Bu kadar da olmaz!
Cuma namazları öncesi imamlar, “Batı dünyası Türk ve İslâm dünyasından daha medenîdir dolayısıyla Avrupa kanunları tek kurtuluş yolumuzdur! İngiliz’in, Fransız’ın, Alman’ın, Yunan’ın yaptığı yasalar Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasalarından daha üstündür ey cemaat!” diye hutbe okumaya icbar edilselerdi ve bu Atatürk döneminde yapılsaydı rahmetlinin kâfirliği, Deccallığı, dinsizliği hakkında edilmedik laf, yazılmadık kitap kalmazdı.
Kim yapardı bunu?
“Şeriatçıyım” diyen ve “mücahit” geçinenler yapardı, kimi cemaatler yapardı, Sevr’in üstünü örtüp Lozan’ı görmezlikten gelenler yapardı. Ama bugün böyle bir hazırlığın var olduğu gazetelere yansıdı: Başmüzakereci Egemen Bağış’a bağlı Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, AB’nin faziletlerini cemaate anlatmak için hutbe taslakları hazırlamış. Hutbe taslakları Diyanet İşleri Başkanlığı’na sunulacakmış, Başkanlık onayladığında da AB’nin Türkiye için ne kadar iyi ve gerekli olduğunu anlatan hutbeler cemaate imamlar tarafından okunacakmış; bilmem ki ne diyeyim, en iyisi size sorayım: “Ey cemaat, bu işe ne dersiniz?”
Tövbe Ey Rabbim, tövbe...
Dinin siyasete âlet edilmesi ancak bu kadar olur, bunu bir kenara koyalım. Ve bu işe asıl bu dinin ve hutbenin sahibi Hz. Muhammed aleyhisselâm ne der, isterseniz onu düşünelim. Az buçuk ilgisi olanlar bilir, Hutbe dinlemek, tıpkı namazda olmak gibidir ve Cumanın olmazsa olmazıdır. Düşünün bir kez, namazla eşdeğer olan bir ibâdette, Allah’ın, “evim” dediği camilerde, Allah’ın huzurunda, imam efendiler tutacak Allah’a, aslında senin bize önerdiğin nizam Haçlıların ortaya koyduğu nizamın yanında bir değer taşımıyor, bizde iş yok, bir iş varsa o da senin artık hükümsüz kıldığın Haçlıların ortaya koyduğu sistemdedir propagandası yapacak; cemaat de bunu dinleyecek, duyduk kabul ettik diyecek, ardından da imamın duasına, “Âmin!” çekecek, öyle mi? Beyler, milleti cami ve cemaatten soğutmaya, milleti imama düşman etmeye, milleti Diyanet’e sırt çevirmeye niyet ettiyseniz, gidin bunun başka bir yolunu bulun, Hz. Muhammed’in makamı minberde, Hz. Muhammed adına görev yapan imamları Brüksel’in emrine sokmayın.
Elinizi vicdanınıza koyun, düşünün.
Siz, Hz. Muhammed aleyhisselâmın Cuma hutbesinde yahut herhangi bir zaman ve mekânda Haçlı dünyasının nizamını ashabına ve onların üzerinden ümmetine örnek göstereceğine inanabiliyor musunuz?
Var mı böyle bir bilgi ve belgeniz?
Peygamberimizin emaneti olan o makamda Allah’a hamd, O’nu tehlil, tesbih ve Peygambere salat şartları yerine getirilerek bulaşıcı hastalıkların önlenmesinden, kan davalarının ortadan kaldırılmasına, berdel ve diğer olumsuz törelerin yok edilmesinden kalkınma metotlarına kadar her şey anlatılabilir, anlatılmalıdır, amma asla İslâm’ı din olarak görmeyen, Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul etmeyen, Müslüman’ı terörist gösteren ve Filistin’den Irak’a, Afganistan’dan Pakistan’a kadar en şedit silahları ile Müslümanlara kan kusturan Haçlı dünyasının nizamı reklâm edilemez; bunu yapanlar bu dünyada büyük bir fitnenin tohumunu atmış olur, Ahiret’teki durumlarını ise ancak Allah bilir...
Ömrünüz boyunca İsviçre Kanunlarını tercüme etti diye yerden yere vurduğunuz Atatürk’ün yaptığının birkaç katını sizler yapıyor, bir de buna camileri, Diyanet’i, Peygamber makamlarını alet ediyorsunuz. Yapmayın, bu kadar ileri gitmeyin, bunları yazdı diye de bize küsüp kızmayın, iyi ki böyle ikazcılar var diye şükredin, teşekkür edin.