Bu yazıyı sıkılmanız pahasına okuyun

- Vali, ilde devletin ve hükümetin temsilcisi ve her bakanın mümessili ve bunların idari ve siyasi yürütme vasıtasıdır.
- Valiler, ilin genel idaresinden her bakana karşı ayrı ayrı sorumludur.
- Vali, kanun, tüzük, yönetmelik ve hükümet kararlarının yayınlanmasını, duyurulmasını ve uygulanmasını sağlamakla, ayrıca bakanlıkların talimat ve emirlerini yürütmekle ödevlidir.
- Kanun, tüzük, yönetmelik ve hükümet kararlarının verdiği yetkiyi kullanmak ve bunların yüklediği ödevleri yerine getirmek için valiler genel emirler çıkarabilir ve bunları ilan ederler.
- İlin her yönden genel idare ve genel gidişini düzenlemek ve denetlemekten sorumludur.
- Vali, devlet gelirlerinin tahakkuk ve tahsilini ve ödeme işlerinin muntazam bir şekilde yapılmasını ve gelir kaynaklarının gelişmesini sağlamak için tedbirler alır ve uygular.
- Vali, devlet, il, belediye, köy ve diğer kamu tüzel kişiliklerine ait genel ve özel mülklerin yangın ve benzeri tehlikelere karşı korunmasını, iyi halde tutulmasını, değerlenmesini sağlayacak tedbirlerin uygulanmasını ilgililerden ister ve
denetler.
- Vali, Cumhuriyet Bayramı’nda ilde yapılacak resmi törenlere başkanlık yapar ve tebrikleri kabul eder.
- Vali, ceza ve tevkifevlerinin muhafazasını ve cumhuriyet savcısıyla birlikte hükümlü ve tutukluların sağlık şartlarını gözetim ve denetimi altında bulundurur.
- Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır.
- Memleketin sınır ve kıyı emniyetini ve sınır ve kıyı emniyetiyle ilgili bütün işleri, yürürlükte bulunan hükümlere göre sağlar ve yürütür.
- Vali, memur ve müstahdemlerin çalışmalarına nezaret eder.
- Teşkilatın işlemesini denetler.
- Uyarma, kınama ve beş günlüğe kadar aylıktan kesme cezaları vererek uygular.
- Valiler, kamu görevlilerinin yaptığı muamelelerden şikayet edenlerin müracaatlarını tetkik eder; memurun haksız veya kanunsuz muamelelerini görürse hakkında kanuni muameleye başvurur.
- Valiler, il içinde, denetim ve teftişleri altında bulunmayan bütün daire ve müesseselerdeki yolsuzlukları ilgili makamlara bildirirler.
- Valiler, her yıl münasip gördükleri zamanlarda ilin bütün ilçe ve bucaklarını ve sırasıyla programa alınan köylerini ve il içindeki teşkilatı teftiş ederler. Halkın dilek ve ihtiyaçlarını yerli yerinde gözden geçirerek gereğini yaparlar.
- İlin idari, mali, ekonomik, kültürel, sağlık ve sosyal durumu ve hükümetçe alınmış bulunan karar ve tedbirlerin sonuçları ve bunların halk üzerindeki etkileri hakkında yıl sonunda veya lüzum gördükleri sair zamanlarda ilgili bakanlıklara rapor verirler.

***


Üşenmedim; 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 9 ile 26’ncı maddeleriyle düzenlenen ’VALİLERİN GÖREV VE YETKİLERİ’ni tek tek yazdım... Siz de beni kırmadınız ve pazar tatilinizi berbat etmek pahasına, bu soğuk ve bozuk kanun cümlelerini, oflaya puflaya da olsa okudunuz.
Şimdi hepinize soruyorum:
Valinin, yukarıda saydığım görevleri arasında, Emniyet Müdürü ile birlikte esnafı ziyaret edip, iktidar partisi için oy istemek gibi bir görev gözünüze çarptı mı?
Çarpamaz; çünkü böyle bir
görev yok!

***


Gözümüz kulağımız şimdi Bitlis Cumhuriyet Başsavcısı’nda ve seçim döneminde görev yapan “tarafsız” İçişleri Bakanı’nda: Bakalım; hafta içinde esnaf ziyareti yaparak iktidar partisi için oy isteyen ve bu yüzden kent halkının galeyana gelmesine neden olan Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz ile İl Emniyet Müdürü Halil İbrahim Doğan hakkında ne gibi bir işlem yapacaklar?
Mustafa Mutlu / Vatan

