” için duruşmalara katılmayı reddetmiş. Lakin işkence gören genç ülkücülerin ailelerinin ricasını kıramamış. Nitekim Manisa ÜGD davasında işkence ile ifadesi alınan ülkücülerin davasına girmiş. İşkence iddialarına karşı hakim, adı geçen polisleri çağırıp “Siz bunlara işkence yaptınız mı?” diye sormuş. Tabii ki yapmadık cevabı gelince Avukat Çakmak hışımla ayağa kalkıp, “Bu mahkemelerdeki anlayış bana Ortaçağı hatırlatıyor. Ortaçağın engizisyon mahkemelerinde bilindiği gibi itham asıldı. Sanık suçsuzluğunu ispat etmek zorundaydı. Ben o tarihlerin çok geride kaldığını sanıyordum. Engizisyonda insanlık dışı işkenceler yapılıyordu. Tarih bu hatadan döndü. CMUK’ta artık itham asıl değildir. İddia makamı sanığın suçlu olduğunu delillerle ispat etmek zorundadır. Ben bu mahkemede ne yazık ki bunu göremiyorum” diye savunma yaparken hemen yanı başındaki meslektaşı masanın altından Çakmak’ın cübbesini çekiştirerek, “Ne yapıyorsun? Mahkemeyi suçlar haldesin. Bu gidişle başımızı derde sokacaksın. Seninle beraber bizi de içeri tıkacaklar” der.
Evet, yanı başındaki meslektaşının cübbesini tir tir titreyerek çeken avukat bugünün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan başkası değildir.
Darbe mahkemeleri karşısında o gün tir tir titreyen Bülent Arınç’ın “O devir bitti...” sözlerindeki samimiyeti sorgulamak gerekmez mi?
Doğru, Bülent Arınç Manisa’daki bazı ülkücülerin davalarında avukat olarak görev yapmıştır. Bugün de bazı internet siteleriyle beraber yandaş medyada, ülkücülerin avukatlığını yaptığı yolunda haberler çıkıyor. Bir kaç fotoğrafla Arınç’a destekten filan dem vuruluyor.
Bizim oralarda “Tarlada eli olmayanın harmanda yüzü olmaz” derler. 12 Eylül darbesinin mahkemelerinde hukukçu olarak, avukat olarak tavır koyamayan Bülent Arınç’ın 28 Şubat’ta da tavrına rastlayamadık. Bugün Başbakan Yardımcılığı makamının verdiği güç ile darbe karşıtı, demokrat rollerini de hiç inandırıcı bulmuyorum. Nitekim, o davalarda ülkücü Cemal Çakmak gibi avukatlık yapanlar da mahkeme kararlarında “Belki de kendisinin yetiştirdiği, şartlandırdığı militanlar” diyerek savunmayı çürütmeye kalkışırken, kararın 15. sayfasında savunma yapan Cemal Çakmak ile ilgili suçlamalar var iken Bülent Arınç’a dair tek satır yoktur.
Silivri’de yeniden başlayan mahkemelerin 12 Eylül darbe mahkemelerini mum ile arattığına dair ciddi iddialar var. Arınç ile ilgili konular burada bitmedi, Ege davasından inciler ile Cemal Çakmak, Hüsmen ve Yusuf Kırkpınar’ın görüşlerine devam edeceğim...