Bu film kaçmaz

Türkiye; kapatma davası, Ümraniye soruşturmasının gölgesindeyken Ertuğrul Özkök, Başbakan’ın iki saatini ‘Fenerbahçe’de Aurelio’dan boşalan yerde kimi görmek istediğini’ öğrenebilmek için çalmış!

Mehmet Yakup Yılmaz, 25 Temmuz 2008 tarihli köşesinde ’ciddi bir gazetecilik problemi’ni tespiti etmişti. Yılmaz’a göre, Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün Başbakan Erdoğan ile röportajı çok önemliydi. Çünkü ’dünyanın her yerinde bir gazeteci için, ülkenin en tepesindeki isim ile özel bir söyleşi yapabilme olanağına sahip olmak önemli bir şeydi’ ve ’Erdoğan, uzun süredir ilk defa bir yerli gazeteci ile röportaj yapıyordu.’

Böyle iddialı anonsalarla duyurulan röportaj yayımlandığında, ortak tepki ”fiyasko“ olduğu yönündeydi. Sorulan ve sorulmayan soruları ile ”danışıklı dövüş“ü andırıyordu. Özkök’ün, Başbakan’ın ”somut sor“ çıkışına rağmen ki ürkekliği, meslek adına utanç vericiydi. Röportajla aynı gün, Sabah’ın ”Doğan’a iddia kıyağı“ sürmanşeti, buluşmanın bir gazeteci ile röportajdan ziyade, ’bir CEO ile iş görüşmesi’ olduğu kanatini güçlendirdi.

Mehmet Yakup ”Kalkan“
O günlerde Yılmaz, Özkök’ün ’söyleşememesi’ne kendi köşesini kalkan yaparak, şunları yazdı: ”İnternette yayın yapan üç haber sitesi Özkök-Erdoğan randevusunun ardından şu yorumu yapıyordu: “Ne konuştuklarına dair bir açıklama yapılmadı.” Aşırı sağcı bir gazetede ise şu yorum vardı: “2 saat süren görüşme, basın mensuplarına kapalı olarak gerçekleşti.” AKP medyası, yani Sabah, Vakit ve Yeni Şafak da, haberi Anadolu Ajansı üzerinden verdiler, şu yorumla: “Görüşme Ertuğrul Özkök’ün talebi üzerine gerçekleşti.Ortaya çıkıyor ki ciddi bir gazetecilik problemi var!
Soru 1: (İnternetçilere) Dünyanın neresinde bir gazeteci ile haber kaynağının özel söyleşilerinin ardından basına bir açıklama yapılması bekleniyor?
Soru 2: (Aşırı sağcı gazeteye) Dünyanın neresinde, özel röportaj yapılırken, salona başka gazeteciler alınıyor?
Soru 3: (AKP medyasına) Bir gazetecinin, bir haber kaynağından randevu istemiş ve bu randevu talebinin kabul edilmiş olması dünyanın neresinde ”haber konusu“ oluyor?”
Yollarımız burada ayrılıyor
Önce Sabah ve Hürriyet’in çok şey anlatan sürmanşetlerine bakıp, sonrada Yılmaz’ın yazısını okuduk. Allah var, aynı noktada buluşmuştuk. Türkiye’de bir gazetecilik problemi olduğu muhakkaktı. Ama bu problem, ’bir anda kabuk değiştirip yandaş tetikçiliğine soyunarak’mı yoksa ’meslek etiğinin ilkelerini klavuz ederek’mi çözülecekti? İşte bizim, zat-ı alileriyle yollarımızın ayrıldığı kavşak burası oldu.
Her fırsatta kendisinin bir idareci ve işadamı olduğunu vurgulayan Özkök’ü, gazetecilik ve habercilik dersinin baş aktörü yapma gafletine düşen Yılmaz’ın sorularına karşılık, beyin jimnastiği olsun, bazı kalemlerin etrafında yağ bağlayan ’dalkavuk kütleler’ erisin diye, biz de bazı sorular sorduk.
Mesela; Dünyanın neresinde ülkenin en büyük gazetelerinden birinin Genel Yayın Yönetmenliği bir işadamı tarafından yürütülebilirdi?.. Dünyanın neresinde bu işadamı, gazetenin haber kaynakları aracılığıyla, temsil ettiği şirketler topluluğu adına iş takibi yapardı? Ve dünyanın neresinde bir Başbakan ile “iş takipçisi”nin görüşmesine, hem de haklarında yeni bir ’kıyak ihale iddiası’ patladığı gün kayıtsız kalınabilirdi?
Sandıktan ’fos’ çıktı
Bugün, Mehmet Yakup Yılmaz’a sorduğumuz bu sorulara bir yenisini daha ekleme günüdür.
Nihayet röportajın, Özkök’ün Erdoğan’a ’kapatma davası sonuçlanmadan yayımlamamaya söz verdiği’ kısmını da okuyabildik.
İşte günlerdir beklenen ertelenmiş cevaplar...
Cumhurbaşkanlığı konusundaki şok açıklaması:
“Ben istişareyi seven bir insanım... Abdullah Bey üzerinde ittifak vardı...”
Türban konusundaki şok açıklaması:
“O konuda bir şey söyleyemem. Çünkü Anayasa’nın 138. maddesi var.”
Ertuğrul Özkök’ün Fenerbahçe’de ’Aurolio’nun yerinde Hamit Altıntop’u görmek istediğini öğrenmek için’ Başbakan’ın iki saatini çalmış olması canımı sıktı.
Sanırım kendisi de bundan sonra gazetecilere vereceği randevularda daha seçici davranacaktır.
Erdoğan karşısında gazeteci olmadan kendi bildiğine konuştuğunda bile çok daha sansasyonel oluyor. “Kemiksiz dil”den bu kadar çekmiş bir siyasiye hiçbirşey söyletmemeyi başarmak herkese nasip olmaz.
Gelelim, sektörün ciddi problemlerini yaratanlara ders veren tecrübeli gazeteci Mehmet Yakup Yılmaz’a... Mehmet Yakup Bey siz Genel Yayın Yönetmeni iken, Ertuğrul Özkök bir muhabir olarak Başbakan ile yaptığı bu röportajı önünüze getirse, yayımlar mıydınız?