+++

Anayasacılara iki kritik soru

Bir daha ve genişleterek sormak istiyorum.
Mevcut anayasaya göre “Anayasa’nın ilk üç maddesi değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez.”
AKP sözcülerine göre ilk üç maddenin “değişmezlik” tabusu değiştirilebilir.
Şimdi bu durumda, yeni anayasa yazılırken, eskisi kaldırılmadığı için yürürlükte olacak. O halde yeni anayasa maddeleri mecliste tartışılırken, ilk üç maddede de değişiklik yapılacaksa, bu bir anayasal suç olmayacak mı?
Hukuk buna ne diyor?
Geçelim ikinci bölüme; diyelim ki görüşmeler sırasında kimse bu konuda müdahil olmadı ve yeni yazılan anayasa 330’un üzerinde oyla kabul edildi ve referanduma gitti.
Referandumda ise halk “hayır oyu” verdi.
Bu durumda yeni yazılan anayasa yürürlüğe girmeyecek ve eskisinin hükmü devam edecek.
Ancak ortada şöyle bir durum var; mevcut anayasaya rağmen anayasanın ilk üç maddesi değiştirilmek istenmiş olacak. Yani bir anayasa suçu işlenmiş olacak.
Değişiklik için teklif veren ve oylamada evet oyu kullananlar “anayasal suç” işlemiş sayılabilecek mi?
Küçük bir hukuk sorusu?
Anayasacılardan mantıklı cevap lütfen.
Can Ataklı / Vatan

+++

Bursalı gençten Arınç’ın mektubuna mektup:

Anca gidersin a benim hüsn-ü mübarek abim

AKP Bursa adayı Bülent Arınç’ın bu seçimde ilk kez oy kullanacak Bursalı gençlere gönderdiği, “Değerli kardeşim, bu mektubu Bursa doğumlu bir ağabeyiniz olarak yazıyorum” diye başlayan... Ve tabii oy isteyen mektubunu Emin Çölaşan dün köşesinde yayımladı. Biz de bugün Bursalı gençlerden birinin Arınç’a gönderdiği, bir kopyasını da arkadaşımız Fahrettin Fidan’a faksladığı cevabi mektubunu yayımlıyoruz.
“Değerli abim. Ben de bu cevabı, üç yıldır iş arayan, çaldığı her kapıdan nasihat alan Bursalı bir kardeşiniz olarak yazıyorum. Benim gibi milyonlarca kardeşin iş diye kıvranırken senin oğlan maaşallah mezun olur olmaz iş buldu. Hükümetteki arkadaşlarının oğulları neyi tuttuysa altın oldu...
Çocukları bırakıp babalara gelirsek... Benim peder SSK emeklisi... Ayda eline geçen net 812 lira 40 kuruş. Biraz fazla zam istediklerinde, aman azar, diyorsunuz. Şeyini şey ettiğimin bu enflasyonu neden sizin maaşlara okkalı zamlar gelince azmıyo da garibanın üç kuruşluk maaşına gelince azıyo be abicim? Kimsenin maaşında gözümüz yok. Geçenlerde söylediğin gibi milletvekili maaşları da AB seviyesine çıkartılsın. Çıkartılmasın diyen münafıkların! gözü çıksın da... Sizin bu yaptığınız birazcık! rabbena hep bana, olmuyor mu? Bi gün de o mübarek ağzından, işçinin, memurun, emeklinin maaşları AB seviyesine çıksın lafı çıkmayacak mı. Çıksın, dişimi kırmazsam şeyini ettiğinin şeyi olayım abicim!
Netice -i kelam. Kardeşinin bu lafını hiç unutma, bi kenara koy. Yolun açık olsun, anca gidersin, a benim hüsn -ü mübarek abim!”
Melih Aşık / Milliyet

+++

İtiraf etme sırası size de gelecek

Mehmet Ali Birand itiraflarda bulundu.
- “Biz darbelere destek vererek büyüdük” dedi.
- “Darbecilik bizim genlerimizde var” dedi.
- “Merkez medya askerden medet umdu” dedi.
Ortalık karıştı tabii...
Kimi bu çıkışa hak verdi, kimi de “Kendi adına konuş Birand” diyerek inceden ayar verdi.

***


Şunun farkındayım:
’İtiraf etmek’ile ’gücü elden kaçırmak’arasında bir bağlantı var.
Güçlünün, gücü elinde bulunduranın, hükmedenin aklının ucundan bile geçmez itiraf etmek.
Ancak düşüşe geçenler, gücü elinden kaçıranlar, hükmederken hükmedilen konumuna düşenler itiraf ederler.
’İtiraf ediyorum’ başlıklı manifestolar attırmak, egemenlerin işi değil, egemenliği elinden kaçıranların işidir.
Tunç yasa şöyle işler:
“Yükseklerdeyken burnundan kıl aldırma / Gücünü bir parça yitirince başla itirafa.”

