Bu sorunun cevabını bilen var mı?
Söyleyin bakalım ağzını her açışta “Hukukun üstünlüğü” diyen hangi ülkenin başbakanı bir zamanlar “Kendimi bu hâkimlere mi emanet edeceğim?” demişti?
Siz bu sorunun cevabını düşünürken “Hukukun üstün olduğu Türkiye’mize” kısaca bir göz atalım:
* Danıştay, Halis Toprak’ın lehine bir karar alıyor. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bu kararı uygulamıyor, Toprak’ın köşkünü boşaltıyor, köşk Remzi Gür’e satılmıştır.
l Askeri Yüksek İdare Mahkemesi iki general ve bir amiral için “Terfi etmeleri gerekir” hükmü veriyor, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, “Bu kararı uygulamamız mümkün değil” diyor.
* Soner Yalçın ve odaTV yöneticileri tutuklanıyor, daha ne ile suçlandıkları bile belli değilken, Başbakan Erdoğan, “Onlar gazetecilik yaptıkları için tutuklanmadılar” diyebiliyor ve kimse de, “Peki hangi sebeple tutuklandıklarını siz nereden biliyorsunuz, soruşturmalar gizli değil miydi?” diye sormuyor.
* Yine Erdoğan, PKK’nın tehdit ettiği Şivan Perver, Mehmet Metiner ve Orhan Miroğlu için niye sustunuz diye, Soner Yalçın’ın ve odaTV’nin başına gelenleri hukuk devleti ile bağdaştıramayanlara verip veriştirerek ya PKK gibi eli kanlı bir terör örgütünü Türkiye Cumhuriyeti hizasına çekiyor, ya Türkiye Cumhuriyeti’ni PKK terör örgütü seviyesine indiriyor!
* İktidar yanlısı kimi kalemler Soner Yalçın için, “İyi ama o Bedrettin Dalan ve Turan Çömez’le görüşmüş” diyor, diyebiliyor. Çömez ve Dalan’ın kesinleşmiş bir suçları var mı? Olsa bile bir gazeteci bir suçlu ile görüşemez mi? Aynı kalemler ellerinde on binlerce masum insanın kanı olan Öcalan’la, Kandil’deki Karayılan’la görüşen gazeteciler için niye bir iki çift laf etmiyorlar?
* Yine Soner Yalçın’ın Kemal Kılıçdaroğlu’ndan CHP’ye ait tv kanalını istediğini normal bir iş görüşmesi olarak görmeyip büyük bir ayıp ve suçmuş gibi birinci sayfalarına taşıyorlar da, gazetecileri tutuklayan savcıların, “Size şu tür haberler yapmayın demedik mi, niye yapmayı sürdürdünüz?” türünden sorularına üç maymunları oynuyorlar!
* Bir de, Yalçın ve arkadaşlarının suçu AKP’yi yıpratmak için harekete geçmeye hazırlanmakmış. Bir partiyi yıpratmak için yayın yapmak eğer suç ise Türkiye’de bütün gazetelerin kapatılması gerekmez mi? CHP’yi, MHP’yi yıpratmak için yayın yapmak suç değil, AKP’yi yıpratmak için yayın yapmaya hazırlanmak terör örgütü üyeliği, öyle mi?
* Erdoğan’a göre Şivan Perver sadece türkü söylüyormuş! Hadi ya... Söylediği türkülerin sözleri masumların kanını emen teröristlere övgü değil mi? Söylediği türküler, Türkiye’nin bütünlüğünü ortadan ikiye bölen “Kürdistan” tetikçiliği yapmıyor mu? Cinayetleri ve bölücülüğü saz ve nota ile dile getirmek suç değil, AKP’yi düz yazı ile yıpratmaya çalışmak suç ise, bundan böyle AKP muhalifi yazarlar yazdıkları metinleri saz çalarak okurlarsa, suçlanmaktan kurtulabilirler mi?
***
Bugün aslında sayın Erdoğan’ın bir yazımıza anında destek vererek bizi bir töhmetten kurtarmasından bahsedecektik, yarına kaldı.
Biz de işimize 16 Şubat 2011 tarihinde kaleme aldığımız “AKP Niçin Sürekli Kazanıyor?” başlıklı yazımızdaki bir hatamızı düzelterek devam edelim. Kastettiğimiz Atatürk yani “Ebedi Şef” değil, İnönü yani “Milli Şef” idi. Yine o yazımızda Cumhuriyet gazetesinin Atatürk’ün ölümünün ardından “Devri İsmet Başladı” başlıklı bir manşet attığını yazmıştık. Cumhuriyet Vakfı Başkanı sayın Orhan Erinç yazımız üzerine Cumhuriyet gazetesinin Kasım 1938 arşivini taradığını ve öyle bir habere rastlamadığını bildirme nezaketi gösterdiler. Sayın Erinç’e teşekkür ediyoruz. Bilgimiz “Şifahî bir kaynaktan”dı.
Aynı yazımıza yaşı şimdilerde 80 civarında olduğunu tahmin ettiğimiz bir öğretim üyesinden, “60 yılda Türkiye’yi bu hale getirdiniz, sizin aklınızla Türkiye olsa olsa Mısır olur” diye özetleyebileceğimiz bir tepki de geldi. İnternet ortamında yazılanlardan emin olamadığımız için hocanın isminden bahsetmeyeceğiz ama Rabbim izin verirse iddiasına elbette cevap vereceğiz...