Bu kafadaki Rum'la anlaşacak var mıdır?
Rum-Yunan makamlarının Kıbrıs sorununun çözümü konusunda yaptıkları açıklamalar, ezelden beri, yalana dolana dayanmakta ve dünya kamuoyunu kandırmaya yöneliktir. Rum-Yunan ikilisi ada gerçeklerini gizlemekte, olan biteni kendilerine uygun bir hale sokarak, çarpıtarak aktarmakta uzmanlaşmıştır. Ne yazık ki, dini bağları bir yana, kamuoyu oluşturmadaki ustalıkları sayesinde, emperyalist Batı'nın sempatisini ve desteğini kazandılar. Kıbrıs sorununun Türkiye'nin haksız bir işgal ve fetih operasyonundan ibaret olduğu hususunda BM Güvenlik Konseyi'nden sayısız karar almayı başardılar. 2004 yılında gerçekleşen ve Rum tarafının hayır dediği referandumun sonuçlarını bile lehlerine çevirmeyi bildiler. En son Mont Pelerin, Crans Montana ve bilahare Cenevre'de Kıbrıs sorununa çözüm bulma gayretlerini torpilleyen, adeta imha eden Rum-Yunan ikilisi, müzakerelerin çökmesi konusunda Türk tarafını, özellikle de Türkiye'yi suçlamaktadır. Çileden çıkmamak, isyan etmemek elde değildir. Rum-Yunan ikilisinin her geçen gün yeni bir yalanı ve tahriki ile karşılaşmaktayız. Bir gün faşist ırkçı Anastasiaidis, diğer bir gün Yunanistan Dışişleri Bakanı Koçias veya Savunma Bakanı Türk düşmanı Kammenos başka bir gün Papaz II. Hrisostomos veya Anastasiaidis'in sözcüsü Hristodulidis'in yeni bir saçmalığını dinlemekten, okumaktan bıktık, usandık. Faşist Anastasiadis, geçtiğimiz hafta Haravgi gazetesine verdiği söyleşide, Kıbrıs sorunundaki anlaşmazlıkta kendisinin hiç ama hiç suçu yokmuş gibi ve bir an önce anlaşma istiyormuş gibi büyük bir pişkinlikle, çözüme kavuşmadan geçen her günün, geri dönüşü olmayan yeni oldubittiler yarattığını, ancak bu durumun, kabul edilemeyecek, edilse bile çökecek bir çözüme evet denmesi için yeterli olmadığını ortaya koydu.
***
Anastasiadis, Kıbrıs sorununun çözümü sürecinde yaşananlara değindiği gerçekleri tahrip eden, çarpıtan iddialarla dolu söyleşisinde, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın 2015 yılında seçilmesi sonrasında başlayan müzakerelerde, ilk dönemde çok büyük ilerleme sağlandığını ancak daha sonra, Türkiye'nin müdahalesiyle, uzlaşılardan geri adımlar atıldığını öne sürdü.
Birçok açıklamasında çözümün hemen ertesi gününde Türk askerinin çekilmesinin şart olduğunu tekrarlayan Anastasiadis, Türk tarafını ve dünyayı aptal yerine koyarak, çözümden önce(!) askerimizin tamamen çekilmesi şeklinde bir talebinin olmadığını ve Crans Montana zirvesinde görüşülen şeyin geri çekilme takvimi olduğunu iddia etti. Bu yalancı ezelden beri her türlü takvime karşıdır ve adada tek bir Türk askeri dahi istememektedir. Anastasiadis, "İki taraf var. Bu, taraflardan biri hayır derse garantilerin son bulmayacağı anlamına gelir. En büyük anlaşmazlık da buradaydı. Kıbrıslı Türkler, merkezi hükümetin her kararı için en az bir olumlu oy talep ediyorlardı" şeklinde konuştu. Anastasiadis, Akıncı'nın da buna karşı çıkmadığını, yani garantilerin devamının Kıbrıs Türk tarafının da tezi olduğunu savundu. Türk tarafı kesinlikle garantilerin devamından yanadır ve bunun tersini içinde barındıran bir anlaşma mümkün değildir. Anlaşma ve çözüm istemeyen Anastasiadis ve Koçias garantiler konusunu ortaya koyarak çözüme gidebilecek yolu tıkamayı becermiştir.
Anastasiadis konuşur da baş papazları konuşmaz mı? Bunadığı, aklının başında olmadığı kesin olan Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos iki devlet tercih ettiği açıklamasının Güney'de yarattığı sansasyon üzerine, "Federasyon içerisinde iki devletçiği, iki oluşturucu devleti kast ettim. Şahsen Üniter Devlet'ten yanayım ancak kilise, halkı bölmemek için İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon'u benimsedi" izahında bulunduğu açıklamasında Türk düşmanlığını ve anlaşmadan ne kast ettiğini berrak bir şekilde ortaya koydu.
***
II. Hrisostomos "Türklerin istedikleri tahtında, halkın kabul edeceği federasyon çözümü olmayacak çünkü Türkler kendilerine düşenden çok daha fazla toprak istiyor. İstila ile bizim imzamız olmadan taksimi elde ettiler, ardından nüfus dengesini yerleşiklerle değiştirdiler, şimdi de federasyon aracılığıyla devlet olmak istiyorlar" dedi.
Bu kafadaki Rumlarla anlaşacak var mıdır? Varsa ya aklından zoru vardır, ya da aklını kiraya vermiştir! Akıncı'nın bile bu vakitten sonra saçmalayan Rumlarla anlaşması bana göre mümkün değildir. Bu nedenle yeni bir müzakere süreci kesinlikle söz konusu olmamalıdır. Rum basınına yansıdığı şekliyle önümüzdeki günlerde Yunanistan'ı ziyaret edecek olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geri adım atacağı ve Türk tarafını bir kez daha, mevcut parametrelerde, masaya döndüreceğine inanmak istemiyorum.