Bu ne yaman çelişki...
15 Temmuz kanlı kalkışmasının üzerinden neredeyse bir ay geçmesine rağmen sisler dağılmadığı gibi gerçeklerin karartıldığına dair ciddi iddialar var. O geceden bu yana "böyle darbe mi olur?" sorularına yenileri eklenirken, gerçeklerin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmasının istenmediğine dair kanaat yaygınlaşıyor. CHP'nin "araştırma komisyonu kurulsun" teklifi kabul edildi ama AKP, komisyona bir tek isim bile bildirmedi. Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan "Komisyonlardan pek bir şey çıkacağına inanmıyorum" sözleriyle daha başından topu taca attı. Evet, TBMM'de bir konu komisyona havale edilince işin zamana yayılacağı ve kesin sonuç çıkmayacağını en iyi siyasiler bilir. Ancak söz konusu kanlı bir girişim ve darbeler tarihinde ilk kez Meclisin bombalanması. Dolayısı ile saldırıya uğrayan Meclisin vekillerinin bunu çözmesi şart.
***
Öte yandan zanlı ya da mağdurların, gözaltındaki ve tutuklananların ifadeleri kısmen kamuoyuna yansımaya başladı. Genelkurmay karargahında görev yapanların ifadelerini okudukça "bu ne yaman çelişki" diyoruz. Dün Odatv'de Müyesser Yıldız yine bombayı patlattı. Malumunuz ortalıkta MİT Müsteşarının Genelkurmay Karargahına saat 16.00'da gelerek durumu Hulusi Akar'a bildirdiği iddiaları var. Direkt Başbakanlığa bağlı olan Fidan'ın böylesi hayati konuyu Başbakan ve Cumhurbaşkanına aktarmaktan imtina ederek Akar'a gitmesinin mantıklı bir açıklaması yok. Saat 16.00 ile 21.00 arasındaki beş saatlik sürede kimlerin, kimlerle neler görüştüğü muamma. Oysa bu kritik 4-5 saatte müdahale gerçekleşmiş olsa belki de kalkışma başlamadan bastırılmış olabilirdi. Bir başka iddia ise Hakan Fidan'ın Hulusi Akar'a darbeyi haber vermediği, İzmir savcılığının sürdürdüğü soruşturmada gözaltına alınacak personel ile FETÖ'yle bağlantılı olduğu düşünülen subayların listesini verdiği yönünde. Bu tezi darbecilerin beyin takımından hakim Albay Muharrem Köse'nin yerine iki ay önce adli müşavirliğe atanan Tuğgeneral Hayrettin Kaldırımcı'nın ifadeleri doğrular nitelikte. Kaldırımcı'ya göre Akar kendisine bir savcı ile beraber beklemesini ve merkez komutanlığı ile irtibata geçmesi emrini vermiş. O savcı Kurtuluş Kaya da geniş çaplı gözaltılar için hazırlık yaptıklarını 16 Temmuz öğleden sonra belirtmişti. Darbecilerin sıkıyönetim mahkemesi başkanı olarak görevlendirme listesinde bulunan Kurtuluş Kaya, asla darbeci olmadığını beyan etti. Ancak haftalardır ortada yok. Dahası firar ettiğine yönelik ciddi iddialar var. Bana göre Adli Müşavir Hayrettin Kaldırımcı kilit isimlerden biri. Onun ifadeleri önemli. Kaldırımcı bekleme sırasında Genelkurmay Personel Başkanı Korgeneral İlhan Talu'nun saat 21.00'a doğru kendilerine Genelkurmay Lojistik Başkanı Korgeneral Fikret Erbilgin'i polisin gözaltına aldığını söylediğini ifade ediyor. Doğal olarak insanın aklına o sırada karargahın içinde polisin olup olmadığı sorusu geliyor. Dahası MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın karargahta bulunduğu sırada polisin Fikret Erbilgin'i göz altına aldığı ve bu yüzden harekete geçme saati olan 03.00 yerine kalkışmanın telaş ile erkene çekildiği iddiası kabak gibi ortaya çıkıyor. Bunu doğrulayan bir başka ifade ise Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın beyanı. Erbilgin'in eşinin kendisini arayarak "eşinin niçin gözaltına alındığını" sorduğunu ve bunun üzerine kendisinin de bilgi almak için Akar'ı karargahtan aradığını ancak özel kaleminin "müsait değil, daha sonra görüştüreceğiz" dediğini vurguluyor. Yani Ünal, İstanbul'daki düğünde derdest edilmeden bunu öğrenmiş. 21.30 da Akar'ı aramış. Ardından derdest edilmiş. Bir de Fidan'ın gelişinden sonra Akar'ın FETÖ'cü iki subayın dosyasını istediği iddiaları da var. Bir bakıma darbe geliyorum diyor ama diğerleri seyrediyor. Dedik ya bu ne yaman çelişki...