Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Bu ülkeye ait 2 farklı “Benim annem Türk idi” hikâyesi

Arnavutların biraz naif, biraz da mizaha malzeme taşıyan inatları mâlûmdur.
İstanbul Alibeyköy’de Arnavutların yoğun olarak yaşadığı bir mahallenin muzip berberi, dükkânına gelen bir delikanlıya, “Bizim Nakil Aga’nın oğlu Bayram buradaydı te şimdi, velâ tam bir Arnavut imiş çocuk” der. Sakal tıraşı için koltuğa oturan delikanlının merakı gıdıklanmıştır. “Niçın more?” der. Berber, “Niçın olacak bre çocugim, sabunsuz tıraş oldu, bana mısın demedı, has Arnavut imiş” diyerek delikanlının kâfi miktarda tahrik olduğunu görerek sabunu alır eline, delikanlının yüzüne sürmek için, delikanlı hemen atılır, “Heyt bre, bilmeymisın ben Arnavut Osman Aga’nın çocugiyim, sabunsuz tıraş et” der. Berber, bıyık altından gülerek alır eline usturayı ve başlar tıraşa.. Bir yanağın tıraşı bitene kadar delikanlının yüzündeki kesiklerle birlikte acısı da artar ve berbere, “Dur der, dur, açan hatırladim, benim annem Türk idi...”


***


Bu insanlar aynı beşiklere doğmuş, cephelerde aynı kabirlere defnolmuş kardeş iki milletin çocuklarıdır. Yaşadıkları topraklar resmî olarak Osmanlı devletinden koptuktan sonra, Balkan Savaşı’nda kurulan ’İşkodra Alayı’na seferberlik ilânıyla gelen bu insanlar, Çanakkale Savaşı’nda en kanlı çarpışmalar olarak tarihe geçen Seddülbahir cephelerinde ve 1. Kerevizdere çarpışmalarında 70-71 ve 124. alayların askerleri olarak ’Zığındere Cephesi’nde 24’lük Fransız toplarının ateşi altında tamamı şehit olmuşlardır. Aradan geçen 98 yıl içinde bir kez olsun “Çanakkale Savaşı’nda biz de şehit verdik” diye başlayan ve ardından bedelini isteyen bir ’şeytâni cümle’ kurmamışlardır. Çanakkale türküsünü kendi dillerinde okumak ve Çanakkale ile onur duymak onlara yetmiştir...


***


Bu ülkenin hafızasına kazınmış bir başka “Benim annem de Türk’tü” hikâyesi daha vardır.
Bir Afrika ülkesinde Amerika tarafından paketlenip zamanın Türk hükümetine teslim edilen ve bu hizmet(!) karşılığında hükümetten, Türkiye’den ne istendiği meçhûl olan, gözlerindeki bantlar sökülüp kendisine “memleketine hoş geldin” diyen askerlere şaşkın, korkmuş, çâresiz gözlerle bakarak, ne olduğunu anlamaya bile çalışmadan, “Benim annem de Türk’tü, hizmete hazırım” diyen binlerce insanımızın katilinin karmakarışık hikâyesidir bu.
İçinde mizah yoktur bu “Benim annem de Türk’tü” hikâyesinin. İçinde mâsumiyet yoktur.
İçinde, yalnızca ve yalnızca yemek yediği çanağa def-i hacet eden bir ihânetin zavallı bir hikâyesidir bu.
İçinde, yalnızca yirmili yaşlarında Mehmetçiklerin kanını akıtan bir insanlık dışı vahşetin hikâyesidir bu.
İçinde, mâsum bebeklerin, mâsum genç kızların, mâsum öğretmenlerin, mâsum mühendislerin, mâsum kadınların, mâsum yaşlıların kanı akıtılan bir hikâyedir bu.
İçinde, bir kardeşlik hukukunun, bin yıllık bir arada yaşama irâdesinin yok edilme planlarına ortak olunmuş bir büyük ihânetin hikâyesidir bu.
İçinde, bu ülkenin siyâsetçilerinin, bürokratlarının, aydınlarının, gazetecilerinin, liberallerinin, Türk ve Türkiye düşmanlıkları iflah olmaz fosil solcularının, Türk fobisiyle büyümüş islâmcılarının da ortaklık ettiği bir büyük ihânetin hikâyesidir bu.
İçinde, mizah değil, nankörlük ve ihanet besleyen bir hikâyedir bu, kanla ve ihânetle beslenen bir hikâyedir bu.
İçinde ‘Nakil Aga’nın, ‘Osman Aga’nın naif inatlarıyla, ‘(...) Ağa’nın, ‘(...) Ağa’nın ihânetlerinin aldığı bir hikâyedir bu.
“Sana yok, ırkıma yok izmihlâl” diyenlerle, “Çanakkale’de biz de savaştık, verin bedelini” diyenlerin 2 farklı “benim annem de Türk’tü” hikâyesidir bu...
Sormak gerek, hangileri Türk?


***


Kendi aralarında her türlü güç mücâdelesi veren ve krala isyan eden İngiliz Sir’lerinin meşhur bir sözü vardır:
“Fransızlar gelirken hepimiz yalnızca İngiliziz...”


***


Bir felâket ânında “hepimiz Türk’üz” diyenlerin ülkesidir Türkiye, diyemeyenlerin değil. Diyemeyenler için dünya coğrafyası mebzûl miktarda büyüktür veya insan olmak gibi bir tercih...

Yazarın Diğer Yazıları