***


Madem böyle bir ’tunçtan yasa’var.
O halde gün gelecek, bu tuhaf ve acımasız yasa, ’muhafazakâr demokratlar’için de işleyecek.
Kaçınılmaz olarak...
Bugün Mehmet Ali Birand’ın itiraflarının üzerine mal bulmuş mağribi gibi atlayanlar, yarın kendi ’itirafnameleri’ile çıkacaklar karşımıza...
- “Çok yanlış yaptık” diyecekler.
- “28 Şubat’ta bize yapılanların aynısını biz de onlara yaptık” diyecekler.
- “MİT’ten elimize ulaşan belgeleri manşetlere çaktık” diyecekler.
- “Polisten servis edilen görüntülerle habercilik yaptık” diyecekler.
- “Arkadaşlarımızı ’Sizi gözaltına aldırırız ha’diye tehdit ettik” diyecekler.
- “Hükümet destekçiliğinde çok ileri gittik” diyecekler.
- “Basılmamış bir kitabın toplatılmasına bile destek verdik” diyecekler.
- “Özel yetkili savcılar gibi davrandık” diyecekler.
Tabii arada...
“Ama bütün suç bizim değildi, Tayyip Bey de hiç eleştiri kabul etmiyordu, ne yapalım, biz de ekmek parası için kendimizi tehlikeye atamadık, sesimizi çıkarmadık” türü, yapıp ettiklerini mazur gösterecek bağışlanma cümleleri kuracaklar.
Yani bütün sorumluluğu şimdi karşısında hazır ola geçtikleri Tayyip Erdoğan’a yükleyecekler.
Ahmet Hakan / Hürriyet

+++

Anadolu’yu vermeyeceğiz...

Anadolu’nun dört bir yanından geldiler...
Yürüyerek...
Her birisinde bin
yürek...
Yanlarında develeri, kuzuları, köpekleri...

***


Dağdan inen dere adına...
Yayladaki toprak adına...
Ormanın ağacı...
Dağın karı...
Gölün sazı...

***

Cumhuriyet tarihimizin en büyük “çevreci” hareketi bu...
Trakya’dan, Karadeniz’den, Doğu’dan, Güneydoğu’dan, Toroslar’dan, Ege’den, Türkiye’nin dört bir ucundan başlayan ve haftalar süren yürüyüşün adı:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz...”
Amaçları çevre katliamını Ankara’ya anlatmaktı...

***

Ama Ankara’ya sokmadılar onları... Gölbaşı girişinde polis yollarını kesti... Bir tarlada bekliyorlar, etrafları sarılı...

***

Niçin?..
Çünkü yağmacı açısından sıra; Anadolu’nun deresini, ormanını, koyunu, dağını, yaylasını, suyunu, toprağını, altını, üstünü çalmaya gelmişti...
Talan çoktan başladı...
Bu yüzden zaten o yoldan; fırsatçılar, vurguncular, soyguncular, hırsızlar, hatta caniler, katiller geçip gidebiliyor da Ankara’ya...
Ama “Anadolu’yu vermeyeceğiz” diyen... Ve sadece suyunu, toprağını, havasını, yurdunu geri isteyen insanları sokmuyorlar...
Mülteciler gibi sürüldükleri bir tarlanın ortasındalar...
Etrafları sarılı...

***

Bana çay ikram ettiler...
Onlara canımı vermek istedim...
Yorgun ve uykusuzlar...
Çaresiz...
Ama kararları var:
“Anadolu’yu vermeyeceğiz...”
Bekir Coşkun / Cumhuriyet

+++

Kılavuzu eşek olan...

Aslan yanına eşek ile tilkiyi alıp ava çıkmış, akşama kadar avlanmışlar, sıra paylaşmaya gelmiş, aslan görevi eşeğe vermiş.
Eşek, eşekliğini yapmış(!), avı üç parçaya ayırınca aslan eşeğe bir pençe atıp devirmiş.
Sonra tilkiye dönmüş:
’Hadi sıra sende, sen pay et bakalım!’
Tilki ufak bir parça almış:
’Ey muhterem aslan hazretleri, sizin olduğunuz yerde başka türlü pay olur mu?’
Aslan memnun:
’Sen bu sosyal adaleti kimden öğrendin?’
Tilki yerde yatan eşeği göstermiş:
’Bundan!’
İşte sosyal adalet böyle öğreniliyor.
Hasan Pulur / Mliliyet

+++

GÜNÜN SÖZÜ

Soru: Kaset olaylarındaki çelişki ne?
Yanıt: “Çetelerle mücadele ediyoruz” diyen iktidarın “kaset çetesi” ni mücadeleden muaf tutması..
Haldun Ertem

Yazarın Diğer Yazıları