Bu bir isyandır
Yaptığımız ilk değerlendirmede bu seçimin tek kazananının PKK olduğunu söylemiş ve Türkiye’yi çok tehlikeli günlerin beklediğinin altını çizmiştik.
Henüz yazımızın mürekkebi kurumadan Reuters Haber Ajansı’na konuşan DTP Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş, Obama’nın ziyareti sırasında, kendisine, Kürt sorununun çözümü için özerklik talebinin de yer aldığı bir dizi öneri ileteceklerini açıklamış bulunuyor. Kim ne derse desin, bunu adı isyandır.
Bir isyan nasıl olur?
Silahlı kalkışma ile olur.
Peki burada silahlı kalkışma var mıdır? Elbette vardır ve PKK vurucu güçtür. İsyanın bir de siyasi ayağı olur, o ayak, kendisine dışardan destek arar, müttefik arar, savaşan güçlere maddi manevi destek sağlar.
İşte DTP, PKK için tam da bunları yapmaktadır.
Bütün dünyanın “Bu bir terör örgütüdür” dediği PKK Türkiye’yi neredeyse yarım trilyon dolar maddi zarara uğratmış ve 40 bine yakın cana mal olmuştur. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en kan dökücü örgütü olan bu PKK’nın Meclis’teki uzantısı DTP’nin, dünyanın en büyük emperyal gücü Amerika’dan, “Biz siyasi özerklik istiyoruz. Ey Obama, Irak’ta yaptığınızı Türkiye’de de yapın” talebinde bulunması, demokrasi, mozaik, insan hakları, yahut, Meclis’teki renkleri tamamlayalım, diye diye gelinen noktanın vahametini göstermesi bakımından, Türkiye’de siyaset yapan ve Türkiye’yi düşünen herkeste bir tokat etkisi yapmış olması gerek. Lafı evirip çevirmenin zamanı geçmiştir. Beyler, devlet dağılıyor, vatan bölünüyor, vaziyet budur.
Her söz, her fiil sapır sapır döküldüğümüzü gösteriyor.
Sayın Başbakan Güneydoğu’da seçimlerin PKK’nın tehditleri altında yapıldığını ve bu yüzden sandıklara hakim olunamadığını söylüyor, böyle olmasaydı bizim oylarımız daha fazla olurdu demeğe getiriyor. Yâni bu nedir şimdi? Hani PKK yalnızca Irak’ın kuzeyinde ve Kandil yöresinde hakimdi? Demek ki PKK Türkiye’nin bir bölgesinde Türkiye Cumhuriyeti’ne sağlıklı bir seçim yaptıramayacak ve Türk vatandaşlarına iradelerini sandıklara serbestçe yansıttırmayacak bir güce erişmiş. Bu durumda vicdanlar, nerde bu devlet, nerde bu hükümet diye feryat etmesin de, ne yapsın?
Tekrar ediyoruz.
AKP iktidarının uyguladığı bölge politikaları ayrımcılığı azdırmıştır. 29 Mart seçimlerinden sonra Başbakan, hükümet kanadı ve bu cenahı destekleyen basın yayın organlarında yapılan değerlendirmeler, özerklik isteyecek ve bu hususta Amerika’yı Türkiye’nin içişlerine karışmaya davet edecek kadar ileri giden PKK’nın siyasi yüzü DTP’ye verilecek tavizlerin devam edeceği ve ettirilmesi yönündedir. Göz göre göre yanlışta ısrar edilmektedir. ABD 50 eyaletten bir devlet üretmiş, daha dün birbirini boğazlamış Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkeler Avrupa Birliği çatısı altında tek devlete doğru yönelirken, Irak’ı üçe bölen uygulamanın Türkiye’de de adım adım gerçekleştiriliyor olması, bir Haçlı Siyonist senaryonun ürünüdür. ASALA’nın yerine ikame edilen PKK’nın buna âlet olması, kendisine biçilen rolün gereğidir de, Türkiye’yi yönetenlerin ve Türkiye’yi bütün tutma ve varlığını geliştirerek sürdürmekle vazifeli kurumların bu gidişata çanak tutmasına ne demeli!
Düne kadar kapalı kapılar arkasında konuşulan Türkiye’den kopma taleplerinin açıkça dile getirildiği şu günde bile demokrasiden dem vuran ve kendi vatandaşlarından korkmanın âlemi yok gibi laflar edenler varsa, biz kendilerine, bırakınız Çanakkale, bırakınız Milli Mücadele yıllarını, hiç olmazsa 1980’den sonra nerelerden nerelere gelindiğini şöyle bir hatırlasanız iyi olur, önerisinde bulunuruz. Son seçimlerin tek galibinin PKK olduğunun bir kez daha altını çiziyor, iktidarda olduğu için de AKP’ye bir önceki yazımızda yaptığımız uyarıyı tekrarlıyoruz.
Şayet PKK’ya tavizleri sürdürerek Güney Doğu’da kaybettiğinizi telafi etmeyi düşünüyorsanız, hem Türkiye’yi felakete sürükler, hem partinizi sıfırlarsınız. Çünkü vereceğiniz tavizler o bölgede size yeni oy getirmez, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da PKK’nın iştahını artırır, ayrıca, Anadolu’daki milliyetçi muhafazakâr tabanınızı da kaybedersiniz.