Bu iş zor Yonca!

Yok böyle tiyatro;

Anayasa''nın, devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkentini belirleyen ve "değiştirilemez" nitelikte olan ilk dört maddesini değiştirmeyeceklermiş de, düzelteceklermiş sadece!

Sorunları, Türkiye Cumhuriyeti''nin, bu maddelerle korunan "kırmızı çizgileri"yle değil, maddelerin diliyleymiş!

***

Misal…

"Devletin dili Türkçe" demek doğru değilmiş; "Resmi dili Türkçe" demeliymiş.

Neden?

Devlet ile birey, bireyler ve kurumlar arasındaki resmi yazışmalarda Türkçe şartını koruyup, bütün diğer alanlarda envai çeşit dil, lehçe, ağız ne varsa serbest bırakabilmek için mi?

Her etnik kökenin çoğunlukta olduğu bölgede o dilin geçerli olması, herkesin "kendi dili(!)"nde eğitim görmesi, basın ve yayın faaliyetinde bulunması, şiirlerin, hikayelerin, kitapların bu dillerle yazılıp basılması, ve aynı ülkede ama farklı bölgelerde yaşayan insanların birbirini anlayamaz hale gelmesi için mi?

Ne kadar da "resmi dili Türkçe" olan ama edebiyat ve özellikle bilimde Arapça-Farsça''ya teslim olmuş Osmanlı gibi değil mi!

***

Bu yol bir kere açılırsa yandı gülüm bütün Cumhuriyet sembolleri!

Yarın öbür gün de "Türk bayrağıyla hiçbir sorunumuz yok ama rengini düzelteceğiz sadece" deyip demeyeceklerini nereden bileceğiz…

Altın oranı sorunlu; eskimiş ayları kırpıp kırpıp yıldız yapalım!

Yok yok, yıldızı kırpıp iki hilal daha katalım!

***

Hem, ne zamandır Türkçe''nin doğru kullanımı konusunda bu kadar hassaslaştı ki AK Parti?

Daha düne kadar en iyi hatipleri "şeyini şey ettiğimin şeyi" gibi cümlelerle ifade ediyordu kendini!

Daha birkaç gün önce, çocuklarla örnek iletişim dili olarak "Tamam ulan, tamam" sunuldu topluma!

Hem kamuoyu tepkisini göze alama…

Hem de yapacağından geri kalma…

Tevafuk; bunları yazarken Bülent Ortaçgil çalıyor fonda;

Bu iş zor, çok zor Yonca!

Bir metafor olarak Yeliz mi demeli yoksa!

ERBAŞ''I DESTEKLİYORLAR ÇÜNKÜ;

Muhafazakar oy kaybını durdurmaktan başka şansları yok.

Artık oy gelme ihtimali kalmadığını gördükleri seküler seçmeni gözden çıkardılar; en azından muhafazakarların kaçışını durdurmaya, mümkünse kaçanları döndürmeye çalışıyorlar…

Bunun en garanti yolunun da, muhalefeti "laiklik" polemiğine çekmek ve muhafazakar seçmeni ürkütmek olduğunu varsayıyorlar.

Bile isteye bir kesimin "damarına" basıyorlar; tahrik etmeye çalışıyorlar.

Maksat bir türlü hasıl olamadığına göre, Diyanet İşleri Başkanı''nı hiç üstüne vazife olmayan yerlerde daha bolca görebiliriz önümüzdeki günlerde…

YILMAZ GÜNEY DE MAĞDURDUR BELKİ

Yılmaz Güney filmlerinin yapımcısı Abdurrahman Keskiner anlatıyor:

- Yılmaz o gün benden 3 silahından birini, içinde gerçek kurşun olanı istedi. Nebahat bu sırada ağlıyor, titriyor ve ''Sahici kurşun kullanma, yalvarırım! Ölebilirim'' diye sevdiği adama ağlayarak yalvarıyordu. Yılmaz umursamadı. Bardağı Nebahat''ın kafasına koydu. Sonra 20 metre uzaklaştı. Sette ölüm sessizliği vardı. Korkudan herkes nefesini tutmuş, duvarın dibinde titreyen Nebahat''a bakıyordu. Zavallı kız kurbanlık koyun gibiydi. Yılmaz tetiğe bastı, bardak tuzla buz oldu. Nebahat başladı ağlamaya...

- Nebahat, Elmadağ''da kaldıkları otele doğru koşarken Yılmaz otomobiline bindi. Sinirle direksiyona geçti. Sonra gözümün önünde sevdiği kadını arabayla ezdi. Nebahat havada uçtu, arabaya çarptı, sonra da kaldırıma... 4 gün hastanede yattı. Herkesten gizledik bunu... Nebahat, Yılmaz''dan çok dayak yedi.

***

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya, Kültür ve Turizm Bakanlığı''nın "Yılmaz Güney''i saygıyla anan" paylaşımını yanlış bulmuş.

Güney, kadına şiddet konusundaki yüklü sicilinin yanısıra "adi bir cinayet"in de faili olduğu için, Bakanlığın paylaşımını Özkaya da "yanlış" bulabilir tabii de, asıl şerhin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yahut AK Parti''nin kadın milletvekillerinden, misal TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu Başkanı Öznur Çalık''tan filan gelmesi gerekmez miydi?

***

Ama onlar, "Şiddette bulunan erkekleri de kadınların yetiştirdiğini, dolayısıyla kadının da payı olduğunu" savunuyorlardı değil mi şiddet vakalarındaki artışta!

AK Parti Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis, öyle demişti.

Böyle bakınca, Güney''i de bir kadın tarafından yanlış yetiştirilmiş olmanın kurbanı, mağduru olarak görüyorlardır belki!

ERSOY''U YEME LOBİSİ…

Dün baktım, AK Parti''ye yakın bazı medya elemanları da kınamışlar Kültür ve Turizm Bakanlığı''nın Yılmaz Güney paylaşımını… Merak ettim doğrusu, paylaşımı yapan Mehmet Nuri Ersoy değil de başka bir AK Partili Bakan olsaydı, yine böyle aslan kesilirler miydi?

Öyle ya, Cumhurbaşkanı, Başbakanlığı döneminde sanatçılarla yaptığı bir toplantıda "Eğer bu ülkenin otoriteleri, Yılmaz Güney''in filmlerine kulak vermiş olsalardı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi" derken hiçbirinin gıkı çıkmamıştı…

Yılmaz Güney bahane, Ersoy''u yeme lobisi şahane…

Yazarın Diğer Yazıları