Bu kadro, hangi okulların ürünü?
Ekonomik anlamda kendi adına ‘marjinal faydayı’ sağlamış, yarınlarını hem ‘sosyal’ hem de ‘maddi’ olarak garanti altına almış bir menfaat güruhunun; ‘ülkenin geleceğine’ nasıl tırpan salladığını ibret ve dehşetle seyrediyoruz.
Operasyon, Türkiye bir ‘müstemleke’ memlekete çevrilene kadar devam edecek gibi.
Millet, olanı biteni azıcık sezmeye başlayınca, anında ‘ulufe’mantığı devreye giriyor. Yeğene ‘duble yol’ ihalesinden parsa mı koparıldı, yöre halkına hemen ‘bir kaç çuval kömür’dökülüp iş kapatılıyordu.
Kızın düğünü beş yıldızlı otelde ifa edilip, cümle erkanın birer ‘tam altın’ takması mı sağlandı, bilin ki o akşam yoksul kitlelerin kapısına ‘birer paket makarna’ bırakıldı.
- “Başımızın gözümüzün sadakası
olsun.”
Olsun, ‘çuvallar dolusu altın takıların’ yanında ‘bir kaç koli makarnanın’ sözü mü olur?
‘Yakası ters yüz edilmekten’ iflahı kesilmiş gömleği atıp, ‘son model’cipin arka koltuğuna kurulan ‘mücahit’ bozması müteahhidin, ‘muvazaalı imar değişikliklerinden’ elde ettiği kazanç, herhalde ‘bir sokağa sekiz-on iftar sofrası kurulmasına’ halel getirmez.
Geçtiğimiz bayramda, namaz sonrası cami çıkışlarında vatandaşların eline tutuşturulan ve üzerinde 24 punto ‘Hasan Amcan’ yazan lokumları görünce, “İşte AK icraat ve bunların başarısının formülü” demekten kendimizi alamadık.
***
Öncelikle ‘kusursuz’ bir organizasyona sahip olduklarının hakkını vermek gerek. İhaleyi ‘kaç bin liranın altında’ tutarlarsa ‘denetim dışı’ kalacaklarını, işi verecekleri şahsın ‘nereye’ve ‘ne kadar’ bağış yapacağını, işi alanın ‘hangi taşeronlar’ ile yürütmesi gerektiğini, o taşeronların da ‘kimleri’ sözleşmeli olarak istihdam edeceğini bütün detayları ile planlamışlar.
Kamudaki istihdam zaten KPSS üzerinden yapılıyor ki (!) laf etmek haddimize düşmez. ‘Yatay geçişler’ ile kurumdan kuruma zıplayanları, üç-beş yıl içinde ‘müstahdemlikten’ müdürlük koltuğuna kurulanları televizyon dizisi yapsalar, izlenme rekoru kırar.
Tüm bunların arka planında bir ‘hak’ yahut ‘adalet’arayanların aklına şaşmak gerek. Var olan tek gerçek ‘biz’ ve ‘onlar’ ikilemi üzerine kurulu üleşme, köşe kapma ve bozuk paralarla da taban tutma gayretidir.
Hani öyle olmasa iki dize patlatıp yığınları galeyana getiren babayiğitler çıkıp “Kurt yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa” mısraını da bir kez mırıldanır değil mi?
Ama nerede, o dünkü slogandı. Bugün artık ‘taksimat’ makamı kendileri olduğu için öyle küflenmiş, içi boşaltılmış ‘safsatalara’ gerek kalmadı.
***
Bütün bunları kısa bir süre sonra başlayacak olan yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin gelişmeleri izlerken hatırladık.
Malum, ilköğretimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran 4+4+4 formülü yürürlükte.
Şöyle bir sokak başlarına göz atın.
Adını sanını duymadığınız bir takım dernek ve vakıflar Milli Eğitim Bakanlığı’nın adeta ‘yan kuruluşu’ gibi pankartlar, afişler asıp
duruyor.
Onlardan edindiğimiz intiba, artık bütün okulların İmam-Hatip’e dönüştürüldüğüdür.
Eyvallah, tabii ki eğer ‘dinini, diyanetini bilen’ bir neslin yetişmesi hedefleniyorsa, dileyen çocuğunu dilediği yerde okutur.
Ama insanın bir de oturup şu yukarıdaki tabloya bakarak “Yahu bunların tamamı İmam-Hatip mezunu değil mi, o kökenden gelmiyor mu” diye sorası geliyor.
O halde ikinci soru:
‘Dini hassasiyetlerden’ dolayı bu tür okullara toz kondurmayan bir kadro ülkeyi bu duruma getirmişse, ‘mücahitlik’ gömleği bir avuç dünyalık karşılığında ‘müteahhitlik’ ile değiştirilmişse bu verilen kavga neyin kavgasıdır?
‘Yarının müteahhitleri’ için kapı aralamak sizce bu ülkeye mi, yoksa ‘bir zümreye’mi hizmet etmektir?
***
‘İntihal’ ile güç bela ‘prof’olabilmiş bir takım tipler jet hızıyla ‘bölüm başkanı’, ‘dekan’, ‘rektör’ yapılıyor.
‘Mısır tarlalarının’ orta yerine kondurulmuş ‘apartman bozması’ binalar “fakülte” diye yutturuluyor.
Ve nihayet üniversite harçları kalktı.
Vallahi sürpriz değil.
‘Kamuya ait’ bir takım bina ve araziler, bazı özel üniversitelere peşkeş çekildikten sonra, ‘gariban öğrenciden’ de harç parası almayın ne olur?
Bunların ‘paylaşım’ mantığı bu işte.
Ve bunların çizdiği eğitim rotası ile Türkiye’nin ‘yarınları’ kurulacak.