Bulanık'ta devlet yok mu?
Anayasaların verdiği görev ile devletin birinci görevi, vatandaşın can ve mal güvenliğini savunmaktır. Bizim memlekette bazılarına, “Türk Tanımı” battığı için, sık sık gündeme getirilen anayasanın değiştirilmesi halinde bile, devletin görev hükmünün ortadan kaldırılması akıllara bile getirilemez.
Gerginlikten prim kazandığını sananların, sağduyu çağrılarının ne denli samimiyetsiz olduğu ortaya çıktı. Terör örgütünün yönlendirip, hükümetin göz yumduğu ayaklanmalar esnasında beklenen ne yazık ki oldu. Muş’un Bulanık ilçesinde kan döküldü.
Borçlarını ödeyebilmek ve evine ekmek götürmek isteyen esnaf, terör örgütüne boyun eğmeyerek dükkânını açtı diye linç edilmek istendi. Kapısının önündeki arabasını ve iş yerini yakmak isteyenlere karşı, devletin koruyamadığı vatandaş elini kana buladı. Peki ya, onu gözaltına alan kolluk güçleri, arabası ve işyeri yakılırken neredeydi? Dolayısıyla devletin en olmadığı yerde, hukukun yazılı kurallar manzumesi olmaktan öte anlam taşımadığı ortaya çıkmıyor mu?
Sonuç olarak bu olayı tasvip etmemekle beraber nefsi müdafaa durumunda kalan vatandaşımıza uygulanacak hukuku da merak ediyorum? Sadece baba ile oğlu değil, 65 yıldır Bulanık’ta bulunan ailesinin, sülalesinin de devlet erki tarafından korunup gözetlenmesini de merak ediyorum tabi. Bu olaydan sonra Bulanık’ta yaşaması mümkün olmayan bu insanlar çoluk çocuğunu toplayıp başka bir şehre göçmesi de bir nevi tehcir değil midir? Evlerini dükkânlarını satmaya fırsat bulamadan, doğup büyüdükleri memleketlerini terk etmek zorunda kalan bu aileye açılım paketinden devlet yardımı çıkacak mı?
Muş’ta cereyan eden olayın binlerce örneği yaşanmıştır bölgede. Diyarbakır, Van, Siirt, Şırnak, Batman, Hakkari gibi illerimizde “Allah devlete zeval vermesin” inancıyla devlete inanıp, terör örgütüne boyun eğmeyen on binlerce vatandaşımızın akıbeti Bulanık’taki Bilen ailesi gibi olmuştur ve olmaktadır. “Malı batsın canımızı kurtaralım” diyerek batı illerine göçmek zorunda kalan bu insanlar bir taraftan büyük şehirlerde ekonomik terörle mücadele ederken, diğer taraftan terör örgütünün takip ve tehditleri yüzünden zor günler yaşamakta ve devlete olan inanç ve güvenleri yok olmaktadır.
Başımızı dikkatlice sağa sola çevirdiğimizde, son 20 yılda doğudan gelip yerleşmeye çalışan bu ailelere her yerde rastlarız.
Lafa gelince köy boşaltmalardan, zoraki göçlerden dem vuran dönme, devşirme tayfası her daim olduğu gibi, “provokasyon”dan bahsedip öküz altında buzağı aramaya koyuldu.
Yok efendim Turan Bilen daha önce MHP ilçe başkanlığı yapmış... Yok efendim JİTEM’ciymiş gibi gerçeği göz ardı etmek için didinip duruyorlar. Yakında Ergenekon üyesi bile ilan ederlerse şaşırmayın. Ortada ciddi bir gerçek var. Devlet vatandaşın can ve mal güvenliğini sadece dağlarda değil, şehir merkezlerinde de sağlayamamaktadır. Bana göre, hukuken suç işlemektedir. Bundan devleti yönetmekle görevli olan AKP hükümeti sorumludur.
Devlet, kürsülerde laf etmekle, kuru demeçler vermekle yönetilmez. Devlet, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlar. Bunu Beyoğlu’nda, Dolapdere’de, İzmir’de, Hakkari’de, Diyarbakır’da, Muş’ta, Bulanık’ta gerçekleştiremeyen iktidarın “devlet politikası” dediği açılımla beraber, siyasi tarihe gömüleceğinin işaretleri de görülmektedir.