Bu işte bir yanlışlık var!
Niçin birbirimizin gırtlağını sıkıyoruz? Bu ne biçim ülke, biz nasıl insanlarız ki ya sağ sol çatışması, ya Alevi-Sünni kapışması veya Türk-Kürt kavgası yapıyoruz? Niye şeytan taşlamaktan ibadete elimiz değmiyor? Bir yandan Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur diyoruz, diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak cephelere ayrılmış vuruşup duruyoruz!
Muhalefet iktidara iktidar muhalefete hain diyor başka bir şey demiyor! Muhalefete göre iktidar işe, bugün vatana hangi ihaneti yapsam diye başlıyor, iktidara göre ise muhalefet, hükümeti devirmek için silahlı çetelerle, cuntacılarla, hatta PKK ile bile işbirliğine girmiş bulunuyor! Dinlemeyi unutmuşuz, anlama melekemizi kaybetmişiz, nezaketi öldürmüşüz. Uzay gemileri ile başka dünyadan insanlar gelip bizleri seyredip bir geldikleri yere rapor etseler herhalde o raporun özü “sosyalleşememişler” olurdu. Hani Müminler kardeşti? Hani biz en az bin yıldır ortak kaderi paylaşıyorduk?
Büyü mü yaptılar, nazar mı değdi, ne oldu bize?
Elin Amerikalısı istiyor diye niye farklılıklarımızı öne çıkartıyoruz? Tarihimiz bir, kıblemiz bir, Peygamberimiz bir, Ali’miz bir, toprağımız bir, düşmanlarımız aynı değil mi? Bu gece elektrik kablosundan çatın tutuşsa elime bir kova su alıp ben koşmayacak mıyım? Evin kül olsa seni evime alacak olan ben değil miyim? Kapının önünde düşüp kalsam ambulans için acil servise sen telefon açmayacak mısın? Dizinde ölsem bana bir yudum suyu o Amerikalı, o İngiliz mi verecek, sen mi vereceksin?
Bu işte bir yanlışlık var, hissetmiyor muyuz?
Bu gidişte bir çıkmaz var, görmüyor muyuz?
Bizi camilere doldurup yakanların böl, parçala, yut değirmenine su taşıdığımızı niye fark etmiyoruz? Ne zaman hislerimizle davranmayı bırakıp bilgi ve sağduyu ile hareket edeceğiz? Balkanları nasıl kaybettik, Cezayir’den Yemen’e kadar bu topraklar nasıl elimizden çıktı, niye öğrenmiyoruz? Elde avuçta kalanların durumu ortada peki kopup gidenlerin yüzü güldü mü, niçin araştırıp ders çıkartmıyoruz?
Niçin partiyi ve kişileri futbol seyircisi gibi sahipleniyoruz? Karşı taraf nasıl olur da hep haksız beri taraf nasıl olur da sürekli haklı olur, bunu nasıl kabul edebiliyoruz?
Bizim lider ve bizim parti peygamber gibi “ismet” sıfatlı, karşıdaki ve ötekiler şeytan fıtratlı mı?
Bir insan bir ömür nasıl böyle davranabilir?
Bu aklın, kalbin ve vicdanın başka bir akla, başka bir kalbe ve başka bir vicdana ipotek edilmesi değil midir?
Parti olsun, cemaat olsun, tarikat olsun, kulüp olsun her ne olursa olsun, bir başkanın, bir liderin ömür boyu her söylediği baştan sona yanlış bir başkanın, bir liderin ömür boyu her söylediği baştan sona nasıl doğru kabul edilebilir?
Mesela gıybetten haram yememeye kadar her konuda Allah’a teslim olmayanların liderlerine her konuda teslim olmaları hiç hayra alamet olabilir mi?
İlme, bilgiye hak ve hakikate teslim olmayanların bir klik, bir şahıs, bir parti, bir locaya imân derecesinde sadık olmalarından hayır beklenebilir mi?
Bu gidişin finişi tükeniştir.
Bizi bize kırdırıyorlar. Hangi gurup, hangi siyasi görüş, hangi cemaatten olursak olalım tepeden tırnağa haklı olmamız mümkün değil, kim böyle düşünüyorsa bilsin ki Aşere-i Mübeşşere bile bu görüşte değildi?
Atatürk de yanıldığını kabul etmiş, kimi uygulamalarından vazgeçmişti.
Ve biz gerçekten, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” kültürünün mensupları isek komşuda cenaze varken ve komşu ağlıyorken yorganı başımıza çekip uyuyamayız, uyumamalıyız...
Çünkü biz komşudan öteyiz..