+++++

Üç büyükleri küme düşüren maçlar

Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeninin Başbakan, Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni ile Milliyet’in yazarının ise Cumhurbaşkanı ile yaptığı röportajlar, Türkiye’de gazeteciliğin geldiği içler acısı hali belgeledi.
Türk okuyucusu son dönemde ’Türk siyasilerin Türkiye ile ilgili düşünce ve planlarını, değerlerimizle savaşlarını, jurnallamelerini’... herşeyi dış basından öğreniyordu. Çuvaldızı hep, ’elin gazetecisini görünce bülbül gibi şakıyan’ siyasilere batırdık. Ama gazetecilik adı altında çevrilen filmi izledikten sonra, çuvaldızdan da büyük bir rahatsızlık vericiyi, “üç kalemşörler”e batırmak şart oldu.
Özkök’ün ’neyin yayımlanıp neyin yayımlanmayacağı, ne zaman yayımlanacağı’ konularında ’son sözü’ Başbakan’ın söylediğini itiraf ederek, ’gazetecilikten memurluğa yatay geçişi’ ve ’Dolmabahçe hezimeti’nin ardından, yönetenler Çankaya’da da iki ezici galibiyet kazandı. ’Çukurambardaki gizli görüşme’yi manşet yapan Milliyet’in yazarı Hasan Cemal, Abdullah Gül ile söyleşisinde bu konuya dair bir tek soru sorma ihtiyacı duymadı. Sabah’tan Ergun Babahan’ın devletin zirvesini meşgul ettiği 1.5 saat de, yine karşılıklı tebessümler ve Gül’ün iyi dileklerinin not edilmesiyle geçti..


***

Söyle Taha, bu sefer de
‘bilgi’nin sadakası olsun!

Taha Kıvanç, Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın Ankara Çukurambar’daki eniştenin evinde yaptığı gizli görüşmeye katılan 4. kişi olmadığını duyurdu. Kıvanç’a göre bu sır kişi iddia edildiği gibi Haşim Kılıç da olamazmış.
- Ey herşeyi duyan, gören, bilen, öngören ulu kişi! Söyle bize kimdir bu meçhul 4. kişi?
- ..........................
- Bekliyoruz, söylemeyecek misin?
-.......................
- (Allah Allah inceden bir ’tıssssssssss’ sesi geliyor ama, başka tepki yok) Orada mısınız Taha Bey, hayırdır, gören gözleriniz görmez, işiten kulaklarınız duymaz, kulağına her çalınanı yemeden içmeden yetiştiren dilleriniz konuşmaz, elleriniz yazmaz mı oldu?


***

Ergun Babahan, Abdullah Gül’ün AB seminerini dinledi
Ertuğrul Özkök, görevini Tayyip Erdoğan’a devretti
Hasan Cemal, Abdullah Gül’le kutuplaşma olmayan bir ülkede yaşıyor olmayı kutladı

Yazarın Diğer Yazıları